"İnsan bir şey yapmaya karar verdi mi tamamdır"

A -
A +
    Kıymetliler içinde en kıymetliyi bulmak, seçip almak ayrı bir marifet ve de nasip meselesidir!   İbrahim: - Biz de o gayret içindeyiz elhamdülillah! - Elhamdülillah! Hem kendimizi muhafaza edip tamamen bitirmememiz de lazım! - Nasıl? - Yani çok kıymetli olanı en kıymetli olanla doldurarak, dolu dolu yaşayarak değerlendirebilmemiz lazım. - Herkes öyle yaptığını sanıyor… - Sadece sanıyor İbrahim’im! Kıymetliler içinde en kıymetliyi bulmak, seçip almak ayrı bir marifet ve de nasip meselesidir! - Elbette öyledir! Ağaçlar seyrekleşince atlar da kendiliğinden hızlanıverdi. Aklına neler gelmiyordu ki İbrahim’in? Babacığının yüzünü tam hatırlayamıyordu, ya da ona öyle geliyordu. Sadece uzun, kalın, siyah bir palto ve içindeki uzun sakallı adam gözünün önüne dikiliyor, yüzünü seçemiyordu bir türlü. Oldukça fluydu, tam net değildi hayalindekiler. Onu epey zamandır görmediği, çok özlediği bir hakikatti. Hasretliğin sona ermesi için ne kadar yollarının kaldığını kestiremiyor, amcasına da soramıyordu. Yol biraz düzelince bir an evvel menzile yetişme fikriyle atını dürttü, dehledi, bilmediği diyarlara doğru doludizgin sürüverdi. Atın toprak yolda çıkardığı tıkırtılardan başka ses duyulmuyordu. Yeni yeşermiş tarlaları geçince, iki tarafı ağaçlık yol daralıyordu. Üst dalların yukarıda birleşmiş gibi görünmesi, yeşilden bir tüneldeymişler hissi uyandırıyordu. Bu muhteşem görüntünün tadını çıkarmak için mi ne atın dizginlerini çekti, yavaşlattı. Amcasına baktı, o da hızını azaltmıştı. - Bakıyorum atı bir süvari gibi sürüyorsun yeğenim! - Öğretmiştiniz ya! Nasihatlerinize uyuyor, dediklerinizi yapıyorum sadece. - Ne demişim? - Her şeye sağdan başlamak esas olduğu hâlde ata soldan binmeyi, üzengilere basılınca eyerden kalkabilecek şekilde oturulmasını, atı koştururken rüzgârı küçültecek şekilde öne eğilmem lazım geldiğini, ayaklarla hızlandırmamızı, dizginleri sağa sola çekerek yön değiştirebileceğimizi öğretmiştiniz… - Bak hele! Bir defa demek yeterliymiş İbrahim’ime! - Estağfirullah emmi! - Yok yok! Medresede de öyleydin yeğenim! - İnsan bir şey yapmaya karar verdi mi tamamdır! O zaman en mükemmelini yapmalı! - Elbette! Bazılarına bunu anlatmakta zorlanıyorsun İbrahim’im! - Emmi; her insan bir değil demek ki! - Öğle ya… Şuraya bak ne hoş… Her taraf zümrüt misali yemyeşil! - Evet! Atımı onun için yavaşlattım zaten! - Baban bizi görünce ne yapacak bakalım? - Ben de merak ediyorum! - Mutlaka sevinir!             *** İnsanın ruhunu ferahlandırıyordu gördükleri, bir tarafta yeşilin çeşit çeşit tonları ile kalbe tesir eden güzellikler, diğer tarafta gökyüzüne uzanan başı karlı dağlar. Seneler evvelini, anacığını, pek çabuk uçup giden o mesut günlerini ve hasretle yanıp tutuştuğu bitmez geceleri düşündü. Sıkıntıların sebebini doğru yerde aranmadığı, gitgide daha çok bocaladığını ve kimsenin fark etmediği geldi aklına... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.