İşte bu adam başbakan oluyor!

A -
A +
Daha öncekilerde hep başardılar. 1950'den bu yana, halkın sandıktan çıkan temsilcilerini ya oyuncakları hâline getirdiler ya da onları birer nefret objesine çevirerek devirdiler.
Ne var ki bu deneyimleri son 12 yıllık mücadelelerinde işe yaramadı. Tüm güçleriyle yüklendikleri "o adamın" Köşk'e çıkışına engel olamadılar.
Elbette sonucu kabullenip bir köşeye çekilecek değiller. Şimdiki stratejileri hedef küçültmek. Halkın onay vermediği iktidarlarını parça parça kurmaya çalışıyorlar. Sistemde yapısal dönüşümlerin habercisi olan Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkışını, AK Parti'nin önümüzdeki dönemini dizayn ederek etkisizleştirmeyi hedefliyorlar.
Erdoğan'ın vizyonuna ortak olmasalar da, AK Parti tabanında ya da muhafazakâr camiada muteber bazı isimleri cilalamaya çalışıyorlar. Köşk'teki Erdoğan'la uyum içinde çalışmayacağını "umdukları" kişileri, "ulusal ve uluslararası iş çevreleri istiyor", "kutuplaşmayı engeller" söylemleriyle meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
Tabii ki, AK Parti çevrelerinde ismi Erdoğan sonrası için ağırlık kazanan karakterleri de boşlamıyorlar. İzlediği dış politika perspektifi, AK Parti siyasi geleneğinin "ekseninde" olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da en gözde hedefleri.
İlmik ilmik işlenen ve CNN Türk'ün internet sitesinde "bir meşhurun tepkisi" olarak kamuoyuna yayılmaya çalışılan "asıl Davutoğlu gelirse..." söylemini mottolaştırılmaya çalışıyor.
Dün Hürriyet'in, Zaman'ın ve Taraf'ın birinci sayfalarının pişti olması da, önümüzdeki dönemde Davutoğlu'na yönelik tutumlarının yol haritasını göstermesi açısından ibretlikti.
Haberde IŞİD komutanı olduğu iddia edilen bir isim, daha önce Türkiye sınırını rahatlıkla aştıklarını ancak şimdi zorlandıklarını söylüyordu. Söz konusu gazetecilikti ama onların meşrebince haberin çatısı olan detaylar ya da double check kafa karıştırmaktan başka işe yaramayan "ayrıntılardı." Okuyucunun bilmesi gereken, Taraf'ın haber başlığındaki yorumuydu: "Türkiye IŞİD'e kırmızı halı serdi!"
Washington Post'un "bir IŞİD komutanı" ile yaptığı söyleşiyi her nasılsa hep beraber gören manşetlerin puntoları farkı olsa da önermeleri birdi: "İşte bu adam başbakan oluyor!"
Washington Post'un ulaştığı bu meçhul şahıs kimdi? Daha önce IŞİD komutanı diye tanıtılan sakallılar gibi, bu da Aksaray'da ciğercilik yapan bir esnaf falan olmasındı?
Bu terör çetesini destekliyor dedikleri Davutoğlu'nun IŞİD'i terör listesine alan bir hükümetin bakanı olması ya da TV ekranlarında söz konusu iddiaları açıkça "ihanet" olarak değerlendirmesiyse zaten umurlarında değildi. ABD'nin Türkiye'nin sınırlarında IŞİD militanlarının geçişini engellemek için aldığı tedbirleri takdir ettiklerini açıklaması da itina ile unutturulmuştu.
Hatta, hafta başında Erdoğan'ı arayan Barack Obama'nın onu Irak ve Suriye politikasından ötürü tebrik etmesinin nedeni de kimbilir belki Türkiye'nin IŞİD'e destek vermesindendi.
Bu trionun ikinci piştisi ise, Suriyeli mültecilerle ilgiliydi. Antep'te bir grup provokatör tarafından başlatılan ırkçı saldırıları "felaketin ayak sesleri" diye duyurdular. "Temennilerini" haberleştiren "böyle başa böyle barış gazetecilerimizin" bu haberleri de aynı adresi işaret ediyordu: "İşte o adam!"
Evet, Köşk seçimleri hezimeti sonrası AK Parti'yi dizayn etmeye soyunanların önümüzdeki dönemde seçtikleri hedef için lansmanları kuşkusuz sürecek. Bir dönem Erdoğan'ı, barış sürecindeki rolünden ötürü Mit Müstearı Hakan Fidan'ı ya da Beşir Atalay'ı nasıl nefret objesi hâline getirmeye çalıştılarsa şimdi de Davutoğlu'na yüklenecekler.
Biçareler, bu halkın ABD'deki Neocon'ların, Ortadoğu'daki Baasçıların ya da İsrail'in "işte o adam" diye hedef gösterdiklerini "evet bizim adamımız" diye sandıkta ihya ettiğini hâlâ anlayamadılar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.