Ama Hamas da...

A -
A +
En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Hamas, Türkiye'de seçimlere girse oy vermem, hatta iktidara gelmemesi için vargücümle çalışırım. Hamas'ın siyasi görüşlerini paylaşmıyorum. Liderlerinin bol bol John Rawls okuması gerektiğini düşünüyorum. Siyasi programlarının Kantçı prensiplerle revize edilmesi gerektiğine inanıyorum. Gazze'de olsam Hamas'ı destekler miyim, işte onu da bilmiyorum. Zira ailem mülteci kampında doğmadı, ben bir açık hava hapishanesinde büyümedim. Savaşla yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Kişisel tarihimin dönüm noktalarını sevdiklerimin öldürülmesi, doğduğum ve büyüdüğüm evin işgalci bir güç tarafından bombalanması oluşturmuyor. Abluka altında yaşamak nasıl bir duygu hiç bilmiyorum. Yoklukla terbiye edilmeye çalışmak nasıl bir his, açıkçası bir fikrim yok. Milliyetçilikten, sosyalizme bir çok yol deneyip, her seferinde yenilmenin, çaresizliği öğrenmenin, ümitsizliğe alışmanın dermanını radikalizmde bulmak nasıl bir deneyim inanın bilmiyorum.
En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Filistin-İsrail meselesinde askeri bir çözüm olduğuna inanmıyorum. 1967'de aktif olarak Mısır, Suriye, Ürdün, Irak ordularının ortak giriştiği, Suudi Arabistan, Tunus, Cezayir, Kuveyt, Libya, Fas, Pakistan, Filistin Kurtuluş Örgütü, Sudan'ın askeri destek verdiği bir savaşta, İsrail'in tek başına altı gün içinde mutlak zaferle çıkmasından sonra, Filistin meselesinin savaş meydanlarında kazanılabileceği düşüncesini sürreal buluyorum. Bu koalisyondaki ülkeler tek tek İsraille barış anlaşması yapmışken, Rusya ve Batı koalisyonu tarafından net bir şekilde terörist damgası ile yaftalanan, İran'ın bile zor duruma sokmaya çalıştığı Hamas'ın İsrail karşısında askeri açıdan kazanma ihtimalinin imkansız olduğunu düşünüyorum.
En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim, Hamas'ın siyasi danışmanı olsam, İsrail'i tanımasını ve silahlı mücadeleye son vermesini tavsiye ederim. İçlerinden temiz yüzlü bir Gandhi benzeri bir karakter çıkarmalarını salık verirdim. Sanırım bu yüzden de hayatım boyunca bu mevki de olamam. Zira bu yolu deneyen Fetih hareketinin başına gelenler ortada.
En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Anti-Semitizm'den tiksiniyorum. Kendi vatandaşı Yahudiler'e 1930'larda başlayan sistematik bir ayrımcılık uygulayan, evlerini yağmalatan bir ülkenin vatandaşı olarak, bu konuda herkesin de hassas olması gerektiğine inanıyorum.  İsrail devletinin yaptıklarından bırakın Yahudiler'i, İsrail devletinin vatandaşlarının bile sorumlu tutulmasının büyük bir yanlış olduğunu düşünüyorum. İsrail devletini eleştirirken kullandığımız bir çok argümanın, verinin Yahudi entelektüeller, gazeteciler, akademisyenler, tarihçiler tarafından yazıldığını vurguluyorum. Bu vesile ile dünyanın bir çok yerindeki katliamı kınıyor, devlet şiddeti uygulayan tek ülkenin İsrail olmadığını da not düşmek istiyorum. Nijerya'daki, Sudan'daki, Orta Afrika Cumhuriyetindeki mağdurlara desteğimi sunuyorum. Kendi ülkemin tarihindeki katliamları da kınıyor, herkesi yüzleşmeye davet ediyorum.
Şimdi müsadenizle, bu uzun ve bana aşağıdaki cümleleri kurmak için ehliyet vermesini umut ettiğim bu izahtan sonra, sadede gelmek istiyorum.
Şu an itibariyle, Gazze'de yaşanan katliama dair "ama Hamas da" diyerek başlayan her cümlenin geçersiz olduğunu düşünüyorum.
