Ecir ve annem

A -
A +
Biz ağacın kıymetini bilemiyoruz. Hâlbuki ne demişler: “Ağaçsız vatan vatandan sayılmaz...”
 
Rahmetli annem 1997 yılında vefat etti. Cenâb-ı Hak insanların hayatta iken yaptığı iyiliği bir hardal tanesi kadar olsa sevabını verir.
Vefatından bir müddet sonra bir yakaza hâlinde yani yarı uyur yarı uyanık hâlde bir ağaç altında şilte üzerinde ayaklarını uzatmış şekilde gördüm.
Bundan mülhem düşünmeye başladım. Hafızamı yokladım. Annem ne yapmıştı da böyle rahat vaziyetteydi.
Nazilli’de Dallıca köyünde bahçemiz vardı. Bir yakınımıza icara (kullanım için kiraya) vermiştik. Bahçemizin köşesine babam rahmetli zeytin ağacı satın alıp dikmişti.
Şeftali ağaçlarına arık açıkmış, havuz yapılmış ama zeytin ağacına ne arık açılmış ne havuz yapılmış, kıyıda köşede kalmışlardı. E hâliyle zeytin ağacı su istiyor. Annem işte bu sebeple altı metre arık açıp bir havuz yapmış ve suya hasret zeytin ağaçlarına su vermiş, hayat vermiş.
Yakaza denilen yani yarı uyku ile yarı uyanıklık hâlde gördüğüm o hâl bende bir ağacın ne kadar kıymetli olduğunu anlamaya vesile oldu.
Gene Nazilli’de Eğriboyun Asri Mezarlığı’nda bazı hayırsever kimseler belediyeye müracaat edip şehir suyu bağlatırlar. Su borularından bir tanesi su sızdırmaya başlamış. Sızan suyun dibindeki zeytin ağacı suya iyice alışmış. Gel zaman git zaman plastik su borusu tamir edilince oradaki zeytin ağacı kurumaya başlar. Mezarlık ziyaretine gittiğimde o ağaca su vermeyi ihmal etmedim. Gel-git derken zeytin ağacını kurumaktan kurtardım.
2004 yılları idi. Evimin bulunduğu caddedeki bir turunç ağacının dibinde kanal açıldı. Elektrik kabloları yer altına alındı. Ağacın dibine elektrik direği dikilmesi için derin bir çukur açıldı. O yıllarda da acayip şekilde kuraklık vardı. Turunç ağacı susuz kaldığını belli ediyordu. Sabah namazından sonra altı yedi defa kovayla götürüp ağacın o çukuruna su döktüm. Turunç ağacını da bu şekilde kurtardım.
Yaz kış yeşil olan ağacı hoyratça katledenleri gördüğümde kesinlikle müdahale ederim, gıyaben de hiç affetmem.
Konya Cihanbeyli’deki bir yakınım;
“Biz ağaç yetiştirmek için başka yerlerden toprak getiriyoruz” demişti.
Gerçekten de biz yeşilliğin, bolluğun içinden ağaç kıymetini bilmiyoruz. Ne demişler:
“Ağaçsız vatan vatandan sayılmaz...”
             Saadet Sakallı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.