​"Hazret-i Peygamber Gaybı Bilmezdi" Diyen İlahiyatçılara İstanbul'un Fethi Hadisi

A -
A +

Bütün peygamberler aleyhimü’s-selâm, hakkı tebliğ için gönderilmişlerdir. Yüce Allah, vahdaniyetini, bir olduğunu, ortağı olmadığını, mutlak kudret, azamet ve yaratıcılığını onlar vasıtasıyla insanlara bildirmiştir. Peygamberlerin da’vetini kabul  edenler, her devirde mü’min, kabul etmeyenler de her devirde kâfir olmuşlardır.

Allahü teâlâ, insanların dünya ve âhiret saadetini, yüce zâtını nasıl tanıyacaklarını, kendisine nasıl ibadet ve tâatte bulunacaklarını, hep gönderdiği peygamber ve kitaplarıyla açıklamıştır.

Melekleri, peygamberleri, cinleri, özetle kâinatı/evreni ve içindeki canlı cansız bütün varlıkları, O yaratmıştır. Elbette her şey O’nun ilminde, emrinde ve idaresindedir. Meleklere çeşitli görevler vermiş ve peygamberleri dünya ve âhiretle ilgili dilediği bilgi ve haberlerle donatmıştır. Bu haberlerin, bildirilenlerin tamamı, gayb bilgileridir. Kitapların tamamı, gayb bilgileridir. Yüce Allah, melekler, kitaplar, peygamberler, âhiret, kader ve diğerleri, hepsi, “vahy”e bağlı gayb bilgileridir. Zaten mü’minin en önemli vasfı, gaybe imanıdır (Bakara, 3).

 

Gayb konusu, şu başlıklar altında ele alınabilir:

 

YÜCE ALLAH VE GAYB  

 

1. Gaybı, ancak yüce Allah bilir:

Ayet-i kerimelerde buyruluyor:

1) Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Düşen hiçbir yaprak ve yerin karanlıklarında hiçbir tâne yoktur ki, Allah onu bilmesin. Yaş ve kuru ne varsa, hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir (En’âm, 59).

2) (Resûlüm,) de ki: Göklerde ve yerde Allah’dan başkası gaybı bilmez (Neml, 65).

Hadis-i şerifte buyruluyor:

Hazret-i Ali, Resûlüllah’tan bildiriyor:

Kim bir kâhine (gelecekle ilgili bilgi veren) veya bir arrâfa (müneccime/astroloji bilgisine sahip birine) gitse ve onun (gayb ile ilgili) söylediklerini tasdik etse, Muhammed  aleyhisselâm’a indirilen (İslam dini’n)i inkâr etmiş olur (Kenzü’l-Ummâl, Hadis No. 17684)

 

2. Yüce Allah, Gaybı kimlere bildirmiştir?

(Yüce) Allah, gaybı bilir. Fakat gaybına kimseyi vakıf etmez. Ancak bildirmeyi dilediği/seçtiği bir resûle (elçiye, gaybı) bildirir (Cin sûresi, 26-27).

Bu âyet-i kerime, Ehl-i Sünnet müfessirlerince şöyle açıklanır:

Ayette geçen resûl/elçi, peygambermelek ve velî kul olabilir. Evliyanın keramet olarak gâibten haber vermesi, ancak meleklerden almakla olur. Meselâ bizim âhiret bilgilerini peygamberlerden öğrendiğimiz gibi (Beydâvî).

Peygamberlerin “aleyhimü’s-selâm” gaybden haber vermeleri mu’cizedir. Evliyâ, rüya ve keşf yoluyla gaybten haber verebilir. Ancak bu bilgi, kesin değildir (Medârik).

Şimdi bu konu, âlimlerin bildirdiği şekilde şöyle açıklanabilir:

a. Peygamberlere bildirilen gayb bilgilerinin delilleri:

Ayet-i kerimelerde buyruluyor:

1) Hani, Meryem oğlu İsa şöyle demişti: Ey İsrailoğulları! Ben, Allah’dan size bir resûlüm. Benden önceki Tevrât’ın bir tasdikçisi ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan bir peygamberin müjdecisiyim (Saff, 6).

Bu âyette, Hazret-i İsa’ya son peygamber Muhammed aleyhisselâm’ın geleceği bildirilmiştir.

2) (İsâ aleyhisselâm:) Allah’ın izniyle anadan doğma körü ve abraş (hastasın)ı iyi ederim, ölüleri diriltirim; evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm (Al-i İmran, 49).