Zira, İsrail'in son Gazze saldırısı Hamas'ın eylemleri yüzünden olmadı. Çatışmayı Hamas başlatmadı ve bitirmeyecek. Bunu bu çatışmada siyasi olarak nasıl bir pozisyon alınması gerektiğini vaaz etmek için söylemiyorum. Bunu mevcut durumun fotoğrafını çekmek için söylüyorum. Dürüst olmak bunu söylemeyi gerektirdiği için söylüyorum.
"Ama Hamas da" diyerek başlayan ve yaşanan katliamda Hamas'ın sorumluluğu veya operasyonun başlamasında (ve dolayısıyla bitmesinde) Hamas'ın bir karar verici rolü olabileceği argümanı teknik olarak yanlış olduğu için söylüyorum.
Karşımızda bir katliam var. Sivil ölümler %80'in üzerinde. Ölenlerin %30'u çocuk. Kumsalda oynayan çocukların hikayesini, o sırada uluslararası medyaya çalışan gazeteciler orada olduğu için biliyoruz. Buna benzer isimsiz, hikayesiz kayıp çok. İnsanların zaten abluka altında olan Gazze'den kaçması mümkün değil. Mülteci olmanın bile lüks kaldığı bir durum. Ve üzgünüm ama bunu durdurmak "ama Hamas da"nın elinde değil.
Bu operasyon, İsrailli yetkililerin New York Times'a söylediği üzere son bir yıldır planlanan bir operasyon. Hamas'ın önce Suriye'de aldığı Esad karşıtı pozisyon ile İran ve Suriye'nin desteğini kaybetmesi, daha sonra Mısır darbesi ile gelen Sisi'nin Hamas karşıtı politikası, en büyük sponsorlarından Katar'ın Körfez ülkeleri tarafından izole edilmesi ile mükemmel bir zamanlama yaşanıyor İsrail açısından. Hamas'ın uluslararası kuşatılmışlığını, Gazze'nin tek hava borusu olan tünellerin yok edilmesi ile tamamlamak istiyor İsrail. Öldürülen üç İsrailli genç (ki bu olayda Hamas'ın sorumluluğuna dair hiçbir kanıt yok), atılan füzeler falan, üzgünüm ama bahaneden ibaret. Uluslararası toplum koşulsuz olarak İsrail'in yanında. İsrail'in kimseye karşı bir sorumluluğu yok. Ortada İsrail'i politika değiştirmeye zorlayacak bir caydırıcı unsur da yok. Dolayısıyla fırsat bu fırsat, Hamas'a yıllar boyu altından kalkamayacağı bir darbe vurabilirim diyor İsrail. Bu son bir ayın meselesi değil. Bu on yıllar boyu sistematik uygulanan bir devlet şiddeti meselesi. Bu son bir yılda planlanan, detayları ince ince kurgulanan ve uygun zamanı kollanan bir operasyon meselesi.
Buna karşılık Hamas'ın ateşkes için önerdiği listeye bakalım. 10 yıllık ateşkes için istediği 10 şart: İsrail ordusunun askerini Gazze'den çekmesi ve çiftçilerin tarım yapmasına izin verilmesi, [kaçırılan ve daha sonra takas ile serbest bırakılan İsrail askeri] Gilad Şalit karşılığında serbest bırakılan ancak daha sonra tutuklanan mahkumların serbest bırakılması, ablukanın sona erdirilmesi ve sınır kapılarının açılması, BM gözetiminde bir liman ve havaalanı açılması, balıkçılık için izin verilen sınırın genişletilmesi, Refah geçiş kapısının uluslararası gözetime açılması, İsrail'in 10 yıllık bir ateşkesi kabul etmesi ve Gazze havasahasının İsrail uçaklarına kapatılması, Gazze sakinlerinin Kudüs'ü ziyaret edebilmelerine ve El-Aksa camii'ne giriş yapabilmelerine izin verilmesi, İsrail'in Filistin içi meselelere (örneğin Hamas-Fetih koalisyon hükümeti) müdahil olmaması ve Gazze'nin sanayi bölgesinin açılması."
