Girdisi çıktısı iki dakika

A -
A +
Nevşin Mengü, ekim ayında Washington'da gerçekleşen Erdoğan-Trump görüşmesini “Girdisi çıktısı 23 dakika” diye tiye almaya kalkmıştı.
Mengü, CNNTürk'ten gönderildi. Daha sonra CHP parti meclisine girmeye kalktı ama kabul edilmedi.
Meğer Mengü’nün tavrı, malum kesimin genlerinde varmış.
Eski Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Altemur Kılıç'ın 27 Mayıs dönemi hatıralarını okurken ilginç bir satır dikkatimi çekti.
Başbakan Adnan Menderes, Ekim 1959'da NATO Bakanlar Konseyi toplantısı için Washington'a gitmiş.
Başbakan, ABD Başkanı D. Eisenhower ile bir araya gelmiş. Toplantı bir saate yakın sürmüş.
Ziyareti izlemek için Washington'a giden Abdi İpekçi'nin de aralarında bulunduğu gazeteciler, görüşmeyi İstanbul'a "iki dakika sürdü" diye yazdırmış.
Sonradan bu yalanları ortaya çıkınca “Bir iletişim hatası oldu” demişler. Bütün ısrarlara rağmen de düzeltmemişler. Özetle “Girdisi çıktısı iki dakika” diye yazmışlar.
O görüşmede Menderes, ABD'den sanayi hamlesi için 300 milyon dolar kredi talep etmiş, Eisenhower “Tarım ülkesi olarak kalmalısınız” diye bu isteği reddetmişti.
Menderes bunun üzerine Rusya’ya yakınlaşmış ve bu hamlesi yedi ay sonra darbe ile devrilmesine sebep olmuştu.
 
 
Hani marjinal bizdik?
 
“AKP/Erdoğan iktidarının baskıcı tek adam rejimi dayatmasına karşı tek ciddi demokratik seçenek CHP’dir” diyor.
Kim?
Cumhuriyet yazarı Emre Kongar.
 
***
“Ne olursa olsun itiraf edelim ki, CHP hâlâ bu ülkenin umududur” diye yazıyor.
Kim?
Sözcü yazarı Rahmi Turan.
 
***
Ey CHP delegeleri, devleti rotasına güçlü biçimde yeniden döndürüp, halkın umudu hâline getirmek sizin elinizde” diye çağrı yapıyor.
Kim?
Sözcü yazarı Uğur Dündar.
 
***
Ben dâhil herkes CHP’yi son ve tek umut görüyor” diye ifade ediyor.
Kim?
Yurt yazarı Hüsnü Mahalli.
 
***
“Kemal Kılıçdaroğlu’nu hep severdim ama itiraf ediyorum, şimdi hayranlık duyuyorum. Benim gözümde artık bir parti başkanı değil gerçek bir lider” diye yaltaklanıyor.
Kim?
Hürriyet yazarı Ayşe Arman.
***
Arkadaş hani yandaş bizdik!
Adamların köşelerinden yağ akıyor.
Herkesin bir dünya görüşü, siyasi tercihi, mücadele alanı var. Amenna!
Ancak ülkede yandaşlığın dibine vuranlar, altı oku görünce ayran budalası gibi ağzını açanlar bir de üstte çıkmaya çalışmıyor mu?
İnsan hayretler içinde kalıyor.
 
Ön yargını yavaşça yere bırak adamım!
 
İki gün önce Alman kanalı Deutsche Welle'de iletişim fakültelerinde ders diye okutulacak rezil bir röportaj yayınlandı.
AK Parti'li Ravza Kavakçı Kan, Yahudi cemaatinin bir zamanlar Almanya'daki önde gelen isimlerinden Michel Friedman’ın sorularını (!) cevapladı.
Görünürde bir mülakattı ama tartışma programı gibiydi. Friedman, konuğunu konuşturmadı.
Soru sorması beklenirken “Suriye’yi işgal ettiniz. Uluslararası hukuku ihlal ettiniz” diyerek Türkiye'yi suçladı.
Adam, resmen Batı’nın ön yargılı bakış açısını stüdyoya kustu. Allah aşkına şu sorulara bakar mısınız?
“Ülkesinde yaptığınız planları Esad’la konuştunuz mu? Yoksa Suriye’nin lideri artık siz misiniz?”
“Cumhurbaşkanınız ‘3,5 milyon Suriyeliyi bu bölgeye (Afrin) yerleştireceğiz’ dedi. Suriye’de kimin nerede yaşayacağıyla ilgili mesuliyeti size kim veriyor?”
“Menbiç'te 2 bin ABD askeri var. Amerikan güçlerine bir saldırıda bulunacak mısınız?”
“Erdoğan ‘Meydanlara çıkanları ezer geçeriz’ dedi. Kendi insanlarınızı mı ezip geçeceksiniz?”
“83 bin üyesi bulunan Türk Tabipler Birliği, savaşa hayır dedi. 83 bin doktorun hepsi terörist sevici mi? Barış talebinde bulunmak Türkiye'de bir terör eylemi mi?”
***
Ravza Kavakçı Kan, haksız soruları adamın ağzına tıkayıp, Türkiye’nin haklı argümanlarını ortaya koymalıydı. Ama koyamadı.
Kan “ABD'nin Menbiç'te ne işi var, Rusya buralarda ne geziyor, Alman silahları terör örgütünün elinde neden çıkıyor” diye sorabilirdi mesela.
“Siz Batılılar, davetiye ile mi Suriye, Irak, Afganistan topraklarını işgal ettiniz” diyebilirdi.
Cumhurbaşkanı’nın ‘ezip geçeriz’ dediği kişilerin 6-7 Ekim olaylarında ülkenin 50'den fazla şehrini yaktığını hatırlatabilirdi.
“Tabipler Birliği’ni ele geçiren marjinaller, 83 bin hekimi nasıl temsil eder?” diyebilirdi.
“Suriye'de 200 binin üzerinde sivil öldü, niye bu güne kadar sesiniz çıkmadı? Guta'ya niye körsünüz?” diye yüzlerine vurabilirdi.
Milyonlarca mülteciyi sırtına saran Türkiye’nin elbette onlar hakkında tasarrufta bulunmasının doğal olduğunu söyleyebilirdi.
Niye Türkiye hep haklıyken haksız duruma düşüyor/düşürülüyor?
Bence bu röportaj önemli bir gösterge.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.