Medyanın sonu

A -
A +
Son yazımda John Horgan’ın “Bilimin Sonu” ve Donald Kuspit’in “Sanatın Sonu” kitaplarından hareketle Türkiye’de de köşe yazarlığı ve yorumculuğun sonuna gelindiğini yazdım. Belki birkaç tane okunan ve merak edilen isim hariç her siyasi cepheden köşe yazarları tamamen bitik durumda. Yaşayan ölü gibiler. Ekran yorumcuları hepten bitik. İster anaakım ister marjinal medya olsun şu an ortalığı kasıp kavuran etkili tek bir konuşmacı yok. Ciddi anlamda etkili tek bir programcı yok.
Siyasi tartışma programlarında yine bir-iki meşhur istisna isim hariç reklam arası konukları yenileriyle değiştirin, rejiyi arayıp “Yahu deminki yorumcular nereye gitti” diyen tek bir izleyici çıkmaz. İşte bu tam anlamıyla bitiştir. En büyük kanallarda bazı haber programlarının yayınlanması unutuluyor ve kimse bunun farkına bile varmıyor. O haber programının sunucusu “Bugün programım yoktu” diye Tweet atıyor, RT eden yok. Yaşayıp yaşamadığını bile umursayan yok.
Bu ülkede birçok gazete köşe yazarsız çıksa hiç kimsenin fark etmeyeceğini ifade ettim. Fakat sonra objektif analiz edince bu tahlilimin az kaldığını gördüm. Bazı gazeteler yarın çıkmasa iddia ediyorum kimse farkına varmaz. Bunların arasında ismi sözde büyük olan ve dev maaşların verildiği gazeteler de var. O gazetelerin çıkıp çıkmadığını toplum asla umursamaz. Bayiler, bakkallar bile o gazetelerin baskı yapmadığının farkına varmaz. Ancak akşama doğru biri, “Yahu bugün şu gazete çıkmamış” derse, bayi de “Aaaaa galiba gelmemiş” der. Mesela geçen yıl bir haber kanalı kapandı, 2 ay kimse o kanalın kapandığını fark etmedi. Aslında bu tıpkı Francis Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezi gibi “Medyanın Sonu” olgusuna mı işaret ediyor? En azından Türkiye özelinde durum bu mu? Tartışmak gerekir.
Biliyorsunuz meşhur laftır: “Geldiğinde boşluk kapatan insanlardan değil gittiğinde boşluğu kapanamayan insanlardan ol”. Zaten büyük yıldız olmak tam da bu tanıma uymaktır aslında. İster medyada ister sanatta ister siyasette ister bilimde ister sporda. Türk medyasında bu sözün ilk kısmı bile geçerli değil. Kimsenin boşluk kapatabildiği bile yok. Yani bir örnek verelim, mesela bir isim bir programdan ayrılacak, o ismin bıraktığı boşluk kim gelirse gelsin asla kapanamayacak ve o program büyük irtifa kaybedecek. Zaten işte böyle bir kişi esaslı bir medya şahsiyetidir. Bu medya figürü gider, iyi çalışır, alternatif bir mecra kurarsa da o mecra istediği kadar marjinal olsun ortalığı yıkar geçer.
Peki sürekli mızmızlanan ve dırdırlanan muhalif medya figürleri böyle çapta ve yetenekte isimler mi? Hiçbiri böyle değil ve o yüzden bugün muhalif kanatta da yankı uyandıran, ilgi gören, çok merak edilen kimse hiç yok. Yarın bir tanesi çekip gitse kimsenin ruhu duymaz. Onlar da bugün aslında yaşayan ölü durumundalar.
Mesela Sözcü ancak kendi küçük emekli memur komünitesine morfin servisi yapan bir gazete. “Eski Kemalist rejim geri gelecek. Ya sabır ya sabır” diye Sözcü yazarları insanları uyuşturuyor. O komünite dışında yankısı sıfır. O anlamda ne kadar satarsa satsın anaakım kitlesel bir yayın organı bile sayılmaz. Köşe yazarları da o anlamda miadını doldurmuş. Zaman gazetesi de 1 milyon satıyordu ve o da kendi örgütsel tabanı dışında hiç yankısı olmayan dandik bir mevkuteydi. Diğer muhalif gazeteler de benim dediklerime “Medya bitti bakın Cem Küçük de itiraf ediyor” diyorlar. Oysa kendilerinin yeteneksizliğini ve zekâsızlıklarını itiraf etmek istemiyorlar. Yetenekli ve zeki bir medya figürü her koşulda isterse etkili olur kardeşim. Siz de ne kadar çabalarsanız çabalayın beceremiyorsunuz. Gerçek bu.
