Kuzey Irak meselesi

A -
A +
Yahudi kökenli Barzani Kürt devleti maskesi altında aslında “Nil’den Fırat’a Büyük İsrail” projesine hizmet ediyor. Kuzey Irak’ı şiddetli bir yangın bölgesine çevirmesine Türkiye-Irak-İran-Suriye asla seyirci kalamaz. Bu 4 ülkenin hayati meselesidir. İsrail’in dışında bütün ülkeler ve Birleşmiş Milletler karşı çıkmasına rağmen Barzani bu gücü nereden alıyor?
Bazı istihbarat kaynaklarına göre ABD Savunma Bakanı Mattis, Erbil’i ziyaretinde Barzani’ye “Eğer referandumdan geri adım atarsan bunun bedelini çok ağır ödersin. O makamda kalamazsın” demiştir. Barzani ailesi ve çevresi son derece büyük yolsuzluklara bulaşmıştır. Ayrıca iktidarı döneminde önemli bir ekonomik gelişme olmamıştır.
2012’de Barzani’nin görevi sona ermişti. Mali durum bozuktu. Memurların maaşlarını Türkiye ödüyordu. 2015’e kadar uzattılar. ABD’nin kurduğu DEAŞ bahanesiyle yine görev süresi uzatıldı. Barzani’nin seçilme ihtimali son derece zayıftı. İktidarda kalmak için “Referandum” ile bir maceraya atıldı. Referandum Irak anayasasına aykırıdır. Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi, Irak’ın bir parçasıdır. Anayasada Kürtlere böyle bir hak tanınmıştır.
Irak anayasasının 140. Maddesine göre Kerkük tartışmalı bölgedir. Ne Erbil’e ne de Bağdat’a bağlı değildir. Türkiye’nin sınırları değiştiğinde Irak’a müdahale hakkı vardır. Uluslararası anlaşmalar olarak Lozan’ın 3. ve 16. Maddesine göre. Diğeri de 1926 Ankara Antlaşmasıdır ki, sınırlar bozulduğunda Musul ve Kerkük’e müdahale hakkı tanımıştır. (Referandum şart değildir) İkili anlaşmalar ise 1946 ve 1983 anlaşmalarıdır. La Haye Adalet Komisyonunun kararına göre: Musul üzerinde hakkımız vardır. 1926 Ankara Antlaşmasına göre Musul’un 1938’de Türkiye’ye verilmesi gerekiyordu. "Büyük Orta Doğu Projesi" aslında "Büyük İsrail Projesi"dir.
Barzani her zaman Türkiye’nin düşmanı idi. Ve Türkiye’yi kullandı. Barzani idaresi Kerkük’te nüfus ve tapu dairelerini yok etti. ABD liderliğinde yapılmak istenen; Ermenistan-Gürcistan-Suriye kuzeyinde Kürdistan ile Akdeniz’e ulaşan bir koridor açmak. Böylece Türkiye’yi kuşatmak, enerji yolları ve İpek Yolu’nu kontrol ve İsrail’in güvenliğini sağlamaktır. Meselenin aslı şudur: 1815 Viyana Kongresinde Avrupalı ülkeler “Mukaddes İttifak” ile şu kararları aldılar. Hâlen yürürlükte olan bu kararlara göre: Osmanlıyı Avrupa’dan, Akdeniz’den, Kuzey Afrika ve Afrika’dan, Kafkasya’dan, Orta Doğu’dan, Anadolu’dan geldikleri yerlere (Orta Asya) sürmek. Katliam, salgın hastalıklar, sürgünlerle Türk kavmini her çareye başvurarak yok etmek.
Irak’ta 2.5 milyon Türkmen vardır. Lozan’dan bu yana Türkmenler yok sayıldı. Periyodik olarak Kürtler ve Araplar senelerce fasılalarla katliam yaptılar. Haklarını vermediler. Saddam nüfus sayımında "Ya kimliğinize Arap yazdıracaksanız ya da Kürt. Aksi hâlde çöle sürülürsünüz veya katledilirsiniz!" dedi. Son yıllara kadar Türkmenlere Türkiye de sahip çıkmadı. 1815-1915 arası emperyalist güçler Osmanlının ulu çınarının dallarını “Etnik balta” ile ayırdı. 100 yıl önceki metotla şimdiki metot aynıdır. Bölgenin demografik (nüfus yoğunluğunun) değiştirilmesi. Bunu "özerklik" sonra da "bağımsızlık" takip etti...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.