Yeni kaos arzuları!

A -
A +
Fenerbahçe ile ilgili şike davası çıktığında Türkiye’de hemen herkes Fener’in şike yapıp yapmamasına odaklanmıştı. Talebelerim de hep bu yönde konuşup tartışırlarken onlara:
“Evladım bunun şike ile ilgisi yok! Dikkat ediniz bu başka bir mesele”, demiştim. Aslında bunları söylemek için kâhin olmaya da ihtiyaç yoktu. Sadece Türkiye’de oynanan oyunlara, kurulan tuzaklara ülkenin işgaline götürülecek yola dikkat çekmekti. Gezi olaylarından itibaren bütün çıkarılan hadiseler ülkede kargaşa oluşturmaya ve meşru hükûmeti yıkmaya yönelik değil miydi?
Dönemin başbakanı Sayın Erdoğan bu oyunu en iyi gören kişi olarak o zaman ülkeyi kaosa sokacak küme düşürme hareketini bir kanunla önlemişti.
Abdullah Gül Bey Cumhurbaşkanı olarak çıkarılan bu kanunu veto ederken Bülent Arınç Bey de bir daha Meclis’e gelmemesi için gayret sarf etmişti. Fakat Sayın Erdoğan’ın kararlılığı neticesinde problem çözülmüştü. Ertesi gün ise Zaman gazetesinde şu ibretlik yazı çıkmıştı:
“Eskiden iyi bir başbakanımız vardı diyeceğiz.”
Böylece sen artık bizim başbakanımız da değilsin diyorlardı. Sporda bir kanunun çıkması veya Fenerbahçe’nin küme düşürülüp düşürülmemesi bunları neden bu kadar ilgilendiriyordu.
İşte burada çok ince düşünmeliyiz! Mısır’da darbeye giden yolun stadyumlardan başladığını hiç hatırdan çıkarmamalıyız.
Maalesef din tutar gibi takım tuttuğumuzu takımın menfaatleri söz konusu olduğunda hiçbir şeyi gözümüzün görmediğini yıllarca müzik, spor, siyaset ile uyutulduğumuzu unutmamalıyız.
 
 
Savaş bitmedi!
 
Bazıları hâlâ 15 Temmuz’da sokağa bir adım atmakla darbeyi önlediğini zannediyorlar. Asıl savaşın ondan sonra başladığını bir türlü görmek istemiyorlar. FETÖ’cüler de bu noktada toplumu çok iyi yönlendirebiliyorlar.
Oysa o günden sonra Amerika ile derin bir savaş başladı ve hız kesmeden de devam ediyor. Ajanlar üzerinden çatışmalar, ülkemizi ekonomik çökertme, Rusya ile birlikteliğimizi engelleyip yalnız bırakma, Rakka olayı, Referandum hadisesi, ABD’nin beş bin tır silahı bölgeye yığıp, otuz bin kişilik bir ordu kurması ve nihayet Afrin harekâtı hep bu savaşın devamıdır.
Şunu asla hatırdan çıkarmayalım ki Amerika derin yapısı 15 Temmuz’daki şanlı direnişle kırk yıllık planlarının suya düşmesini kabullenemeyecektir. Mutlaka intikamını almak isteyecektir. Bütün çalışmaları bu yöndedir. Şu ana kadar dışarıda istediği neticelere ulaşamadı. İçeride de savaşı sürdürecektir.
Bunun için elbette ki bekledikleri en uygun ortam seçim dönemidir! Nitekim seçim kararı alınmadan önce, yazın yeni kaos planlarının düşünülmekte olduğu haberleri sık sık duyulmaya başlanmıştı. Fenerbahçe-Beşiktaş kupa maçındaki olaylar bana yeniden eski günleri hatırlattı. Bu yazıyı Almanya’ya gittiğim için maçın hemen ertesinde cuma günü kaleme aldım. Henüz hadiselerin ne boyutta niçin ve kimler tarafından gerçekleştirilmiş olduğu konusunda hiçbir bilgi almadan düşündüklerimi yazıyorum...
 
 
Kumpas olduğu o kadar açık ki!
 
