HİLALLERİN BULUŞMASI!..

A -
A +
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün hiç beklenmedik bir şekilde Tunus’taydı. Bu cevvaliyetten dolayı Türkiye’yi sevenlerin iftihar etmeleri haklarıdır. Öyle ki Tunus’a intikal ettikten sonra Türkiye ve dünya Cumhurbaşkanımızın orada olduğunu öğrendi.
Vaki Tunus hamlesiyle Libya’ya sadece Akdeniz’den değil karadan da destek olmaktayız. Tunus, Libya’nın batısındadır. Her iki devlet de OMT-Osmanlı Milletler Topluluğu coğrafyası dâhilinde bulunuyor. Bu iki kardeş ülke, daha nicesi gibi düne kadar herhangi bir Anadolu şehri gibi vilayetlerimizdi. Gözyaşlarıyla ıslanmış son veda mendillerini salladığımız topraklardır.
Bilindiği gibi Libya, uzun zamandır iç harp hâlindedir. Her memlekette olduğu gibi burada da iç harp yaşanıyor olmasını, Vahşi Kapitalizm, el ovuşturarak keyifle seyrediyor. Onlar mecalsiz düşünce kendileri sahte kahraman olarak güya imdatlarına yetişmekteler.
Libya’da bir meşru ve millî bir hükûmet vardır bir de o hükûmete isyan etmiş bir terörist grup. Devlet ve Hükûmet reisi, Fayiz es Serraç’tır. “Feyiz Saraç” diye Türkçeleştirebiliriz. İsyancı teröristlerin başındaysa Halife Hafter diye bir haydut bulunmakta. Bu haydut, Vahşi Kapitalizmin kiralık maşasıdır. Rusya, ABD, Fransa, Mısır, İsrail, Suudi İdaresi ve Vahşi Kapitalizmin getir-götür ayak işlerine bakan BAE, Hafter’in ya doğrudan veya dolaylı şekilde yanındalar. Trump, Hafter’e telefon açıp “teröristlere karşı verdiğin savaş ve petrollere sahip çıktığın için sana teşekkür ederim” diyor. Trump’a göre BM’nin tanıdığı meşru bir idare, o idareyi yıkmaya çalışan isyancı haydutlara fırsat vermediği için teröristtir. Putin, buraya 2 bin Wagner adlı paralı muharip göndermiştir. Dün Sn. Erdoğan’ın açıkladığı gibi bu para muhterisi hastalıklı gözü dönmüşlerin 5 bini de Sudan’dan gelmiştir.
Anlaşılacağı gibi Libya yalnızlaştırılmıştır.
Ona bu kara gününde Türkiye sahip çıkmıştır. Libya ile yapılan hem deniz, hem asker ve silah mutabakatı bu sahip çıkmanın en açık ifadesidir. Bunlar ve aşağıda yer alacak sebeplerle Libya’ya gerektiğinde asker ve silah sevkiyatına muhalefet eden her kim olursa olsun çok ağır tarihî bir vebal yüklenmiş olur.
Saydığımız devletlerle haydut unsurlar Libya’nın meşru idaresini yıkmak için ellerinden geleni artlarına koymamaktalar. Şayet muvaffak olur da Feyiz Sarac’ı devirirlerse o zaman yaptığımız andlaşmaların hiçbir hükmü kalmayacaktır. Bunun sonucu nedir? Bunun sonucu da Akdeniz’e yabancılaşmamız demek olacaktır. Bu yüzdendir ki ve hakkı olmakla Libya meşru ve millî hükûmetini desteklemek şarttır.
İşte o şart, Sn. Cumhurbaşkanımızın bu yıldırım hamlesiyle eda edilmiştir. Bu hamle, Yıldırım Bayezıd Hân’ın düşman tarafından kuşatılmış Niğbolu Kal’asına gecenin karanlığında sızıp kale beyimiz Doğan Beye “yettim bre Doğan” diye ünlemesinden farksızdır. Tunus’a yapılan ziyaret ihanet, çemberini, Libya’nın doğusundan girip kırmaktır. Ömer Muhtar’ın çocukları, Yıldırım Bayezıd’ın çocuklarının kendileri için şafakla birlikte Tunus’a aktıklarını işittiklerinde eminiz ki Libya’da şükür secdesine varmışlardır.
Bundan dolayıdır ki Libya Başkanı Sn. Feyiz Saraç, derin bir nefes aldı ve haklı dâvâsı için konuştu:
-Teröristler, benim başşehrimi silahlarıyla döverken susanlar, benim bugün Türkiye’den silah ve askerî yardım almama karşı konuşamazlar!.
Tunus’un yeni reisi, Sn. Kays Said’dir. Anayasa hukukçusu ev sahibi Başkan, Türk hey’etini ağırlarken Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte komşu Libya’yı bütün yönleriyle masaya yatırdıklarını, Türkiye ve Libya arasında imzalanan sınır ve silah andlaşmalarının iki devletin meselesi olduğunu dile getirdi.
Türkiye ve Tunus ticari alanlar dâhil bazı andlaşmalar imzaladılar. Ancak Tunus da bundan böyle kara listeye alınmıştır. Bu vesileyle hatırlatalım ki Libya’nın İtalyan, Fas, Tunus, Cezayir’in Fransız ağır etkisinden kurtarılması gerekir. Ne var ki Avrupalı sömürgecilerden kurtulup Washington veya Moskova yahut Pekin sömürgesi olmaları çare değildir.
Çare, hilale gönül vermişlerin yeniden kenetlenmesindedir.
Libya ve Tunus Bayrakları, Türk Bayrağına çok benzer. Merhum tarihçi Yılmaz Öztuna, yıllar evvelinde Türkiye gazetesinde Tunus Bayrağını Türklerin yaptığını yazmıştı. O öyle ise Libya Bayrağı da aynısıdır. Pakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Libya, Tunus ve daha birçok kardeş ülkenin bayrağı bizim Bayrağımız gibi hilal ve ay güzelliğinin bir araya gelme tezahürüdür.
Tunus’taki bu buluşma, hilallerin buluşması, kardeşlerin kucaklaşmasıdır. Libya’da ve Tunus’ta yaşanan budur. O toprakları terk ederken gözyaşlarıyla ıslanmış veda mendillerini sallayanların bugün ruhları şâd olmuştur. Şüphesiz ki Niğbolu kahramanı Doğan Beyin de, korkusuz Sultan Yıldırım Bayezıd Hân’ın da…
Bu dediklerimiz, düşüncelerimizin hülasasıdır.
Okuyan-dinleyen, yazandan-konuşandan ârif ise fazla söze ne hâcet?
Dediklerimiz ve demediklerimizle siz, bizi anladınız.
Bu defa da İstanbul Kanalı’na karşı öfke nöbetine tutulanlarsa bizi imkânı yok anlayamazlar.
“Libya’da ne işimiz var?” deme gafletini gösteren ufuksuzlarsa hiç anlamazlar.
Allah, anlayışlarını artırsın…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.