“Suç işleyin” talimatı!..

A -
A +

Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, üç gün arayla “işlediği ayrı ayrı suçlardan dolayı” Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’a 45 gün hak mahrumiyeti + 30 bin TL para ve 6.5 ay hak mahrumiyeti + 190 bin TL para cezaları” verdi; toplamda 8 ay hak mahrumiyeti, 220 bin TL para cezası ediyor.
“Hak mahrumiyeti cezası” nedir; Futbol Disiplin Talimatı’nın 25’inci maddesi bu cezayı “şöyle” tarif ediyor:
1 - Kişinin, stadyumlara girmek de dahil olmak üzere futbolla ilgili idari, sportif veya sair her türlü faaliyette bulunmaktan men edilmesidir. 
2 - Hak mahrumiyeti cezası süreli veya sürekli olarak verilebilir. Süreli hak mahrumiyeti cezası on beş günden az, üç yıldan fazla olamaz. Üç yıldan fazla hak mahrumiyeti cezası, sürekli hak mahrumiyeti cezası olarak nitelendirilir. Bir kararla hükme bağlanan cezaların toplamı üç yıldan fazla olursa, bu cezalar sürekli hak mahrumiyeti olarak infaz edilir.
Peki, “para cezası” nedir, o da 21’inci maddede yazılı: 
1 - Kişi veya kulüplerin, profesyonel futbol ve bölgesel amatör lig müsabakaları ile sınırlı olmak kaydıyla, belirli bir meblağı TFF’ye ödemeye mahkûm edilmesidir. 
2 -  Kulüpler, futbolcularına, yöneticilerine ya da görevlilerine uygulanan para cezasından müteselsilen sorumludur. Failin, kulüple ilişkisinin sona ermesi, kulübün müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
İşte, yıllardan beri başta Aziz Yıldırım olmak üzere, birçok kulüp başkanı ve yöneticisinin “umurlarında olmayan” cezalar (!) ile ilgili “Disiplin Talimatı hükümleri” bunlardır. Yani “Kim takar cezayı” tekerlemesinin dillere pelesenk olmasının sebebi, “cezanın hiç mertebesinde” olmasındadır.
Ne diyor Aziz Yıldırım; “Gitmem maça, oturur TV’den seyrederim olur biter!..”
Peki ama “ya para cezası”; anlaşılıyor ki, yöneticilerin “bu ceza da umurlarında değildir”; zira “bu cezaları da “müteselsilen sorumlu olan” kulüpler ödemektedir ve federasyon, cezayı  kulüp alacaklarından “otomatik olarak kesmektedir!..”
Ama, talimat kulüpleri “müteselsilen sorumlu” yaptığına göre, “asıl borçlu yönetici” değil midir; elbette yöneticidir ama, bugüne kadar, “verilen para cezalarını cebinden ödeyen” kaç tane yönetici ve başkan vardır?..
Ve de dahası, “yönetimler ibra edilirken”, genel kurullardaki üyeler “para cezalarının hesabını” sorarlar mı?..
Bitmedi, Disiplin Talimatında “cezaları gülünç hâle sokan” bir başka madde daha vardır; Madde 11 - Tekerrür:
1 - Tekerrüre ilişkin özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, disiplin ihlalinde bulunan bir kişinin, aynı sezon içerisinde bu ihlali tekrar etmesi halinde, cezasının kesinleşmiş olması kaydı ile sonraki cezası artırılır. Disiplin Kurulu bu gibi hallerde cezayı yarısına kadar artırmaya yetkilidir. 
2 - İhtar ve kınama cezaları ile ikiye kadar (iki dahil) müsabakadan men cezası veya soyunma odasına ve yedek kulübesine giriş yasağı tekerrüre esas olmaz.
“Komedi”, bu maddede “Tekerrür için ‘aynı sezonda olması’ şartının getirilmesidir”; yani “Benzer suç, başka bir sezonda işlendiğinde ‘tekerrür’ maddesine girmez”, dolayısıyla “tekerrüre girmediği için de artmaz, arttırılamaz”; sevsinler futboldaki adaleti ve de alkışlamalıyız, eyyamcılığın şahını!..
Bu maddeler ve uygulamalar, bunlara “Tahkim Kurullarının indirimleri de eklendiğinde” başkanlara ve yöneticilere “İstediğiniz kadar suç işleyin, hatta kurullarımızla, cezalarımızla dalga geçin” müsamahasını göstermek, dahası, “caydırmak yerine teşvik etmek” değil de nedir?..
İşte, Aziz Yıldırım da, spor basınımız tarafından “şok” diye vasıflandırılan bu cezaları duyduğunda, inanıyorum ki, yanındaki arkadaşlarıyla beraber kahkahalarla gülmüştür; ben de ekleyeyim; gülmekte de çok haklıdır!..

