Tahlisiye sandalı

A -
A +

Bazı kişilerin, farklı ortamlarda, farklı konuşmaları yüzünden, adı pek iyiye çıkmaz... İnandırıcılık özelliklerini kaybeder, dostlarının sayısı azalır... Ama onlar, işin farkına varmazlar yine de... Meydanı hep boş bulduklarını zanneder, dinleyenleri de salak yerine koyarlar... "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" *** Senelerdir, bu ülke için madalya getireceğinin sözünü veren atletimiz Süreyya Ayhan, kendi seçtiği özel kamp yerlerinde, gözlerden uzak çalışmalarını sürdürdü... Zannettik ki, yurt dışı kampından, bomba gibi gelecek, sırtına geçireceği ay-yıldızlı forma ile, tozu dumana katacak... Safız, kötü düşünemiyoruz, salağız ya... Bu düşünceler içinde, ülkemiz, tüm olanakları seferber ettiği bu kişiye, sponsorlar da, madalya sözü üzerine, açtı kesenin ağzını, yumdu gözünü... Süreyya Ayhan için, tüm iyi niyetli düşünceler beslerken, malum haber yine geldi... Doping içeren madde konusunda fazla hassas olmayan Ayhan, artık atletizm tarihinden de silinmiş oldu... Madalya beklerken, sakatlık, doping maddesi ve hayal kırıklığı... Beslendiğiyle kaldı, yurt dışındaki yaşantısı ile kaldı, işin en kötüsü, bu millet arkasından bakakaldı... Ona göre, ortada haksızlık var, komplo var, çekemezlik var... Ama "Görünen köy de, kılavuz istemiyor" artık... *** Eee... Saf milletiz ya... Bu güne kadar kimlerin sözüne inanmadık ki... Bir şampiyonun çıkacağı ligimizde, kaç tane hayal kuran takım var? Taraftarını mutlu edebilmek için, bazen kendilerinin bile inanmadığı vaatlerin altına imza atarak, sadece günü kurtarmaya çalışıyor bu gibiler... Bizim ülkede, yönetici olmak sanki yalan sözler söylemekle eşdeğer... "Olmayacak duaya, amin dedirtirken" bile, kendilerinin inanmadıkları hayalleri gündeme getirirken, kılları dahi kıpırdamıyor bu gibilerin... Saf insanların çoğunlukta olduğu bir alemde, böyle davranış şekilleriyle, inandırıcı olabilmek mümkün aslında... Çünkü sonunda hesap soran yok, dersini veren yok, tepki veren yok... Tıpkı, benzin zammında kuzu kuzu istasyonlara gidip, hiç bir şey olmamış gibi deposunu doldururken, "Aman sende, 5 milyon fazla versem ne yazar" mantığındaki otomobil sahipleri gibi "vurdumduymazlık" kanımıza işlemiş bizim... Şampiyonluk sözü verilmiş ama olmamış... "Gelen daha iyi mi yapacak" anlayışı, burada da geçerliliğini korumuyor mu sanki? *** Daha düne kadar, tribünlerin gazabına uğramış "Defolun, gidin" diye hüküm giymiş kişiler, sanki hiç bir şey olmamış gibi, yaşantılarına devam ediyor... Sanki o tribünler, bize "gidin" dedi... İnsan içine çıkılamaz hale getirilenler, sonuna kadar görevde kalmanın yeni hesapları içinde "Söverler, bağırırlar, isyan ederler ama çabuk unuturlar" mantığı ile bir takımın kaderi ile oynamağa devam etmeye çalışırsa, bu gibilerin kulaklarından çekip fırlatmak mı gerekir? Koltuk tatlıdır... Kartvizitlerini apolet, kariyerlerini, koltuk uğruna "boş konuşmalarla" doldurulanların, sevdalarından vazgeçmeleri zordur... Faturayı başkalarına çıkarıp, kendilerini "masum" ve "uyanık" ilân edenlerin "çile çekenlerin" yanında olmaları mümkün mü? Onlar sadece konuşur... Şampiyonluk, başarı sözü verir... Bıkmadan, usanmadan... Kupa, mutluluk, coşku, gaz... Saf milletiz ya... Sonunda biz "pes" onlar ise, göreve "devam" eder... *** Bill Gates, Microsoft'un bir seminerinde, bilgisayar sektöründeki gelişmenin hızını anlatırken şöyle bir benzetme yapmış: "Eğer Wolsvagen firması, son 25 yılda, bilgisayar sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı, bugün 500 dolara alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup, dünya turuna çıkardık..." Bunun üzerine WV firması, cevap vermekte gecikmemiş: "Eğer otomotiv sektörü, Bill Gates'in işletim sistemi gibi gelişmiş olsaydı, her arabada tek koltuk olacak, diğer koltuklar için, ekstradan lisans parası ödemek zorunda kalacaktık... Arabamız, sadece bizim ürettiğimiz benzinle çalışacak, gösterge tablosundaki, tüm ikaz işaretlerinin üzerinde (Arabanız, geçersiz bir işlem yürüttü, kapatılacaktır) yazan, tek bir lamba olacaktı... Ayrıca, her kazadan sonra, hava yastıkları açılmadan önce, bir düğmenin üzerinde (Hava yastıkları açılacak, emin misiniz) diyen bir ışık yanacaktı..." Konuşurken "mangalda kül bırakmayanlara" kıssadan hisse.... Batan gemiden ilk kaçanlar, eskiden kaptanlar değildi... Ama bugün "Ne olur ne olmaz" diye tahlisiye sandallarının yanından ayrılmayanlar kaptanlar, öyle çoğaldı ki...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.