Saray’dan atlayan çıplak genç ve bataklığa çekilen ülkemiz

A -
A +
Hatırlıyorsunuz değil mi, bir yurttaki pedofili vakasıyla Türkiye’de yer yerinden oynadı. Hepimiz zıpladık ve en hassas olduğumuz varlığımız; çocuklarımızla ilgili iğrençliğin en ağır biçimde cezalandırılmasını istedik. Bunun üzerine iktidardan bir milletvekilinin “Yalnızca tek vaka var” gafıyla yurdun dinî kimliği üzerinden yeniden kıyamet koptu. Muhalefet bu aşağılık olayla iktidarı yıpratmanın keyfini sürerken, iktidar da kendini sıyırmanın derdine düştü. Kimsenin çocuklar için endişelendiği yoktu sanki. Bir düşünelim, belki on binlerce yavrumuzu ve gencimizi acaba kimlere teslim ediyoruz, onları doğru insanlardan seçiyor muyuz? Her konuda olduğu gibi bu meselede de Batılı ülkeleri Türkiye’ye örnek gösterip aklayan muhalefetimizin ikiyüzlülüğü ise tiksindirici boyutlara vardı. Önceki gün sosyal medyada Türkiye’de yayınlanmayan ya da üzerinde durulmayan Almanya’daki korkunç pedofili skandalının haberini paylaştığımda, muhalif olduğu belli isimlerden gelen yorumlar ibretlikti. Almanya Protestan kilisesine bağlı yurtlarda kalan çoğu çocuk 770 kişinin cinsel istismara ve tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Cinsel istismara uğrayan çocukların avukatı Kerstin Claus, Alman Protestan kilisesinin bu konuda yaptıklarını yetersiz bulduğunu söyledi. Almanya bir çocuk kampında yıllar itibarıyla yaşanan yüzlerce taciz ve tecavüz vakasını kapatmaya çalışırken ortaya çıkan bu olay, şoka sebep oldu. Sonuç; Alman medyasında bu rezalet de halı altına süpürüldü diğerleri gibi. Birileri “Ne yani Türkiye’de de mi medya kapatsın bu tür olayların üstünü örtsün diyorsunuz” dedi. Hayır kardeşim, ama sen de bana Batı’yı örnek gösterip durma. Tam bu yazıyı hazırlarken ajanslara bir başka haber düştü. Bu kez Fransa’dan. Ülkenin Jonzac bölgesinde Joel Le Scouarnec isimli 68 yaşındaki gastroentoloji cerrahının meslek hayatına başladığından bu yana ameliyata aldığı, anestezi altındaki pek çok çocuğa tecavüz ettiği öğrenildi. Scouarnec’in bu çirkefliği iki yıl önce altı yaşındaki bir kız çocuğunun şikâyeti üzerine anlaşılmış ve tutuklanmıştı. Evinde yapılan aramada bu yönde fotoğraf ve görüntüler de bulunmuştu. Olayın yeni boyutu, tecavüzlerin 250’yi bulduğunun anlaşılmasıydı. Bir karşılaştırma yapmak değil niyetim ama Batılı sistem çürüyor ve ülkemiz de hızla bu çürümenin bir parçası olmaya doğru yol alıyor. Anne ve babaların son yıllarda en sık yaptığı muhabbet nedir, kendinizden bilirsiniz: “Biz kaç kilometre uzaklıktaki okula kendi başıma giderdik. Ama şimdi çocuğumu 100 metredeki okula bile kendim götürmek zorunda kalıyorum.” ABD geçtiğimiz yıl, Jeffrey Epstein adlı milyarderin özel adası başta olmak üzere New York ve Florida’daki malikânelerinde, küçük yaştaki kız çocuklarını, aralarında Bill Clinton, Prens Andrew gibi tanınmış VIP isimlere sunduğu haberiyle çalkalandı. Ardından tutuklanan Epstein, kısa süre sonra; 10 Ağustos’ta hücresinde ölü bulundu(!) Epstein’in kaybolan “Kara kaplı defteri”nde saydığım isimler dâhil dünyadaki pek çok ‘celebrity’nin olduğu belirtildi. Dediğim gibi, Batı bu türden iğrençlikler ortaya çıktığında halının altına süpürmeyi çok iyi biliyor. Batı’da kimse, 2015 yılından bu yana kaybolan mülteci çocuk sayısının 96 bine ulaştığını konuşmuyor. Sırf Almanya’da bu sayı 10 bini geçiyor. Savaşlarda yetim kalan çocukların, insan sıfatı altındaki hangi şeytani ve hayvani yaratıkların istismarına uğradığını, nasıl çaresizce çırpındıklarını bilemiyoruz. Pek çoğunun üzerinde anatomik ve psikolojik deneyler yapıldığı iddiaları bile var. 2015 yılında Buckingham Sarayı’nda tesadüfen görüntülenen bir korkunç olay(*) aklıma geldi. Türkiye’de pek yankılanmadı. Çünkü o sıralarda sık sık Filipin’den saraya getirilen çocuklardan söz ediliyordu ve üstüne bu görüntü tüyleri diken diken etmişti. Turistler sarayın önünden resmî geçit yapan atlı askerleri videoya çekiyordu. Aniden kadraja sarayın camlarından çarşafları birbirine ekleyerek aşağıya doğru inmeye çalışan ve en sonunda kendini atlayarak aşağıya bırakan çırılçıplak bir erkek çocuk girdi. Gencin akıbeti ne oldu bilmiyorum. Saray bu olayı “show” diye geçiştirmeye çalıştı ve İngiliz medyası da her zamanki gibi bir iki uyduruk haber ve analizin ardından olayın üstünü kapattı. Her türlü skandalın altından hacıyatmaz gibi büyük bir beceriyle kalkan aynı Saray, geçtiğimiz hafta Türkiye’den bazı isimleri ağırladı Londra’da. Ne menem bir şeyse, kendilerini “Cumhuriyet kadını ve erkeği” diye tanımlayanlar oradaydı ve yine bir Cumhuriyet kadını röportajcı tarafından parlatıldılar, cilalandılar. Onları yeni sürüm hâlleriyle yakında daha sık görecek ve hayretle izleyeceksiniz. Arzuladıkları Türkiye için hiç durmuyorlar. Türkiye’deki eğitim sistemini gördükçe korkarım ki bunun için çok da zaman geçmeyecek. Çünkü ülkemizi kendi bataklıklarına çekip yutma projeleri hiç bitmedi. Okullarda 10 Kasım anması adı altında yaptırılan pagan törenlerinin, kaç nesli millî eğitim yoluyla köksüz, kültürsüz ve dinsiz bıraktığını yeterince anlayamayıp habire kınamakla geçiştirenler, bu çöküşün bizzat hazırlayıcıları olacak. Bilginiz olsun.   (*) https://m.youtube.com/watch?v=hbNfZHY-DFQ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.