Zam yap, hizmeti aksat, toplumu patlamaya hazır hâlde ve gergin tut

A -
A +
Gezi olaylarının Osman Kavala davasıyla nedeniyle gündeme gelmesiyle birlikte, yaşadıklarımızı yeniden hatırladık.
 
Tahminlere göre Türkiye ekonomisine 150 milyar dolara varan bir zarar verdi Gezi Vandalizmi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu eylemde “aydınlık pırıl pırıl gençlerin” hiçbir şiddet eylemine başvurmadan, gitar çaldıklarını söyleyerek aklımızla alay etti yine. Ama konumuz bu değil.
Gezi olaylarının işaret fişeği üç ağaçla atıldığında Türkiye’de yolunda gitmeyen hiçbir şey yoktu. Faizler yüzde 4,5’a kadar düşmüş, enflasyon en düşük seyirde, dolar 1,50 TL civarında, yakıt son derece ucuz ve dışarıda problemimiz yok.
Ama buna rağmen çokuluslu yapılar ve Soros çocukları bu eylemleri başlattı. Sebebini biliyoruz, Tayyip Erdoğan’ın “One minute” çıkışından sonra karar verildi buna. Dünyayı elinde tutan İsrail ve Yahudi lobileri harekete geçmiş, emrindeki FETÖ köpeğini de talimatlandırmıştı. Türkiye’deki “Atatürkçüler, CHP’liler” çoktan hazırdı ve artı aportta bekleyen sol terör örgütleri gün sayıyordu.
 
Düşünün, olumsuz hiçbir şey yokken başlatıldı bu eylemler ve ülkemize ne kadar zarar verdi. Ardından zaten FETÖ’nün alçaklıkları başladı 17-25 Aralık’ta. Ve buna rağmen Türkiye ayakta ve sapasağlam kalabildi.
Bugün yaşadığımız sıkıntıları değerlendirirken herkesin bu yakın geçmişi değerlendirmeye almasında fayda var.
 
İMAMOĞLU’NUN ZAM KARARLARINDAN TUHAF KOKULAR ALIYORUM
 
Şimdi Başkan Ekrem İmamoğlu’nun şahsında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) verdiği bazı kararlara bakıyorum ve tuhaf kokular alıyorum; Gezi geçmişini bilen, FETÖ ihanetini yaşayan bir birey olarak.
Ekrem İmamoğlu indirim yapacağı her hizmete inanılması güç oranda yüksek zamlar bindirdi. Su, ulaşım, ekmek, gaz vb. her hizmet yüzde 30’dan yüzde 80’e varan zamlarla taçlandırıldı.
İstanbullular neye uğradığını şaşırdı. İmamoğlu’na oy verenler da şoka uğradı.
İnsan ister istemez soruyor:
Ekrem İmamoğlu gelecek seçimlerde yeniden aday olup seçilmek istemiyor mu?
 
İMAMOĞLU’NUN NİYETİ NE?
 
Yoksa “Amaan yemişim belediyeyi, ben cumhurbaşkanı adayı olacağım” mı diyor? Böyle diyorsa bile İBB’nin başarısızlığının Cumhurbaşkanlığı seçiminde de çıkacağını düşünmüyor olamaz.
Bunu bilmeyecek kadar da akılsız olmadığına göre niyeti ne İmamoğlu’nun?
İşte bu yüzden burnuma kötü kokuların geldiğini söyledim.
Bir yandan yurt dışı kaynaklı darbe söylentileri ortalıkta gezinirken, içeride birtakım “anlamlı” FETÖ’sel girişimler yaşanırken sanki arada koordinasyonu sağlayan “görünmez bir el”, ustalıkla hayatın diğer alanlarında da âdeta kaos zemini için öfke ve ekonomik sıkıntı biriktirip toplumu gergin tutmak istiyor.
Kısaca hiçbiri birbirinden bağımsız hareket etmiyor.
Ekrem İmamoğlu aklını peynir ekmekle yemedi. Söz verdiklerinin tam tersini yaparak nereye varmak istiyor?
 
KİTLE PSİKOLOJİSİNDEN ZERRECE ANLAMAYANLAR, OLAN BİTENİN FARKINDA DEĞİL
 
Öte yandan hizmet aksatılıyor. Bilinçli bir şekilde mi? Bir bilgim yok ama yalnızca soruyorum.
Metrobüs duraklarında inanılmaz yığılmalar var, tren seferleri sürekli aksıyor, metroda arızadan geçilmiyor.
Özellikle gençleri öfkelendirecek ulaşım zamlarıyla onlara hayatı çekilmez kılmak için elden gelen ne varsa yapılıyor.
AK Parti döneminde belli ekonomik sıkıntıları olan insanlar bile en azından ucuz ulaşım, ucuz ekmek, su ile biraz kendini görece rahat hissetmekteydi. Şimdi bunun üzerine bir de bu zamlar eklendiğinde insanlar hangi ruh hâlinde olur?
Söyleyeyim:
En küçük bir olayda tepki gösterir ve bir tek kışkırtmaya, provokasyona bakar her şey.
Siz sanıyorsunuz ki bu kışkırtma hedefine ulaşırsa İmamoğlu zor durumda kalacak.
Hayır, İmamoğlu sırra kadem basacak.
Böyle sananlar kitle psikolojisinden zerrece anlamayanlardır.
 
