Ergenekon'la yüzleşmek...

A -
A +

Balyoz, Kafes, İstanbul ve İzmir askerî casusluk davası, ÖYSM skandalı derken, Yıldıray Oğur'un dün yayınlanan yazısını okuduktan sonra bütün deliller yine katilin uşak olduğu yönünde.

Tüm bunlardan sonra akla gelen ilk soru: Ergenekon'dan geriye ne kaldı?

Bu davayı desteklemiş ve eleştirmiş hemen herkesin şu an mutabık olduğu bir gerçek var: Bu ülkede Ergenekon operasyonu ile bir hukuk skandalından fazlası yaşandı. Polis, yargı, siyaset, medya ve entelijansiya ortaklığı ile devlet içinde bir tasfiyeden ötesi gerçekleşti. Bir çete, devletin en kilit makamlarına sızmış bir çete, her türlü hile ile, hâlihazırda ele geçirdiği devlet makamlarını sahte operasyonlarla derinleştirdi.

2007 yılında Ümraniye'de bir gecekonduda bulunduğu iddia edilen 27 el bombası ile başlayan Ergenekon davasının çok geç de olsa Türkiye'de derin devlet ile yüzleşme fırsatı sağlayan bir dava olduğuna inanmak için her türlü gerekçe vardı. Türkiye'de sokaktaki çocuğun bile bildiği bir derin devlet gerçeği vardı. Türkiye tarihi boyunca devlet eliyle cinayetler işlenmiş, darbe ortamı oluşturulmak için katliamlar organize edilmişti. Askerin mazisi çok ama çok sorunluydu. AK Parti hükümetini devirmek için o dönem kumpasların yapıldığı sır değildi. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan isimlerin birçoğu "kirli" kamuoyu vicdanı tarafından zaten mahkûm olmuş kişilerdi. Tüm bunlar olurken "ordu göreve" diyen bir muhalefet, karargâhlarda askerin ağzından hükümete çakacak bir ifade almak için kendini parçalayan bir merkez medya vardı.

Soruşturmaya destek vermek bu ülkedeki "ilerici" entelektüeller açısından epey kolaydı yani. Hikâyede göze batan bir unsur yoktu. Resim netti.

Fakat sorun da buydu, resim fazla netti. İddia Ergenekon diye tam teşekküllü, hiyerarşik bir örgüt olduğu idi. Farklı kurumlardan, medyadan, TSK'dan, iş dünyasından, sivil toplumdan bir grup insan bu örgütün üyesiydi. Bu örgüt silahlı bir örgüttü, Hrant Dink cinayeti ve Danıştay baskını gibi eylemleri düzenlemişti. Aynı zamanda örgütün devreye sokmayı planladığı korkunç eylemleri vardı. Devlet içi kurumlardan sızıntıları yayınlayarak bu örgütü deşifre eden ve hatta daha da ileri giderek kendini bu davanın hakimi pozisyonuna koyan medya organları vardı.
2010 yılı, davaya inanan birçok insan için bir kırılma noktası olmuştu. Dava sürecinde yaşanan usulsüzlükler iyice ayyuka çıkmış, Hanefi Avcı gibi isimlerin tutuklanması kafalarda geç de olsa soru işaretlerinin oluşmasıyla sonuçlanmıştı. Balyoz davasının "en zayıf halka" olduğuna dair emareler görünmeye başlanmıştı. Daha sonra Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanması ile davanın destekçileri arasında bile infial ortamı oluşmuştu.

Tüm bunlar olurken bile, Ergenekon davasını destekleyenlerin çoğu bu vakaların bir "hata" veya "aymazlık" olduğu kanaatindeydi. Yani özünde haklı, meşru ve hukuki açıdan iyi gerekçelendirilmiş bir dava vardı, ancak bazı yanlış uygulamalar ve aşırılıklar da (ne yazık ki) yaşanıyordu.

Ancak bugün davaya bakınca bu iyimserliği korumak güçleşiyor.

Zira dava ile ilgili ortaya dökülen sorular ve iddialar, davada gerçekten çok sahteciliğe işaret ediyor.

Şimdi soru şu: Ergenekon davasını dürüst bir şekilde konuşabilecek miyiz? Türkiye'de derin devletle gerçek bir hesaplaşmayı engellemiş, Fırat'ın öteki yakasına geçmeyerek yaşanan birçok insanlık suçunun karanlık dehlizlerde kalmasına sebep olmuş ve bununla beraber birçok mağdur oluşturmuş bu süreçle bir hesaplaşma yaşayabilecek miyiz?

Evet, Ergenekon davası yaşanırken "hepimiz ordaydık be." Bu davayı desteklemiş entelektüeller, siyasetçiler bu konuda samimi bir muhasebe verecek mi? Herkes eteğindeki taşları dökecek mi? Davanın hararetli destekçisi kalemler, öz eleştiri vermeden, medya etiği üzerinde ahkam kesmeye devam edecek mi?

Yıldıray Oğur'un dünkü yazısının normalde bir sansasyon meydana getirmesi beklenirdi. Ergenekon'la ilgili gerçekliğinden neredeyse emin olunan bir iddia üzerine önemli soru işaretleri sunan yazının bu etkiyi oluşturmaması neyle açıklanabilir?

Ergenekon'la hesaplaşma konusunda önemli bir kesimin henüz hazır olmadığı ile mi?
Muhtemelen öyle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.