Tazminat cezası

A -
A +
Türkiye'de tazminat cezası deyince ilk akla gelen şey nedir?
Haberlere bakılırsa ilk akla gelen yayın yoluyla hakaret ki çoğu haber olmuyor. Bir de siyasilerin birbirlerine açtıkları davalar.
Falanca, yaptığı konuşmada filancaya bilmem ne dediği için 3.850 lira 75 kuruş ödemeye mahkum edildi.
Bir zamanlar Melih Gökçek, Çölaşan'a habire dava açar kazandığı parayı da döner olarak halka dağıtırdı. Halkım benim.
Yasamanın koyduğu kuralların işletilip işletilmediğini müfettişler eliyle..veya üst amirler eliyle denetlemek yerine tazminat mevzuatı hazırlansa ve Amerika'daki gibi işletilse;
Ne olur hiç üzerinde düşüneniniz oldu mu?
Mesela, şehrin filan sokağında meydana gelen yaralamalı bir kazada belediyenin ihmali varsa raporlarda belediyenin de ihmali var, ifadesi geçiyor mu? Hayır. Karayollarının geçiyor mu? Hayır.
Tazminat davası açan duydunuz mu? Duyan vardır. Ama bizde karşı tarafı kamu olan davalarda dişe dokunur ceza verilmez. Üstelik üç beş yılda karara bağlanamaz. Sonuçlanıncaya kadar davacının anası ağlar. Üste para verip kurtulmaya razı olacak hale getirirler. Zaten tazminat talebine belli şartlara bağlı olarak üst sınır konulmuş.

İnsanların ekseriyetinin bu ve benzeri davaları açmaya, takip etmeye, sonuç almaya takati yoktur.
Oysa yine Amerika'daki gibi hizmet verenler -ister kamu ister özel sektör olsun- mağduriyete sebep olan ihmallerinden dolayı caydırıcı cezalara muhatap olsalar... Hukukçular mağduru bulur, davasını üstlenmeye talip olur, kazanırsa hem mağdurun acısını hafifletir hem kendi şan ve para kazanır hem de ihmali olan kurum bizdeki gibi bize maraba muamelesi yapamaz.
Düşünsenize bir belediye bir ihmalinden dolayı bir mağdura 700 bin lira, bir milyon lira öderse, bu ödemeler senede 40, 50, 100 defa tekrarlanırsa o belediye mesaisinin önemli bir kısmını ihmalleri araştırmaya ayırır.
GSM şirketi, hastane, vergi dairesi, banka, mağaza..hiç farketmez. Kurallar net ise ihlal, ihmal, kasıt kabak gibi ortaya çıkar ve bedeli olur. Bedel herkesi hizaya sokar.
Bunun için ne lazım? Tek başına yasal düzenleme yetmez.
Hakimin takdir hakkını genişletmek yetmez.
Tazminata üst sınır koymak veya takdiri tamamen hakime bırakmak da yetmez.
Bu necip millet her düzenleme için bir suistimal boşluğu bulur, uygulanamaz hale getirir, sistemi tıkar. Yine imkanı olanların işi denk gider ki şu anda da gidiyor zaten. Herkes için uygulanabilir hale getirmenin ön şartı mevzuatı yoruma açık halden kurtarmak. Kanundan, yönetmelikten herkes aynı şeyi anlayacak. Esnekliği olmayacak. Mevzuatı tavassutun tasallutundan kurtarmak lazım.
Peki bizdeki mevzuat neden esnek ve yoruma açık?
İki sebebi var..Esneklik yöneten taifeye (eskiden rejime) manevra alanı kazandırıyor. 
İkincisi uydurukça ile kanun ve yönetmelikler kodifiye edilemiyor. Türkçenin son hali aciz..Her okuyan farklı anlıyor. Hadi yönetmelikleri için merkez şerh ediyor. Kanunlarda böyle bir imkan yok. Mecellenin bilinen meşhur maddelerinden herhangi birini ele alıp metindeki herhangi bir kelimeyi kaldırıp yerine başka kelime koyamazsınız. Yerini değiştiremezsiniz. Anlamı değişir. Matematik formülü gibidir. Oysa bizim anayasa ve kanunlarda cümleyi ters çevirseniz de anlamı çok değişmez. Zaten anlaşılmıyor. Hepsi "yani"ye muhtaç.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.