Kutlarım Fatih Hoca’yı!..

A -
A +

Takımına güvendi, talebelerine güvendi, “Emre Taşdemir’i bile ‘beklenmedik’ bir şekilde takıma koydu”, büyük bir riski göze aldı ve kazandı… Böyle bir hoca tebrik edilmez mi?..
“50-60 maçlık bir sezonda her oyuncuma ihtiyacım olacak, bu kadro, Fenerbahçe derbisi için rotasyon kadrosu değildir, bütün bir sezon ihtiyaç olduğunda forma giyecek oyuncuların kadrosudur” anlamına gelen açıklamasını da alkışlamamak elde değil!..
Bu sözler, Terim’e de, Galatasaray takımına da “güven ve moral dolu kaç oyuncu kazandırdı”, hesap edin!..
Galatasaray elense idi, ne olacaktı; Fatih Hoca çıkacak ve “Sorumlu benim” diyecek, dosyayı kapatacaktı; işte Terim farkı!..
“Belhanda inadında bile”, taraftara da, takıma da, camiaya da, “bu inadı yüzünden onu ağır şekilde eleştiren” bizler gibilerine de “iyimser bir hava ve gelecek oluşturan” bir hoca ile karşı karşıyayız!..
Yılda 3,5 milyon avro alan bir oyuncuyu “kazanmak ya da satmak için” her riski göze alıp inat etmek ve de “Belhanda’yı bugünkü noktaya getirmek”; eğer “Belhanda böyle oynamaya devam edecekse”, elbette “Helal olsun” demekten öteye bana bir şey bırakmıyor!
Perşembe gecesi ekrandaki “yüzü gülen, zıplayan, takla atan, arkadaşlarına ve hocasına coşku ile koşan ve sarılan, bu arada da turu getiren kapıyı enfes golü ile açan” Belhanda bana “sempatik gelmeye bile” başladı!..

Mustafa Başkan!..
Hatalar yaptın, yanlışlar yaptın, ama 65 yıldır “Galatasaray yazan” Öcal Uluç’a göre, “bu hata ve yanlışlar, yaptıklarının ve başardıklarının yanında” bir de değil, on devede bile sadece “bir kulak” kalır!..
Sağlığın ve canın pahasına, “mücadeleye devam ediyorsun”; devam et. Seni küstürmeye, yıldırmaya, kaçırmaya çalışıyorlar; aldırma!..
Alp Yalman’dan sonra başlayan başkanlar döneminde, Adnan Polat’la beraber “en başarılı başkan” sensin. Yaptıkların ve yapmaya çalıştıkların ortada!..
“Nankörlük edenler, ihanet edenler olabilir”; her toplumda vardır, üzülme ve kızma; aslında “sana karşı yapılan bu çirkin saldırılar” çok açık ki, “başarılı olduğun” içindir.
Bu satırları, “gönlü Galatasaray’da olan bir vatandaş olarak” yazdım; devam sevgili Başkan, devam!..

Ayıptan da öte!..
Sosyal medyada “Her Şey GS için Platformu” var. Bu platformun kuruluş ilkeleri” de “aynen” şöyle: “Şahıslara değil ilkelere, gelip geçici akımlara değil asırlık Galatasaray değerlerine, kişisel çıkarlara değil Galatasaray’ın ali menfaatlerine, statükoya değil pozitif değişime, taassuba değil akla ve bilgiye önem veren tüm Galatasaray Spor Kulübü üyelerine açık topluluk.”
Bakıyorsunuz, bu topluluğun yazışmalarına, aylardır “Galatasaray Başkanı’na hakaretler yağdıranların yazıları” gündemlerinin başında!..
Anlaşılıyor ki, topluluğun yazışmalarını koordine edip, üyeler arasında görüş ve tartışma penceresini açan zihniyet, “Galatasaray Başkanı’na ‘doğrudan’ hem de ağır şekilde hakaret edilmesine açık” bir “Hatice ve netice” kefesini çalıştırdığının farkında değil. Yoksa farkında mı?..
Ve de ne yazık ki, bu platformun üyeleri ki, içinde uzun yılların Galatasaraylıları” da var; bazıları, “binlerce üyenin oyunu alarak Galatasaray başkanlığına seçilen” Mustafa Cengiz için “tanınma babında çok çirkin bir benzetme yapılmasını” bile sabretme ve hazmetme yarışına çıkabiliyor.
Soruyorum; Galatasaray Tüzüğünün çok açık bir şekilde “Galatasaray’ı temsil eder” derken, Galatasaray Başkanı’na “TV ekranlarında, gazete sayfalarında, WEB sitelerinde “ağır hakaretler yağdırılmasını” hazmedebilen üyelere nasıl “Galatasaraylı” denilebilir?
“Eleştirmek” elbette her üyenin, her kişinin hakkıdır. Ama “kapıcı kedisi” benzetmesini yapmak ve de “bu hakareti” hazmetmek ile “Galatasaray Kulübü üyesi olmak” nasıl terazinin aynı kefesine konulabilir?..

Sergen Hoca’nın hatası nerede?..
“Böyle bir maçta”, hadi “Lens inadını” bir yana bırakıyorum, takımın kalesinde “böyle bir rotasyon” yapılmaz.
Penaltılarda rakip takım kalecisinin kurtarışından sonra, “gencecik” Utku’nun yediği ve takımını eleyen golden sonra, yerde kalış saniyelerini ekranda seyrettin mi, ekranda?..
Yazık değil mi Utku’ya, yazık değil mi sana, yazık değil mi Beşiktaş takımına, yazık değil mi “miras aldığı mali bataktan çıkmaya çalışan” Başkan ve yönetimine, yazık değil mi camiaya ve TV başında ümitle, heyecanla tur atlamayı bekleyen taraftara, yazık değil mi Beşiktaş ve Türkiye için çok önemli olan UEFA puanlarına?..
“Büyük takım hocası olmak”, hiçbir bakımdan “seni eleştiren, soru soran spor yazarlarına ‘büyüklük’ taslamak, onlara asık suratla ‘gazetecilik dersi’ vermeye kalkışmak” değildir; bunu iyi bilesin!..
“Bu duygu ile yaşarsan”, işte “bu hataları yapar” ve gazetecilere değil, “kendine ders vermeye” devam edersin!..
Seviliyorsun, “sayılmak istiyorsan” basına karşı bu yanlışı yapmayacaksın; “sempatini kaybedersen”, bilesin ki, bu ormanda sen de kaybolursun; seni seviyor ve kaybetmek istemiyoruz!..

Şaka!..
Abdullah Avcı, “yorumculuk yaptığı ekranda”, dört gece önce “Şu anda Türkiye’de en iyi durumda olan takım hangisidir?” şeklinde soruya “Alanyaspor” dedi ve uzun uzun “sebebini” anlattı.
Sonra… Alanyaspor, “orta boy bile değil” bir Avrupa takımına yenilerek UEFA Ligi’nden elendi.
Aman Hoca’m, sen sen ol, bundan sonra hiçbir takım için “İyi” deme, ne olur!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.