Evet geçtiğimiz perşembe akşamı Ziraat Türkiye Kupası yarı final rövanş maçında Fenerbahçe ve Beşiktaş karşı karşıya geldi. Yaşanan tribün olayları sebebiyle maçın hakemi Mete Kalkavan tarafından müsabaka tatil edildi. Peki neydi bu olayların başlamasının sebebi anlayabilen var mı bilemiyorum?
Fenerbahçe en kötü sezonu diyebileceğimiz bir sezonda ligde liderin sadece üç puan gerisinde. Üstelik önündeki takımların kendi aralarında maçları da var. Fikstürü en kolay olan takım Fenerbahçe. Buna karşılık rakiplerinin kaybetmesini de mutlaka beklemek durumunda!
Ziraat Türkiye Kupası’nın en favori takımı olan ezeli rakibi Galatasaray bir önceki gün yenilerek kupadan elenmiş! Fenerbahçe ise Beşiktaş’la oynadığı ilk maçta aldığı 2-2’lik bir skor avantajıyla ikinci maçına çıkıyor.
Maçın ilk yarısının ortalarında Beşiktaş’ın en önemli oyuncularından biri olan Pepe kırmızı kart yemiş. Artık Fenerbahçe rakibi karşısında skor avantajının yanında sayısal avantajı da sağlamış durumda. On kişi kalan Beşiktaş’la yapacağı 45 dakikalık bir devreyi aynı skorda tutabilirse finale adını yazdıracak.
Bir de bu arada 43 maçtır sahasında yenilmeyen Fenerbahçe’den bahsediyoruz.
Bu başarıdaki en önemli faktör tabii ki Fenerbahçe taraftarı idi.
Fenerbahçe taraftarına gelince 3 Temmuz sürecinde fevkalade bir biçimde takımına ve başkanına sahip çıkmıştı.
Hatırlayalım, Play-off’lu sezonda son maçta evinde Galatasaray’la berabere kalıp şampiyonluğunu ezeli rakibine kaptırdığında bile hiçbir saha olayı yaşanmamıştı. 
Beşiktaş maçında da stat olaylarına sebep olabilecek bir durum ortada olmadığı gibi futbolcular arasında da bir gerginlik söz konusu değildi.
Bir köşe vuruşu sırasında atılan maddeler yüzünden Beşiktaşlı oyuncu atışı kullanmadı. Bu hadise stadın dört köşesinde de gerçekleşti. Maçın hakemi ise son köşe vuruşu sırasında birdenbire iki ihtarı birden yaptırdı. Artık köşeler bitti sıra Beşiktaş yedek kulübesinin bulunduğu stadın orta kısmında, belki de localardan sonra en fazla paranın verilerek biletlerin alındığı, fiyatlarının 1500-2000 TL olduğu yerden maddeler atılmaya başlandı ve herkesin bildiği hadiseler yaşandı. Maçın hakemi de müsabakanın tatil edildiğini bildirdi. Peki biz bu ortada hiçbir şey yokken yaşanan hadiselere bireysel olaylar olarak mı bakacağız?
Beşiktaşlı futbolcuların maçı germek istedikleri malumdu. Bunları normal karşılayabiliriz. Fakat Fener seyircisini bu denli gerecek bir durum söz konusu değildi. Ancak hakemin korner kullanmayan oyunculara müsamahalı tavrı kafa karıştırdı.
Özel güvenlik görevlileri kimlerdir? Niçin müdahale etmiyorlar?
Her köşe vuruşunda kimlerin yabancı madde attığı ve bunların bağlantıları. En son telefon görüşmeleri, passo’ligi ne zaman temin ettiklerine kadar çok ciddi bir biçimde araştırılmalıdır. Zira bu mesele münferit yapılan taşkınlık kesinlikle değildir. Federasyonun kararlarında çok dikkatli davranması lazımdır. Kulüp başkanları ve antrenörleri gerginliği tırmandıracak sözlerden uzak durmalıdır. Kim gerginlik istiyorsa FETÖ’cülerin ekmeğine ballı kaymak sürmektedir veya kripto FETÖ’cüdür.
Bu itibarla maçı tatile götüren süreci kimler yönlendirdi? Çok iyi ve çok süratli araştırılması gerekir. Zira bundan sonra ülkeyi kaosa sokmak için her yol denenecektir. Her kurumda hâlâ iş başında bulunan FETÖ’cülerin varlığı ve bunların sinsi hareketleri bilinmeli ve gaflet uykusuna düşülmemelidir.
Meral Akşener’in gerginliğe kapı açacak “gökkubbeyi başınıza yıkarım”, sözleri de bunun devamıdır. Karamollaoğlu kalkışmadan bahsedebilmektedir. Kılıçdaroğlu’nu ise söylemeye hacet yok! Bunların tek arzusu kaos ve kargaşadır. Amerika da bu gerginliği tırmandıracak her desteği verecektir.
OHAL döneminde bunlar olabiliyorsa oturup yüz kez düşünmelidir. Ya OHAL kalksa bunlar neler tertipleyeceklerdir?
Spor medyası, köşe yazarları, milletini seven herkes ülkenin nasıl bir savaştan geçmekte olduğunu unutmamalıdır. Gerginliğe yol açacak yazılara dikkat etmelidir.
Zira erken seçim kararı ülke düşmanlarını çıldırtmaya yetmiştir. Vatanın selameti ülkenin dirlik ve düzenliği futboldan, şampiyonluklardan önde gelmelidir.
Yoksa bu ülkede ne takım, ne saha, ne top, ne de bunları düşünecek hâl bulacaksınız. Sadece 15 Temmuz’da kazanmış olsalar ne olurdu düşününüz yeter!
 
 
TEFEKKÜR
 
İyiliğe elverişli olmayan kimse,
Faidelenemez peygamberi de görse…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.