15 Temmuz yaklaşırken Batı cephesinde değişen bir şey yok!

A -
A +
Türkiye’nin tarihinde yaşadığı en büyük travmalardan biriydi 15 Temmuz.
Açık bir şekilde ülkemizin istikrarına, huzuruna, refahına, insanına kastedilmişti.
Bunları hedef alacak düşmana çevrilmesi gereken tanklar, savaş uçakları ve helikopterleri millete ve onun iradesiyle seçilmiş yönetime çevrilmişti.
Millet, iradesine sahip çıkmaya çalışırken, her istendiğinde Türkiye’ye müdahale edilemeyeceğini ispatlarken 249 evladını şehit verdi ve 2.193 kişi de gazi oldu. Şehit, canını imanına şahit kılan kişidir. Gazi de kanını imanına şahit kılandır. Yani 2.442 şehit ve gazinin şahitliğiyle Türkiye zorbalığa ve alçaklığa karşı çıktı. Milyonlarca kişi de onların şahitliğine şahitlik etti.
Bu kadar çok şahidi olan bir olayı inkâr etmek mümkün mü?
Değil elbette!
Peki, her şeye rağmen inkâra yeltenen var mı?
Var kuşkusuz…
Her zaman gerçekleri inkâr edenler olmuştur ve olmaya da devam edecek.
Kimler inkâr ediyor?
Mesela, 15 Temmuz’un hedefindeki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, G-20 Zirvesi vesilesiyle bulunduğu Hamburg’da görüştüğü Batılı muhatapları inkâr ediyorlar.
FETÖ ile darbe arasındaki ilişkiyi inkâr ediyorlar.
Çünkü darbenin arkasında FETÖ’nün olduğunu kabul etseler kendi ülkelerinde besledikleri bu örgüt mensuplarını teslim etmeleri gerekecek. Tam aksine, ülkelerindeki FETÖ’cülerin darbeyi sevk ve idare etmesine müsaade ettikleri gibi, darbe girişimi başarısız olduktan sonra Türkiye’den kaçan darbecilere de kucak açtılar.
Darbecilere bu kadar sahip çıkmalarının iki anlamı olabilir.
Ya Türkiye’nin başını ağrıtan diğer terör örgütleri konusunda yaptıkları gibi, FETÖ’yü de Ankara’yı kendi istedikleri politikalara zorlamak için bir baskı aracı olarak kullanmayı düşünüyorlar. Ya da darbeyi FETÖ ile birlikte planladılar ve şimdi ortaklarına sahip çıkıyorlar.
Bunların her ikisi de aynı anda söz konusu olabilir. Sonuçta Türkiye’de daha önce gerçekleşen darbelerde de Batılı “müttefiklerimizin” katkısı çok önemliydi ve bu darbelerde de Türkiye içerisinde ortaklık yaptıkları kesimler vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk hükûmetinden diğer yetkililerin Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızla 15 Temmuz konulu toplantılar yapmasını yasaklamaya yönelik tavırları nasıl anlamalıyız? Alman hükûmetinin, 15 Temmuz’un hemen ertesinde darbeye karşı Köln kentinde yapılan bir mitinge Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın video konferans yöntemiyle katılmasını bizzat anayasa mahkemesi kararıyla yasaklarken, aynı kentte yapılan bir PKK mitinginde bu terör örgütü mensuplarının konuşmasına izin vermesi ne anlama geliyor?
Şimdi ise Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in Hollanda’daki Türk vatandaşlarıyla 15 Temmuz konulu bir toplantı yapmasına bu ülke hükûmeti karşı çıkıyor. Her iki ülke ile 16 Nisan referandumu sırasında yapılacak seçim çalışmaları kapsamında da ciddi sorunlar yaşamıştık. Bu referandum sırasında açık bir şekilde anayasa değişikliğine karşı çıkan bu ülkeler şimdi de Türkiye’nin Avrupa’daki vatandaşlarıyla 15 Temmuz darbe girişimine karşı anma toplantılarına karşı çıkıyorlar.
Avrupalı “müttefiklerimizin” bütün bu tutumları ne anlama geliyor?
Neden “keşke 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı” tavrı içerisindeler?
Türkiye’deki hükûmete karşı duydukları düşmanlık o boyuta ulaşmış ki, artık diplomatik tavırlarla bu düşmanlığı örtmek ihtiyacı bile hissetmiyorlar.
G-20 gibi zirvelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı her karşılarında gördüklerinde “ne olurdu 15 Temmuz başarılı olsaydı!” diye iç çekiyorlardır.
Bütün bu artık gizlemeye bile çalışmadıkları düşmanlığın nedeni ise gayet açık:
Kendi başına buyruk hareket eden bir Türkiye istemiyorlar.
Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Avrupa’da, Rusya’da ve Orta Asya’da kendi politikalarıyla her zaman uyumlu olan bir Türk hükûmeti istiyorlar. Kendi halkının çıkarlarıyla çatışsa bile Batı ile uyumlu bir Türkiye istiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bunun mümkün olmayacağını da biliyorlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.