“Ne hepsiniz, ne de hiçsiniz”

A -
A +
"Amir, hâkim, malik  Odur. Kazandığınız başarılar, Onun için olmadıkça, hep yalan, hep boştur."
 
Sual: İnsanın yaptığı işlerde tercih, seçme hakkı yok mudur?
Cevap: Bu konuda Seyyid Abdülhakim Efendi, bir üniversiteliye verdiği cevapta buyuruyor ki:
“Etrafın, arzu ve emellerine uyduğu zaman, her şeyi, aklınla, ilminle, gücünle 'yaratarak' yaptığına, bütün başarıları 'icat' ettiğine inanıyorsun! Hakkın sana verdiği vazifeyi unutuyor, o yüksek memurluktan istifa ediyor ve emanete sahip çıkmaya kalkıyorsun. Kendini malik, hâkim tanımak ve tanıttırmak istiyorsun. Öte taraftan, etrafın, arzularına uymaz, dış kuvvetler seni mağlup etmeye başlarsa, o zaman da, kendinde ümitsizlikten başka bir şey görmüyorsun. Hiçbir seçme hakkına sahip olmadığını iddia ediyorsun. Kaderi bir İlm-i mütekaddim değil, bir cebr-i mütehakkim manasında anlıyorsun.
Sofrana, sevdiğin yemekler gelmediği zaman eline geçirebileceğin kuru ekmeği yemekle, yemeyip açlıktan ölmek arasında serbest bulunduğun ve kuru lokmalar, ağzına zorla tıkılmadığı hâlde, onları yersin. Hem yersin, hem de bir şey yapmadığına hükmedersin. Düşünmezsin ki, elin ve ağzın, yine arzunla oynamış ve bu bir sıtma, bir titreme olmamıştır. İradene malik olduğun hâlde, seni aciz bırakan dış kuvvetler karşısında kendini mecbur, hasılı bir hiç bilirsin.
İşin yolunda olunca 'Hep', işlerin ters olduğu zamanında ise, kaderin baskısı altında oyuncak bir 'Hiç' diye iddia ettiğin o sen, bunlardan hangisisin? 'Hep' misin, 'hiç' misin?
Siz, ne hepsiniz, ne de hiçsiniz, ikisi arası bir şeysiniz. Evet siz, icat etmekten, her şeye hâkim olmaktan, şüphesiz uzaksınız. Fakat, inkâr olunamayan bir seçme, tercih hakkınız vardır. Siz, eşi ortağı bulunmayan bir hâkim ve mutlak, başlı başına bir malik olan, Hak teâlânın emri altında, ayrı ayrı ve müşterek vazifeler alan, birer memursunuz! Onun koyduğu hüküm ve nizam ile, Onun tayin ettiği mevkileriniz ve yaratıp emanet olarak verdiği salahiyet ve vasıtalarınız nisbetinde vazife yaparsınız. Amir, hâkim, malik  Odur. Kazandığınız başarılar, Onun için olmadıkça, hep yalan, hep boştur. O hâlde kalplerinizde, niçin yalana yer veriyorsunuz? Niçin, Hak teâlâyı mabud tanımıyorsunuz da, binlerce, hayal olan, mabudlar arkasında koşuyor, hepiniz sıkıntılar içinde boğuluyorsunuz? Niçin o emeli Hakdan başkasında arıyorsunuz?”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.