Bu âyette, Hazret-i İsa’ya zamanındaki insanların, evlerinde ne yaptıkları, ne yiyip  içtikleri bildirilmiştir.

3) (Yûsuf aleyhisselâm:) Bu Rabbimin bana (rüya tabiri yoluyla geleceğe âitöğrettiği ilimlerdendir (Yûsuf sûresi, 37). 

Bu âyette Yûsuf peygambere, gelecekle ilgili rüya tabiri ilminin verildiği beyan edilmektedir. Hükümdarın rüyasını yorumlayarak, yedi sene bolluk, yedi sene de  kıtlık olacağını söylemiş ve aynısı gerçekleşmiştir.

4) (Ya’kûb peygamber, yaşlı olduğundan âile efradına şöyle dedi:) Eğer bana bunak demezseniz, (gerçekten) ben, Yûsuf’un kokusunu alıyorum (Yûsuf sûresi, 93).

 Hazret-i Yûsuf, küçük iken kıskançlıktan dolayı kardeşleri onu kuyuya atmışlardı. Ancak oradan geçen bir kervan onu kurtardı ve Mısır’a götürdü. Mısır’da pazarda köle olarak onu oranın Maliye Nazırı “Azîz” satın aldı. Böylece saraya girmiş oldu. Sarayda bir iftiradan dolayı hapse düştü. Uzun müddet zındanda kaldı. Burada iken kendisine peygamberlik verildi. Hükümdarın gördüğü bir rüyayı tabir etmesi neticesinde, tekrar saraya döndü. Azîz ölünce onun yerine Maliye Bakanı oldu. Bu şekilde hazine’nin başına geçmiş oldu.

Mısır, yönetim olarak yedi sene bolluk ve yedi sene kıtlığa göre hazırlığını yapmıştı. Onun için çevre bölgelerden mal almak için kervanlarla oraya geliyorlardı. Şam bölgesi Medyen’den de kendilerini kuyuya atan kardeşleri birkaç kere gelmişlerdi. Fakat o, onlara kendisini tanıtmamıştı. Sonunda kardeşlerini karşısına almış ve kendisinin Yûsuf olduğunu söylemişti. Kardeşleri çok mahçup olmuş ve özür dilemişlerdi.

Medyen’e dönecekleri zaman onlara gömleğini teslim etti ve şöyle dedi: Bu gömleği babam (Hazret-i Ya’kûb’)a götürün. Gözlerine sürsün. Görmeyen gözleri -Allah’ın izniyle- açılacaktır. Ve öyle de oldu.

Hazret-i Yûsuf’un gömleğini alan kardeşleri Mısır’dan yüzlerce kilometre uzaklıktaki Medyen’e, Kenan illerine doğru hareket edince, Medyen’deki babaları Ya’kûb aleyhisselâm, âile efradına şöyle dedi: 

Eğer bana yaşlı, bunamış demezseniz (size bir şey söylemek istiyorum:) Ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum (Yûsuf sûresi, 94). 

“Ben size (âile efradına), Allah’ın lütfuyla sizin bilmediğinizi (Yûsuf’un ölmediğini yaşamakta olduğunu) biliyorum, demedim mi?” demişti (Yusuf, 96).

Bu âyeti kerimelerde açıkça bildiriliyor ki, Ya’kûb aleyhisselâm’a, oğlu Yûsuf’un ölmediği, yaşamakta olduğu yüce Allah tarafından kendisine bildirilmiştir. Onun için “gömlek” yola çıkınca, oğlunun sağ olduğunu âilesine açıkça bildirmiş ve bu konuda Allah tarafından kendisine vahiy geldiğini açıklamıştır. Fakat âilesi bunu yaşlılığına yorumlayarak, ona bir türlü inanmamıştır. Ta ki, oğulları gömleği ve Yûsuf’un sağ olduğu haberini getirinceye kadar.

 

72 FIRKA

 

Yahûdiler 71 fırkaya, Hristiyanlar da 72 fırkaya bölündü. Ümmetim ise 73 fırkaya bölünecektir. Biri dışında hepsi (72’sinin akideleri, imanları Sahâbe-i Kirâm’ın bildirdiği İslâm’a uymadığı için) ateşte (cehennemde) olacaktır. Kurtulan cemâat, benim ve Eshâbımın yolundan gidenlerdir (Tirmizi, İman 18; İbn Mâce, Fiten 17; Ebû Dâvud, Sünne 1).

Bu 72 fırka içinde Şia, Hariciler, Mu’tezile, Mürcie, Mücessime, Müşebbihe, Muattıla, Zenadık gibi Ehl-i Sünnet’e göre yanlış itikade sahip “dalâlet/sapkınlık” ve “bid’at” ehli fırkalar bulunmaktadır.

