Tüylerim diken diken!..

A -
A +

Bu yazımın başlığı için çok düşündüm; “Skandal / mı” koyayım, “İşte şeytan karışırsa / mı” diye… “Aslında “ikisi birden konursa” bir şey ifade edecekti, ben de “başlıktaki başlığı koydum!..”
Biliyorum, bu yazımı okuyunca sevgili kardeşim Hıncal Uluç telefon edecektir; “Nedir bu iki gündür MHK ile ilgili yazılarında sözünü ettiğin ‘şeytan işi’ imaların, açık açık yazsana, okuyucun da ne olduğunu, ne bittiğini anlasın” diye…
Ben de ona diyeceğim ki, “Henüz erken, Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu!..”
Ne diyor dünkü yazısında “hakemliğimizin bir bileni” ilk tespitlerini sayarken; “İçlerinde UEFA ve FIFA ile ilişki kuracak, VAR’ı çözecek, bir standart sağlayacak bir isim gözükmüyor.”
Sevgili Ömer Faruk Ünal “bu tespitinin yanında” üç tespitini daha yazmış amma…
Napolyon Bonapart “kaybedilen savaşın ardından” mağlup komutana sormuş; “Neden kaybettik?”
Komutan cevap vermiş; “Haşmetmeap çok sebebi var, bir; Barut bitti, iki…”
Napolyon, komutanın sözünü kesmiş; “Yeter, gerisini saymana gerek yok!..”
İşte tam da o misal; “ilk tespit” ile bugünün MHK’sı!..
Bakınız, yüzyıllar boyunca süzüle süzüle bugünlere gelen ve yarınlara da gidecek olan “atasözlerimiz” vardır, işte onlardan biri: “Eskiye rağbet olsa, bitpazarına nur yağardı!..”
Birkaç defa yazdığım bir örneği gene vereyim: Millet Meclisinde partiler “bir Cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşamayınca”, tur üstüne tur yapılır, yeterli oyu hiçbir aday alamaz. Cumhurbaşkanı seçilememektedir. Grup yöneticileri toplanırlar ve ‘Seneye belki anlaşma olur, bugünkü Cumhurbaşkanı’nın süresini bir yıl uzatalım” derler!.. CHP Grup Başkan Vekili, Meclis berberinde tıraş olmakta olan CHP lideri İsmet İnönü’ye koşar, “bulunan formülü” anlatır. İsmet Paşa, başını “Olmaz” gibilerden sallar ve der ki; “Ne yapacak o, bugüne kadar ne yaptıysa onu. Biz bu çözümde yokuz.”
Formül çöpe gider; Cevdet Sunay’ın Cumhurbaşkanlığı bir yıl uzatılmaz ve bir hafta sonra Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçilir!..” Ve İnönü’nün “Ne yapacak o, bugüne kadar ne yaptıysa onu” sözü siyaset literatürüne geçer!..
Eee, daha ne diyeyim, “hakem tayinlerini, Serdar Tatlı - Metin Tokat - Erol Ersoy’un yapacağı” MHK için?
İnşallah ben yanılırım da, başarılı olurlar; o zaman onlardan özür dilerim!..

Galatasaray     ne yapıyor?..
“Milyon avroların bastırılıp oyuncu alındığında”, deniyor ve yazılıyor ki; “Kulübü batırıyorsunuz, bu kadar oyuncuya bu paralar verilir mi?..”
Çok haklı bir eleştiri…
“Çok sıkı davranılıp, 6 rakamlı avrolarda bile pazarlık edilir” ve de “doğrusu yapılırken” bu defa kampanya; “Onları ellerinden kaçırdılar, şunu da kaçırdılar, bunu da kaçırıyorlar; bu nasıl yönetim?..” Galatasaray, “bugünden sonra tek oyuncu alınmasa bile” 40 maçlık sezonu “şampiyonluk iddiası” ile oynayacaktır; olur, olmaz; o başka!.. İyi oyuncular alındı, “Arda, Diagne gibi ‘kendi iyileri’ döndü”; ve…
Anlaşıyor ki, orta sahaya iki, stopere bir takviye daha gelecek!.. “Satılana göre alınacak” bu üç oyuncu; öyle hovardalık yok!..
Kutlarım Başkan Cengiz’i ve Fatih Hoca’yı!..