“Yandaş medya şöyle rezil böyle kepaze” diyerek de kendi berbat durumunuzu kamufle etmeye çalışıyorsunuz. Bir tane gerçek yıldız ve tüm topluma hitap eden muhalif medya şahsiyeti çıksa ortalığı yıkar geçer. Bizler de fikrine zıt bile olsak o kişinin yankısı ile sallanırız. Geçmişte medya tarihinde böyle starlar oldu. Soruyorum: Şu Cumhuriyet gazetesinde merak edilen ve yankı uyandıran bir tane köşe yazarı var mı Allah aşkına? Yaşayıp yaşamadıkları bile belli değil. Sözde muhalifler ama geniş kitleler nezdinde ne bakan ne eden ne umursayan var. Etkileri sıfır.
Şüphesiz bizim tarafta da aynı sorun var ve geçen yazımda bunları dürüstçe yazdım. Bir de bizim kanatta “okunayım, izleneyim ve insanlar beni tanısın” diye bir çaba da kalmadı. Yani yaşayan ölü olmaktan ve bankamatik memur hâline gelmekten mutlu herkes. Tiraj alayım, reyting alayım derdi yok ama mutlular.
Öte yandan benim yazdıklarıma mal bulmuş mağribi gibi atlayan bizim tarafın “loser”ları da var. Onlardan biri, sanki kendisinin yaşayıp yaşamadığı biliniyormuş gibi kendini çok okunan ilan edip mevcut hükûmete yakın medyaya sövmüş. Eski Cumhurbaşkanımıza yakın olup yanlış fikirlerle o şahsa da büyük zarar veren bu gazeteci bir zerre öz eleştiri yapmıyor ve kendini kandırıyor. Hep başkalarını suçlamak zaten tipik bir Orta Doğu âdetidir. Yahu sizleri de önemseyen ya da takan kimse mi kaldı? Düne kadar haberim yoktu, “ocakmedya” diye bir platform kurmuş. Düşünün benim dün haberim oldu. Ben bu alternatif mecralardan olup yine de ancak toplumun yüzde 0,5 bir kitlesine hitap edebilen medyascope olgusunu hiç yankı uyandırmıyor diye tenkit ederken bir de adı bile olmayan mecralar varmış. Oysa ben blogundan yazıyor sanıyordum. Peki “dışlandın” da şu güne kadar o ocağında dişe dokunur ne yazdın? Ne zaman gündem oldun? Oysa yıldız bir isim teksir kâğıdına yazıp dağıtarak bile gündem olur.
Aynı şekilde Davutoğlu’cular bir gazete kurdu. Akılda kalan 1 manşetleri bile var mı? Herkese soruyorum, bana sadece bir manşet göstersinler. Oysa önlerine büyük fırsatlar çıktı ve öyle manşetler atarlardı ki, herkes konuşurdu ve ortalığı sarsarlardı. Biliyorum bu yeteneksizliklerini yine bahanelere bağlayacaklar. Bizim taraf nasıl “Yukarıdakiler böyle istiyor” bahanesiyle yeteneksizliklerini örtmeye çalışıyorlarsa, muhalifler de “Baskı rejimi var” laflarıyla aynı zekâsızlık kamuflajını yapıyorlar.
Diyelim uydurduğunuz gibi böyle rejim var. Yahu tüm toplumu etkileyen ses olursanız ve size de biri zulüm ederse zaten daha da büyük efsane olursunuz. O zaman zaten kimse sizin önünüzde duramaz. Onun için topluma yalan söylemeyin. Mevcut tüm muhalif figürlerde bir zerre ışıltı ve pırıltı yok. Star elektriği olan tek bir medya figürü kalmadı şu an her kanatta. Yankı uyandırma ve etkili olma yeteneği kalmadı. İşte medyanın sonu tam olarak budur zaten.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.