 

Bugün şunlar, 72 fırkaya dahildir:

1) Ehl-i Sünnet karşıtları; 2) Tarihselciler; 3) “Kur’an Bize Yeter” diyenler; 4) Dinî Çoğulcular; 5) Hadis Münkirleri; 6) Dört Mezhep düşmanları; 7) “İslam Ahkâm’ı bugün uygulanamaz” itikadını taşıyanlar; 8) “Tevrat ve İncil, tahrif edilmemiştir” diyen İlahiyatçılar; 9) Ehl-i Kitab’ın küfür itikadına rağmen onlara kalben muhabbet besleyen diyologçu yazar ve İlahiyatçılar; 10) “Müslüman olmayan Ehl-i Kitap da cennete girecektir”, inancında olanlar; 11) “İslam’ın dışında diğer dinler de haktır”, iddiasında bulunanlar; 12) Kur’an’ı bir kitap olarak değil de, bir hitap (muhteviyatının indiği zamanla sınırlı) olduğunu söyleyenler.

Bu 12 grup içinde kâfirler, masonlar, mürtedler, münafıklar ve ehl-i bid’at olanlar vardır.

 

İMAN VE AMEL  

 

Müjde: Allah'a yemin ederim ki, onlar (cennettekiler), Allah'a iman eden ve Peygamberleri (tarafından verilen bütün bilgi, hüküm ve gelecekle ilgili açıklamaları) tasdik eden kişilerdir (Müslim, Cennet ve nimetleri 4).

Uyarı: 1) Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli, onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar (Tirmizî, Namaz 193). 

(Çünkü) namaz, dinin direğidir (Tirmizî, Îmân 8). Kim, o direği ayakta tutarsa, dinini korumuş, kim o direği yıkarsa, dinini yıkmış olur (İmam-ı Rabbânî, Mektubat I/87. mek.).

2) (Kıyamet’in büyük alâmetleri çıkmadan önce) bir takım fitneler olacaktır. O fitnelerde oturan, ayakta durandan; ayakta duran, yürüyenden; yürüyen, koşandan daha hayırlıdır. Kim, o fitnelerin başında dikilirse, fitneler onu yıkar/yakar. Her kim o fitneler zamanında sığınacak bir (iş veya ikâmet) yer(i) bulursa, hemen oraya çekilsin (Müslim, Fiten 3).

3) İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/metanetli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır (Tirmizî, Fiten 73; Ebû Dâvud, Melâhim 17).

 

İLİM VE CEHALET

 

Kıyâmetin kopmasından önce öldürme/terör günleri vardır. O zamanda ilim kaybolur (âlim ve Müctehidler kalmaz) ve her tarafı cehalet (itikad ve ameli bozuk kişiler) kaplar (Buhârî, Fiten 5).

Allahü teâlâ ilmi insanların hafızalarından silip unutturmak suretiyle değil, fakat âlimleri öldürüp ortadan kaldırmak sûretiyle alır. Sonuçta ortada hiçbir âlim kalmaz. Bu durumda insanlar, bir kısım (etiketli, unvanlı, yetkili ve âlim olarak tanınan, aslında inkârcı ve şeytânî) cahilleri kendilerine (fetvada) önder edinirler. Onlara birtakım sorular sorulur; onlar da bilmedikleri (veya “doğru olan cevab”a inanmadıkları) için (hakka aykırı) fetva verirler. Neticede hem kendileri dalâlete/küfre düşer, hem de insanları (haktan/hidayetten) saptırırlar (Buhârî, İlim 34; Müslim, İlim 5).

 

DİN TÜCCARLARI

 

1. (Ahır zamanda) birtakım insanlar çıkacak, onlar, Kur’an-ı Kerim’i okuyacaklar, fakat Kur’an-ı Kerim onların boğazlarından aşağı inmeyecek (“içindeki hükümler, bu zamana âit değildir”, diyecekler; “kıssaları, hayalîdir” iddiasında bulunacaklar; akla/mantığa uymayan âyetleri, reddederiz”, diyecekler). Onlar, okun av hayvanını delip geçtiği gibi (İslam) din(in)den çıkacak (kâfir olacak)lar; ok bir daha kirişine dönmediği gibi, onlar da artık (bu küfür itikatları taşıdıkları müddetçe) bir daha dine (İslam’a) dönmeyeceklerdir (Buhârî, Tevhîd 57).