İçeriden ve dışarıdan!..
Galatasaraylıların topluca, koca Galatasaray Divan Kurulunu nihayet “Mustafa Cengiz’e muhalif grubun toplantıları hâline dönüştüren” başkan Eşref Hamamcıoğlu’na teşekkür etmeleri gerek.
Bu başarısı ile “Derin Galatasaray’ın lideri İnan Kıraç’ın Galatasaray Başkanlığı için işaret ettiği” kendisini, “artık ‘seçilme ihtimali olan’ başkan adayları arasından çıkarttığı” için!..
Divan Kurulundaki bu “yeni” tablonun kahramanları(!) olanlar, pandeminin, beIN’in “ekonomik olarak duman ettiği” büyük kulüpler içinde “harcama limiti listesinin zirvesine oturmanın da gösterdiği gibi, en iyi durumda olan” Galatasaray’ın, bunu başaran yönetimine “teşekkür” edeceklerine… Durup dinlenmeden ve “insaf da etmeden” yıkım kampanyaları açıyor ve devam ettiriyorlar.
Onlar, sosyal medya grupları da dahil “içerden”, spor sayfalarında ve TV ekranlarında “Galatasaray’ı doğrudan hedef alan” yorumcular (!) da dışardan ellerinden geleni artlarına koymuyorlar!..
İşte bir örnek; “koca koca unvanlı / etiketli yorumcular” TV ekranlarına kuruluyorlar. Günün 24 saatinin “fasa fisolar dahil eski yeni oynanmış / oynanan maçların” dışında kalan zamanı “konuş babam konuş” tüketiyorlar… Aynı sözler, aynı tartışmalar…
Mesela “haberciliği ağır basan” bir arkadaş diyor ki; “Falcao nasıl müzmin sakat olur? Son üç dört yılın istatistiklerine baksana, müzmin sakat oyuncu o kadar çok maç oynayabilir mi?..”
Karşısındaki “ekranların ağırlıklı yorumcusu” arkadaş, ısrar ediyor; “Müzmin sakatmış efendim, bak geçen gün Filanca söyledi. Falanca da söylemiş…”
Hoppala… Bir tarafta “Falcao’nun sezon sezon oynadığı maçların istatistiklerini” göstererek “Bu adam nasıl müzmin sakat olabilir” diyen, öteki tarafta “mış… mış… mış...” diyen ve “ondan bundan duyduğunu” söyleyerek “Falcao müzmin sakat” ısrarına devam eden yorumcular…
Ekran başındakiler “kime inanacak” ve de “gazeteciliğimiz, yorumculuğumuz hakkında” neler düşünecek? Daha da acısı, programı yöneten arkadaş müdahale bile etmiyor, bu “müzmin garabete!..”

Görmüyorlar, duymuyorlar mı?..
“Dört Büyük kulübün anlaşamadığı ve de arkalarına birkaç kulüp daha takarak” problemleri “çözülmez hâle getirdiği” zaman, “nedense” Futbol Federasyonu “çare bulamıyor” ve de “Spor Bakanı’nın başkanlığında” toplantılar başlıyor!..
Sonunda herhalde “Bakan’ın nasihati (!) kafalara ‘dank etmiş’ olacak” ki, problem “birdenbire çözülüyor”; oh, keka!..
Hadi bizler “Kulüp yönetimlerimizin, Kulüpler Birliği(!)’mizin, Federasyonumuzun ağlanacak hâlimize gülüp geçiyoruz” ama…
Bir gün bir kulübümüzün yönetiminin “kafası kızar” da, “bu çözüm tablosunu” FIFA’lara, UEFA’lara götürürse, ne olur?..
Bugünün “iletişim şartları içinde” her şeyi duyan ve gören ama “görmezlikten, duymazlıktan gelen” UEFA ve FIFA, “yapılacak belgeli şikâyet” karşısında ne yapacaktır?..
Ya da mesela “Özerkliğe aykırı olarak hükümetin müdahale edip verdiği ve uygulanan” bir karar üzerine “Üyeliği askıya alınan bir Federasyon” çıkıp UEFA veya FIFA’ya derse ki; “Türkiye’yi görmüyor musunuz?..”
“Ne olur ve ne olacak” o zaman; hiç düşünmüyor muyuz?..

Şaka!..
“Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir istifa edecek” diyorlar.
Niye etsin; “O” Zekeriya Alp mi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.