Recep Tayyip Erdoğan

A -
A +

Allahü teâlânın azîz ettiğini kimse zelîl edemez; zelîl ettiğini de kimse azîz edemez-Hadîs-î şerîf
Görkemli bir merâsim, görkemli bir teveccüh ve görkemli bir netice...
AK Partililer, genel başkanlarının tensibini kendi tercihleri sayarak O'nu Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiler...
Bu bir teşekkür, vefa ve kadirşinaslıktır.
Partililer görüp yaşadılar ki genel başkanları 3 Kasım 2002'den bu tarafa gece-gündüz, yurt içi-yurt dışı, tehlike-tehdit demeden inanılmaz bir gayretle çalıştı... Öyleyse bu çalışmanın neticesinde Cumhurbaşkanlığı O'na anasının ak sütü gibi helâldir. Bu sebeple partisi, liderini ittifakla Köşk'e göndermekte...
Sonradan çalışıp-çabalayarak lider olunmaz, lider doğulur. Recep Tayyip Erdoğan, lider doğmuştur. Bunun farkındadır, kabiliyetini bir ilâhî emanet olarak görmektedir. İnandığı bir büyük dâvâsı vardır. Kendisini bütün mevcudiyetiyle bu dâvâya adamıştır. Bu sebeple ilk günden yola koyuldu, önüne çıkan engeller karşısında yılmadan, küsmeden, bıkmadan ilerledi ve hedeflerini bir bir fethetti. Şimdi de Çankaya'ya çıkıp hem Başkanlık sistemini getirecek, hem partisinin kendisi olmadan ayakta kalabildiğini isbat edecek ve hem de kafasındaki büyük hizmetlere yol verecek, imza koyacaktır:
Çünkü O'nun dâvâ defterinde marka insan, marka şirket ve marka şehir, zihninde BT/2023 Büyük Türkiye, kalbinde CDT/ 2071 Cihan Devleti Türkiye, aklında OMT/Osmanlı Milletler Topluluğu ve ufkunda ÜD/Ümmetin Dirilişi vardır.
Bugüne kadar her hâlükârda dâvâ adamı sadakatiyle ideallerinden vazgeçmedi:
İl başkanlığındayken milletvekili seçildi fakat mazbatası elinden alındı.
İBB başkanı oldu, tamamlamasına fırsat verilmeyerek hapse kondu.
Çıktı parti kurdu "köy muhtarı bile yapmazlar!" diye aleyhine manşetler atıldı.
Partisi iktidar oldu, kendisi Başbakan olamadı.
Başbakan oldu, bu defa da elektronik muhtıradan ihanetin her çeşidine, suikast teşebbüslerine kadar nice şeyler yaşadı.
Çankaya Köşkü'ne çıkma ihtimali doğunca da Gezi Parkı terör olaylarından 17-25 Aralık darbelerine kadar bilinen-bilinmeyen nice iç ve dış badirelere muhatap oldu. Ama O, tek başına bile kalsa geri adım atmadı, vesayete taviz vermedi, tehdide boyun eğmedi, ihaneti affetmedi, dik durdu, yoluna yürüdü ve büyük dâvâsına hizmet etti.
Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanına "one minute!" dediğinde o akşam eski büyükleçiler tv ekranlarında "Türkiye bitti!!!" diye felaket tellallığı yaptılar. Antalya'da bir oteldeydik. TGRT'den bağlandılar. Dedik ki: "Recep Tayyip Erdoğan, şu ândan itibaren bütün İslâm âleminde Sultan Abdülhamid'den sonra en çok sevilen liderdir." Zaman bizi doğruladı. Türkiye bitmedi, aksine şâha kalktı.
Kendisinden sonra partinin başına kimin geleceği, kimin Başbakan olacağı; bunlar kardeşlik hukuku içinde gül gibi hallolur.
Büyük resmi görmeli, ufku kucaklayabilmeli.
Yalnızca Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçmiyor; İslâm ümmeti de liderini seçiyor. Sizi candan ve gönülden tebrik ederim kardeşim. Çankaya mübarek, hizmetleriniz dâim olsun. On bir ayın sultanı ramazan ayında bu pâyeye lâyık görülmek kaderin güzel bir ikrâmıdır.
Allah, utandırmasın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.