2. Resûlüllah buyurdu: Dikkatli olun, koltuğuna kurulan tok (kibirli/şeytanî tabiatlı) bir kişinin:

“Size sadece şu Kur'an lâzımdır, onda bulduğunuz helâli helâl, haramı da haram kabul ediniz, yeter (Peygamberin hadislerini dikkate almaya gerek yoktur)” diyeceği günler yakındır (Ebû Dâvud, Sünnet 6; Tirmizî, İlim 10).

Şimdi o günleri yaşıyoruz. Modernist, Münkir ve Münafık İlahiyatçılar, “Bize Kur’an Yeter” diyerek, Hazret-i Peygamber’in hadislerini kabul etmiyorlar.

 

KIYAMET ALÂMETLERİ

 

Hadis-i Şeriflerde buyruldu:

1. On (büyük) alâmet çıkmadıkça kıyâmet kopmayacaktır:

1) Duhân (Duhân sûresi, 10-13), 2) Deccâl, 3) Dâbbetü’l-Arz (Neml sûresi, 82), 4) Güneş’in battığı yerden doğması, 5) Îsâ b. Meryem’in inişi, 6) Ye’cûc ve Me’cûc (Enbiya sûresi, 96), 7) Doğuda, 8) Batıda ve 9) Arap yarımadasında yer batması, 10) Yemen’den başlayıp insanları haşrolacakları yere sürecek bir ateşin çıkması (Müslim, Fiten, 39-40; Ebû Dâvûd, Melâhim 11; İbn-i Mâce, Fiten 28).

2. Kıyamet alâmetlerindendir: 1İlmin kaldırılması (âlim ve müctehidlerin kalmaması), 2cehlin yayılması (cahillerin âlimlerin yerine geçmeleri), 3) şarabın (her türlü içkinin) içilmesi, 4zinanın (her çeşidinin) açığa çıkması, 5) Katlin/terörün çoğalması (Müslim, İlim 5).

3. Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse, Hazret-i Âdem'in iki oğlundan hayırlısı (Hâbil) olsun (ölen olsun, öldüren değil) (Ebû Dâvud, Fiten 2; Tirmizî, Fiten 33).

 

Deccâl

 

1. (Kıyamet’e yakın) insanlar iki çadırda (grupta) olacaklar. Bunlar, içinde asla nifakın olmadığı iman çadırı ve imanın olmadığı nifak (küfür) çadırıdır. Siz o güne ulaştığınızda o gün veya yarın Deccâl’i bekleyiniz (Ebû Dâvud, Fiten 1).

2. Deccâl’ın beraberinde cennet ve cehennem vardır. Onun cehennemicennet; cenneti de cehennemdir (Müslim, Fiten 20).

3. Deccâl'in beraberinde bir su, bir de ateş bulunacaktır. Fakat onun ateşi, soğuk bir sudur; onun suyu ise, yakıcı bir ateştir (Buhârî, Fiten 27).

4. Şübhesiz Deccâl'in iki gözünün arasında ke-fe-re/kâfir yazılıdır (Buhârî, Fiten 27). 

5. Deccâl’daki kâfir yazısını, her Müslüman görür (Ebû Davûd, Melâhim 14).

6.  Deccâl önce, “ben bir peygamberim” diyecektir. Halbuki benden sonra hiç bir peygamber gelmeyecektir. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak: “Ben Rabbinizim” diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar (bu dünyada) Rabbinizi göremezsiniz (İbn Mâce, Fiten 33).

 

Nüzûl-i İsa

 

Allah’a yemin olsun ki, muhakkak Meryem oğlu İsa (aleyhisselâm,) sizin içinize âdil bir hakem olarak (gökten) inmesi, … (Kıyamet’e) yakın zamanda elbette gerçekleşecektir (Buhârî, Buyû’ 102; Müslim, Îmân 73).

 

Mehdî

 

(Kıyamet’e yakın) ümmetimin içinden Mehdi çıkacaktır. (Aranızda kalması) kısa tutulursa (kalacağı süre) yedi (yıl)dır. Kısa tutulmazsa (kalacağı süre), dokuz yıldır. Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne kadar onun mislini kesinlikle bulmamıştır (İbn Mâce, Fiten 34).

Resûlüllah buyurdu: Biz Abdulmüttalib'in çocukları cennet halkının büyükleriyiz: Ben (aleyhisselâm), Hamza, Ali, Ca'fer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi (radıyallahü anhüm) (İbn Mâce, Fiten 34).