UCUZ SİYASETİ BIRAKIN ASIL FOTOĞRAFA BAKIN
 
Bir tepki ortaya çıktığında artık “Ay dur biz burda İmamoğlu’nu protesto ediyoruz” demezler. Tepki bizzat iktidara yönelir, şehirde yollar kesilir, yeniden Gezi’nin bir benzeri yaşanır.
Ama burada farklı bir durum var. Gezi olayları sırasında FETÖ darbe yapmayı planlamıyordu. Kaldı ki Gezi Vandalları Bank Asya ATM’lerini yakınca zaten FETÖ saf değiştirmişti anında.
Ama şimdi öyle değil.
Dilimizde tüy bitti. 15 Temmuz’da ve sonrasında perişan edilen FETÖ’cülerin kalan kısmı böyle bir kaosu bekliyor olabilir.
Benden yine söylemesi.
Ucuz siyaset yapmayı bırakın, arkadaki fotoğrafı okuyun diye yazıyorum.
 
 
Yeni bir 15 Temmuz hikâyesi ve sınır tanımayan yalancılık
 
CHP’liler ve ulusalcılar yıllarca karşı çıktıkları hâlde 17-25 Aralık’tan itibaren teslim olup iş birliği yaptıkları FETÖ’nün 15 Temmuz gecesi başlattığı hain darbe girişiminde elleri kolları bağlı oturdu.
Bazıları geçen tanklara alkış tuttu ve “Erdoğan’a ölüm” sloganı attı.
Liderleri Kemal Kılıçdaroğlu FETÖ’cü darbecilerle anlaşarak tankların yanından sıvıştı ve Bakırköy Belediye Başkanı’nın güvenli evinde terlikle olan biteni seyredip kendisine görev verilmesini bekledi takım elbisesini giymeye hazır olarak. TSK içindeki Kemalist subaylar ise kazananın yanında yer almak üzere erketeye yattı.
Tabii darbecilerin sık sık yazdığım nedenlerle darbeyi erkene almak zorunda kalmaları, elektrifikasyon ve telekomünikasyon sistemini çökertememeleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan, MHP lideri Bahçeli’nin, kimi milletvekillerinin dirayetli duruşları, en önemlisi halkın sokağa çıkıp bedenlerini ortaya koyup darbecilerin kurşununa ve bombasına karşı koyuşları, polisimizin ve emniyet güçlerimizin ortaya koyduğu müthiş mücadele nedeniyle neye uğradıklarını şaşırıp çuvallamaları yüzünden darbe başarısız oldu.
Kemalistler, Atatürkçüler ve CHP’liler, 15 Temmuz’da FETÖ’cü darbecilere teslim olmaları, hatta büyük bir kısmının da darbeyi desteklemesi nedeniyle eziklik içinde olduklarından, mahcubiyetlerini gizlemek üzere çeşitli manevralar çevirmekteler. Hatta liderleri, Fetullah’ın işaretiyle "kontrollü darbe" diye bir çirkef yalanı ortaya atınca buna dört elle sarılanlar da oldu.
Şimdi ezikliklerini gidermek için yeni bir hikâye yazmaya çalışıyorlar. Bazı gazeteci geçinen dangalaklar Halk TV ekranlarına çıkıp “Darbeyi CHP önledi” dediklerinde kahkahayla gülmüştük ama bunlar ciddiymiş. Nasıl olsa saftirik bir kitlemiz var, kendi yalanına bir süre sonra kendi de inanıyor diyerek yalanın dibini bulmaya kararlılarmış.
Önceki gün öyle bir yazı okudum ki küçük dilimi yutacaktım az kalsın. Avcı palavralarını fersah fersah aşacak boyutta bir masal anlatıyor Cumhuriyet yazarlarından biri.
Bakın aynen şöyle diyor:
“15 Temmuz’da da FETÖ’ye TSK içinde direnenler Kemalist subaylardı. Gerçekte darbeyi bastıranlar da onlar oldu; FETÖ tankları egzoza atlet sokulmasıyla değil, Kemalist subayların tanklarıyla durduruldu!  Ve AKP-FETÖ iş birliğiyle ordudan tasfiye edilen emekli subayların o gece beylik tabancalarıyla sokağa çıkıp FETÖ’ye silahla direnmesiyle darbe engellendi!” 
Güler misin ağlar mısın?
Beylik tabancalarıyla ha!
Bu nasıl sınır tanımayan yalancılıktır?
Utanma duygusu bu kesimde tedavülden kalktı mı Allah aşkına?
Böylesi uyduruk hikâyeler her söylenene inanan kitlenize bile aşırı derecede hakaret olmuyor mu?
Pes vallahi!..
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI İÇİN TIKLAYIN

Yeni bir 15 Temmuz hikâyesi ve sınır tanımayan yalancılık

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.