“Habersiz” haberler!.. 

Galatasaray’ın ve Milli Takımın Hocası Ergin Ataman, “kendisinin yerine Basketbol Milli Takım Başantrenörlüğüne atanan” Ufuk Sarıca’yı kutladı. “Yazılı” kutlama mesajında, birilerine tariz de vardı; “Bilinmesini isterim ki basketbola emek veren tüm spor insanları olarak milli takımımıza sonsuz desteğimiz sürecektir. Fakat yöneticilik kariyerinin henüz başında olan genç kardeşlerimize de Ergin Ataman ile ilgili açıklamalarında daha dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum. Henüz öğrenme aşamasındaki bu genç arkadaşlarımıza hatırlatmak isterim ki yöneticilikteki temel esas dürüst olmak ve güdümlü olmamaktır.”
Bu mesajı ve haberi hemen hemen bütün gazeteciler verdi, ama onca aramama rağmen, “mesajdaki tarizin, imaların sebebini ve kimlere söylendiğini de içine alan” dört dörtlük bir haber bulamadım. Şimdi, İstanbul’un ve basketbolun merkezinde olan ve de “basketbol yazan” meslektaşlarımıza soruyorum; bu mudur gazetecilik?.. 

Ninniii!..
“Dolar yükseliyor” ya, Dursun Özbek, Divan Kurullarında “büyüklere masallar anlatırken” artık “Dolarla değil, TL ile konuşmaya başladı”; aman sevgili Başkan “akıllı telefonlarda hesap makinesi yazılımı var”; ilkokul çocukları bile hemen senin söylediğin “1.5 milyar TL’yi 3.80’e bölüveriyorlar” ve de “394.736.842 rakamı”, yani “400 milyon dolara yakın bir para” ortaya çıkıveriyor; bunun da gelmesi peyderpey ve de en az 4-5 yıla kadar uzayacak. Anlaşılıyor ki, bu sürede de Galatasaraylılar, “1.5 milyar” ninnilerini bol bol dinleyecek!..

Şansal’ın     yeri dolmaz!..
“Maraton programında değişiklik olacağı ve Şansal Büyüka ile yolların ayrılacağı” haberleri, yorumlarıyla beraber gazete sayfalarında yer aldı. 
Onu ve programını zaman zaman eleştirdim, hatta bu eleştirilerin ağırları da oldu. Ama bunca yıldır bu işlerin içinde olan bir gazeteci, spor yazarı ve spor adamı olarak söylemem gerekir ki; “Sezar’ın hakkı Sezar’a”; sevgili Şansal’ın yerini kolay kolay dolduramazlar.
Haber ve yorumlarda “bazı isimler var”; onları Şansal ile yan yana koyuyorum, tartıyorum; püfff!..
O, “Maraton’un mesleğimizdeki çağdaş Pheidippides (Fidipides)’idir” ve öyle de kalacaktır.
Demem odur ki, “eğer Şansal olmayacaksa”, kanal “o programın adını değiştirmelidir”; zira Maraton programını yönetmek üzere kim gelirse gelsin, “Şansal ile tartılacak, kıyaslanacak” ve daha başta “kaybetme talihsizliğine uğrayacak”, ona da yazık olacaktır!..

Şaka!..
Galatasaray’ın Euroleague’de Olimpia Milano’ya 92-87 mağlup olduğu maç için bir gazetemiz şu başlığı atmış; “Galatasaray deplasmanda kayıp!”
O başlığı atan sevgili meslektaşıma soruyorum; “Nerede kayıp değil ki?..”

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.