 

İSTANBUL’UN FETHİ

 

Hadis-i şerifte buyruluyor:

Metni: Le-tüftehanne’l-kostantıniyyetü fele-ni’me’l-emîru emîruhe ve le-ni’me’l-ceyşü zâlike’l- ceyş.

Manası: Kostantıniyye/İstanbul muhakkak feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan, ne güzel ve onu fetheden asker, ne güzel!

Hadis’e dayanılarak yapılan askerî harekâtlar: İstanbul’un fethi için Emeviler devrinde (3), Abbasiler devrinde (1), Osmanlılar devrinde (5), toplam tam dokuz (9) kere teşebbüs edilmiş, ancak 9’uncuda fetih gerçekleşmiştir.

Bu durumda Kostantıniyye/İstanbul şehri, Osmanlı Sultanı Fatih Mehmed Han tarafından 1453’de fethedilmiştir. O tarihten bugüne kadar 569 yıldır bu şehir, Türklerin elindedir.

Kaynaklar: Hadis-i şerifi nakledenler arasında Buhârî, Müslim ve Ahmed b. Hanbel gibi hadis alanında en yüksek “hâkim”lik derecesinde olanlar vardır. Hadis ilminde “hâkim”lik, 800 binin üzerindeki hadisi, metin, senet, cerh, ta’dil ve diğer bakımlardan bilen (ezberleyen) kişinin unvanıdır (Ali Özek, Hadis Ricali, İst. 1967, s.142).

Buhârî, Tarîhu'l-kebîr, H.No.1754.

Buhârî, Tarîhu'l-evsat, H.No.1482.

Müslim, Fiten 9 (İlgili hadis, kısaca “İstanbul fethedilecektir” şeklinde bildirilmiştir).

Ahmed b. Hanbel, Müsned, M. Kûfiyye 2, H.No.18957.

Müstedrek, Hâkim en-Neysâbûrî, H.No.8300.

Taberânî, Mu’cem el-Kebîr, H.No.1216.

Heysemî, Mec’ma’ ez-Zevâid, H.No.10384.

Muttakî el-Hindî, Kenzu’l-ummâl, H.No.38462.

Azîzî, Sirâc el-Munîr şerh C. es-Sagîr, Harfu’l-lâm (le-tüftehanne).

Müslim, meşhur hadisin sadece “le-tüftehanne’l-kostantıniyye/İstanbul fethedilecektir” kısmını nakletmiştir.

Hadisi reddedenler: Hadis-i şerif, gayb/gelecekle ilgili olduğu için başta -İslam’a, Kur’an’a ve Peygamber’e inanmayan- Müsteşrikler/Oryantalistler ve Osmanlı muarızı Mısırlı reformistler olmak üzere ülkemizdeki bazı Hadis Münkirleri, hadisin Emevî ordusuna moral vermek için uydurulduğunu iddia ederler. Hâlbuki Buhârî ile Müslim’in kaynakları farklıdır.

İslam ve sanat tarihi hocası İsrafil Balcı’nın bu hadisin uydurma olduğuna dair özel videosu vardır. İsrafil Balcı, Buhârî, Müslim, Ahmed b. Hanbel gibi “hâkim” derecelerindeki hadis hafızlarına cehalet yükleyerek bühtanda bulunmaktadır. İddialarına göre Balcı’nın Müslim’in rivayetinden bile haberi yoktur. Aynı zamanda İ. Balcı, Mi’rac hadisine de uydurma demekte, hatta Mustafa İslamoğlu ile birlikte, videoda hadisle alay etmekte, Mecusîlerin kutsal kitabı Avesta’yı övmekte ve Müslümanlara bu kitabı okumalarını tavsiye etmektedirler.

Hadis Münkirleri merak etmesinler, Müslümanların, okuyacakları kitaplar bellidir. Ancak bu kitaplar, Mecusîlerin, İslam düşmanı Oryantalistlerin, Misyonerlerin, itikadını Batı’ya bağlayan Modernist İlahiyatçıların, kalbinde ehl-i salip sevgisi taşıyanların, sahabe-i kiram arasında ayırım yapanların, “ilâhî din”in vahiy olduğunu unutarak İslam’ı aklına göre değiştirenlerin, Mi’racı, kaderi, kabir azabını inkâr edenlerin ve hadis münkirlerinin kitapları değildir, bunlar okunmayacaktır.

Sünnî Müslümanlar, Dört Mezhep Müctehid ve âlimlerinin dinî alanda yazdıkları kitaplara göre İslam’a inanır, ibadette bulunur ve hayatlarını bu çerçevede tanzim ederler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.