On beşliler İstanbul'u salladı

Geçtiğimiz pazar günü İstanbul'da iyi planlanmış ve sonuçları da memleketim için hayırlı olacağına inandığım bir etkinliğe katıldım. İstanbul'da yaşayan Tokatlı hemsehrilerimiz ile Sinan Erdem Spor Salonu'nda bir araya geldik. İstanbul'da yaşayan Tokatlıların kurduğu TOKKON'un (Tokat Konfederasyonu) ev sahipliğinde hemşehrilerimiz çok sevdikleri Sayın Cumhurbaşkanımız ile bir araya geldiler. Müthiş bir coşku vardı. Hemşehrilerimiz salonu tıklım tıklım doldurmuşlardı. Sayın Devlet Başkanımız salona girdiğinde yer gök inledi. Müthiş bir sevgi gösterisiyle karşılandı. Nezaketini ve üslubunu çok beğendiğim Turhal Belediye Başkanımız, girişte Sayın Cumhurbaşkanımızı elleri kınalı on beşlilerle birlikte karşıladı. Zile Belediyemizin mehter takımı katılımcılara güzel bir ziyafet verdi. İstanbul'da yaşayan Tokatlıların, Cumhurbaşkanımıza gösterdikleri muhabbet olağanüstüydü. Kendisi de Tokatlı olan AK Parti İstanbul Milletvekili, sevgili hemşehrimiz Harun Karaca ve TOKKON Başkanı değerli kardeşimiz Mehmet Salih Ün'e teşekkür borçluyuz. Sağ olsunlar iyi bir organizasyona imza attılar, güzel bir ev sahipliği yaptılar. Yirmi bin kişiyi oraya toplayabilmek kolay iş değil.

İstanbul'da yaşayan Tokatlılar sayın Devlet Başkanına "Her ahval ve şartta yanındayız. Biz seni Allah için seviyoruz" demeye gelmişler. Bu açık ve samimi desteklerini Sayın Cumhurbaşkanına hissettirdiler. Acaba dünyada kaç lidere böyle bir saygı, sevgi ve muhabbet nasip olur? Sayın Erdoğan'ın nereden-kimden güç aldığını, onu neyin motive ettiğini ve neden yorulmadığını pazar günü o salonda bir kez daha yakından gördük. İnsanlar onu görmek, onunla göz göze gelebilmek ve mümkünse ona dokunabilmek için birbirlerini çiğniyorlar. Ona sevgilerini ve desteklerini ifade edebilmek için saatlerce gırtlakları yırtılırcasına slogan atıyorlar.

İçinizde Allah korkusu ve Peygamber sevgisi varsa, işlerinizde Allah rızasını gözetiyorsanız ve bir de arkanızda böyle bir halk desteği varsa, bırakın Şimon Perez'i dünyaya bile meydan okursunuz.

Sayın Cumhurbaşkanı programda güzel ve duygu yüklü bir konuşma yaptı. Hatiplik bir Allah vergisi. Çanakkale Zaferi'nin ne ifade ettiğini anlattı. 400 vekil ile yeni anayasa isteğini yineledi. Paralel yapıyla mücadelede "inlerinden çıkarıyoruz" dedi. Başkanlık sisteminin kaçınılmazlığını belirtti ve 10 Ağustos günü Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden sonra parlamenter sisteminin bekleme odasına alındığını söyledi. Sayın Cumhurbaşkanının gizli saklı bir niyeti yok. 7 Haziran seçimlerinden sonra yeni anayasanın yapılmasını ve yeni anayasa ile ülkemizin başkanlık sistemine geçmesini istiyor. Türkiye'nin çıkarının bunu gerektirdiğine ben de bütün kalbimle inanıyorum.

İstanbul'da yaşayan Tokatlılar Sayın Cumhurbaşkanımıza muhabbet duyuyor da, Tokat'ta yaşayan hemşehrilerimiz duymuyor mu? Fazlasıyla o muhabbeti duyuyorlar. İspatı, dokuz seçimdir artırarak yüksek düzeylerde oy verdiler, belediye seçimlerinde 12-0 skorunu elde ettiler. 10 Ağustos'ta Sayın Cumhurbaşkanımıza 62.3 oranında destek verdiler. Tokatlılar sözde değil özde seviyorlar ve bunu da seçim sandıklarında ispatladılar. Bunu çok iyi bilen Sayın Cumhurbaşkanımız bu muhabbete-bu sevgiye karşılık vermek için yakın bir tarihte Tokat'a gelip Tokatlılarla buluşacağını da müjdeledi.

'Yeni anayasa ve yeni Türkiye için 400 vekil' diyen Sayın Devlet Başkanı herhalde biz Tokatlılardan da 5-0'lık bir skor isteyecektir. Peki, bu mümkün müdür? Evet, pekâlâ mümkündür. "İnanmakla tekeden süt çıkarılır" sözü kendisine ait.

O günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Kendisini en iyi şekilde karşılayıp ağırlayacağız. Tokatlıların gönlünde reisin müstesna bir yeri var. 13 yıldır ülkemiz gibi Tokat da çok değişti ve gelişti. Sağlıktan eğitime, altyapıdan sosyal sorumluluk projelerine kadar birçok iş yapıldı. Katkı ve emek veren herkesten Allah razı olsun. Ama "Tokat, komşu iller kadar yatırım ve hizmet aldı mı?" sorusuna "evet" demek zor. Sivas-Yozgat-Amasya-Ordu bizim komşularımız. Yapılanı inkâr etmiyoruz ama daha fazlasını hak ettiğimize inanıyoruz. Kimsenin günahı yok, günah bizim. Belli ki biz istemeyi becerememişiz.