"Bu talep listesini okuyun, ve dürüstçe cevap verin, bu maddeler arasında adil olmayan bir talep var mı?" Bu soruyu ben değil, Hareetz gazetesi yazarı, Gideon Levy soruyor.
"Ama Hamas da" diyerek başladığınız cümlelerin büyük bir zihinsel ve ahlaki konfor oluşturduğunu biliyorum. Bazıları İslamofobik kaygılardan, bazıları AK Parti destekliyorsa kesin bu işte yanlış bir şey vardır önkabulünden kaynaklanan önyargıları anlamıyorum ama görüyorum.
Ümitvar kalabilmek için "ama Hamas da" diyenleri ise anlıyorum. 100 yıllık bir klastrofobi içinde, çözüme hala inanabilmek için, İsrail dışı aktörlerin davranış değişikliği ile barış olabileceğine inanmak istemeyi gerçekten anlıyorum. Öldürülesiye dayak yiyen, yalnız bırakılan bir çocuğu tüm mahallenin parmakla gösterip, terörist diye damgalamasına inanmak istememe halini anlıyorum. Çocuk biraz uslanırsa, içinde yaşadığımız mahellenin sakinlerinin aslında o kadar kötü insanlar olmadığını görmek isteme çabasını anlıyorum. Uluslararası kamuoyunun, Hamas'ın politika değiştirmesi ile, uyanacağı ve eyleme geçeceği inancını inanın naif bulmuyorum, hatta anlıyorum.
Radikalizm ile empati kurmak istememe halini anlıyorum. Bu riski alarak, konforlu pozisyonlardan kesilen steril ahkamların lekelenme ihtimalini engellemeye çalışma halini anlıyorum.
Mağduru suçlamanın illa sorumluluktan kaçmaya yönelik bir savunma mekanizması olduğunu da düşünmüyorum. Masumlaştıkça mağdurlar, daha tehditkar olurlar. Dünyanın güvenli ve ahlaki bir yer olduğuna dair olan inancımızı sarsarlar. Kötülüğün sadece kötü insanların başına gelebilecek bir ceza olmadığını gösterirler, bize tekinsiz, adil olmayan, güvenliksiz bir dünyada yaşadığımızı, dolayısıyla her daim tehlikede olduğumuzu hatırlatırlar.
Gerçekten anlıyorum. Çünkü herkes gibi, ben de yapıyorum. Dünyanın adil bir yer olduğuna inanmak isteyen biri olarak, konfor arayışımın empati duygumun üzerine geçmesine izin veriyorum.
Fakat yine de soruyorum: Hamas'ın bir ateşkes için öne sürülen bu şartlarda yanlış, kabul edilmeyecek, makul olmayan bir tane bile unsur var mı? Gazze'de buna benzer saldırıları, radikalleşmeyi, iki senede bir gerçekleşen operasyonları engellemek için daha iyi bir yol haritası var mı? Gazze'deki ölümlerı kalıcı bir şekilde azaltmanın başka bir yolu var mı? Bir yandan görüşlerini beğenin beğenmeyin seçimle gelen bir iktidar olan Hamas'ı sürece dahil edip, diğer yandan İsrail açısından güvenlik sağlamayı vadeden bir plan var mı?
Eğer yok diyorsanız, o zaman en azından bir süre için, en azından bu katliam bitene kadar, sizi "ama Hamas da" cümlesini sarf etmemeye davet etmek istiyorum.
Zira "ama Hamas da" cümlesinin altında yatan varsayımlar yanlış. Bu savaşı Hamas başlatmadı ve Hamas bitiremeyecek. Bu savaşı İsrail bitirecek, uluslararası kamuoyu bitirecek. Eğer isterlerse.
Suriye meselesini başından beri izlemenin oluşturduğu tahribattan olsa gerek, çoğu zaman realist olmanın karamsar olmakla eş anlamlı olduğunu biliyorum. İyimser kalabilmenin ise yolunun mağduru suçlamaktan, bazen ise etkisizleştirmekten geçtiğini biliyorum.
Ama yine de, Dante'ye atfedilen "cehennemin en sıcak yeri, ahlaki kriz zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır" ifadesini de aklımdan çıkaramıyorum... 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.