15 Temmuz sonrası çok yönlü dış politika

A -
A +
G20 Zirvesini takip etmek için Çin’deyiz... Çin, dünyanın en eski medeniyetlerinden birisi. Mao’nun ölümüne kadar katı Sovyetçi bir planlı ekonomik model uygulayan Çin; 1978 yılından itibaren dünyaya açılmaya başlamış, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmuştur. Dışa açılma hamlesi ve Sosyalist piyasa ekonomisine geçiş, önemli reformlar sayesinde Çin 30 yıl içinde dünyanın en büyük ikinci ekonomisi hâline gelmiştir. Siyasi yapısı tek parti yönetimine dayanmakta olup, Çin Komünist Partisi ülkenin tek siyasi hâkimidir. 27 milyar dolarlık ticaret hacmi ile Almanya’dan sonraki en büyük ticari partnerimizdir.
Bu yıl G20 Zirvesine Çin ev sahipliği yapıyor. Dünya ekonomisinin yüzde 90’ını, ticaretinin yüzde 80’ini ve nüfusunun 3’te 2’sini temsil etmekte olan G20, farklı kıtalardan, gelişmiş ve yükselen ekonomileri aynı platformda bir araya getiriyor. 2008 yılındaki ekonomik krizden sonra G20 liderler düzeyinde toplanmaya başlamıştır. 1 Aralık 2015’te G20 dönem başkanlığı Türkiye’den Çin’e geçmiştir.
6 milyon Çinlinin yaşadığı Hangzhou şehri zirveye ev sahipliği yapıyor. Suni bir kanalın ve güzel bir gölün kenarında olan Hangzhou yemyeşil mimarisi, harika altyapısı ile mükemmel ve estetik bir şehir. Zirve dolayısıyla şehrin 20 km çevresindeki tüm fabrikalar ve tesisler hava kirliliği olmasın, masmavi bir gökyüzü olsun diye geçici olarak kapatılmış. İnsanlara ‘zirve bitene kadar şehri terk edin’ denmiş. 6 milyonluk kentte zirvede görevli olanlar hariç insan yok, dükkânlar-restoranlar kapalı. Araç yok, gürültü-patırtı yok. Tüm engelliler şehir dışına gönderilmiş. Ağaçlar daha yeşil gözüksün diye spreyler sıkılmış. Dışarıdan gelen 26 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarına ve heyetlere Çin ile ilgili iyi bir algı oluşturmak adına müthiş reklam yapıyorlar. Ama insansız kent ölü şehre dönmüş farkında değiller.
1.374 milyar nüfusun yaşadığı bir coğrafyada bu sessizlik insanı rahatsız ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın programında yer alan Çin Devlet Başkanı ile görüşme gerçekleşti. 3 önemli anlaşma imzalandı. Türkiye’nin üçüncü nükleer enerji santralinin yapımı ve önemli ulaşım projeleri başta olmak üzere Çin ile yeni ve önemli bir yola giriliyor. 15 Temmuz gecesi ve ertesinde yaşadıklarımız Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasi alanda yeni partnerler bulması ve çok kutuplu ilişkiler geliştirmesinin gereğini ortaya koymuştur. Sadece ABD ve AB’ye endeksli bir dış politika ve ekonomi politikası yerine dünyadaki tüm siyasi ve ekonomik fırsatları değerlendiren, kimseye bağlı kalmayan bir yaklaşım sergilenecek bundan böyle. Bu anlamda ABD ve AB’nin yanında Rusya-Çin-Japonya-Hindistan ve Afrika ile de ilişkiler her alanda geliştirilecek. 15 Temmuz’dan sonra tüm meselelere millî bir duruşla bakılıyor.
Bugün Cumhurbaşkanımız, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı ile ilerleyen saatlerde görüşecek. Bu görüşme 9 Ağustos’ta San Pettersburg’da yapılan görüşmenin daha da ileriye taşınması biçiminde olacak. Sonuçlarını haber olarak sizinle paylaşacağız. Enerji Bakanı-Ekonomi Bakanı-Dışişleri Bakanı ve MİT Müsteşarı da görüşmeye katılacak. Sizin bu satırları okuduğunuz günde Sayın Cumhurbaşkanı, ABD Başkanı Obama ile bir araya gelecek. Erdoğan-Putin görüşmesinden hem Türkiye-Rusya ilişkilerinin daha da iyileştirilmesi hem de Suriye sorunu ve Fırat Kalkanı Operasyonu konusunda sürpriz gelişmeler beklemeliyiz. Enerji konusunda Türkiye ile Rusya arasında yeni ortak hamleler bekliyoruz. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye her alanda yeni bir sayfa açıyor. Daha dinamik bir süreç izlenecek.
Merak ettiğimiz en önemli konu Erdoğan-Obama görüşmesinden çıkacak sonuçlar. Obama’nın Türkiye ile ilgili açıklamaları umut verici olsa da, daha önce verdiği mesajları sahaya yansıtmayan bir geçmişi var. ‘Topal ördek’ durumundaki Başkan, âdeta kopma noktasına gelen Türkiye-ABD ilişkilerini düzeltmek için umarım parmağını oynatır. Başta 15 Temmuz gecesi ülkemizin meclisini-Cumhurbaşkanlığı yerleşkesini bombalattıran, insanlarımızı şehit eden o ahlaksız terörist başı Gülen’in iadesi olmak üzere ülkemize PKK ile birlikte saldıran YPG’nin ABD tarafından korunup kollanması gibi bir dizi sorunu çözmesi gerekiyor Sayın Obama’nın. ABD’yi Suriye ve Irak’ta yaptığı hatalarda ısrar etmekten vazgeçirmesi lazım. ABD’nin o terörist başını kendi ülkesinde tuttuğu ve faaliyetlerini engellemediği sürece Türk halkının kendilerine dost ve müttefik bir ülke olarak bakmayacağını Obama dâhil ABD yönetiminin bilmesi gerekiyor. Hangzhou’daki Erdoğan-Obama görüşmesinin Türk-Amerikan dostluğunu kurtarmasını ümit ediyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.