Katar Türkiye'ye ne katar?

A -
A +
 
Türkiye, Katar ile on başlıkta kritik anlaşmalar yaptı.
Maddelerden biri, Borsa İstanbul'un yüzde 10'unun Katar Yatırım Otoritesi'ne devredilmesini içeriyordu.
Muhalefet lideri "Kaça sattınız?" diye sordu. Muhalif basın "Katar katar satıyorlar" diye yaygara kopardı.
Piyasaya bol miktarda karşılıksız Katar düşmanlığı sürüldü.
Elbette yüzde 10'luk hissenin kaça satıldığının bilinmesi herkesin hakkıdır.
Fakat 'neden satılıyor' demeden önce aynı Katarlıların Avrupa'nın bir numarası olan Londra Borsası'nın (London Stock Exchange-LSE) yüzde 10,3'lük hissesini elinde bulundurduğunu görmek lazım.
Aynı Londra Borsası'nın İtalyan Borsasının da sahibiyken bir süre önce merkezi Paris'te bulunan Euronext'e sattığını bilmek lazım. Euronext'in ne için Oslo, Amsterdam, Brüksel, Dublin, Lizbon, Londra'da da faaliyet gösterdiğini öğrenmek lazım.
London Stock Exchange'in Frankfurter Borsasıyla birleşip dünyanın bir numaralı borsasını kurmak için masaya oturduğunu hatırlamak lazım.
 
 
Göz var izan var
 
Türkiye 15 Temmuz gecesi içerideki hainler eliyle diz çöktürülmeye çalışılırken Ankara'ya ilk destek veren Katar oldu.
Türkiye, Barış Pınarı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla Suriye'de terör koridorunu dağıtırken ilk 'yanınızdayız' mesajlarından birini veren Katar oldu.
Türk ekonomisi, tehdit ve şantajlarla çökertilmeye çalışılırken 15 milyar dolarlık can simidini göndererek tezgâhı bozan, swap anlaşmasıyla açık çek veren Katar oldu...
Suudi Arabistan Türk ürünlerini boykot ederken, market reyonlarına ay yıldızlı bayrakları yerleştirip "Sadece Türk ürünlerini alın" diye kampanya başlatan Katar oldu.
Canımız, vatanımız, davamız dediğimiz KKTC'mizin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bile adadaki Türk askerlerine işgalci muamelesi yaparken, TSK'ya kucak açıp topraklarında iki ayrı askerî üs kurduran Katar oldu.
Sakarya'daki tank ve palet fabrikasına ortak olup Türkiye'nin Altay tanklarıyla dışa bağımlılığı kırmasına ve Fırtına Obüsü ile sahada başarı kazanmasına destek çıkan Katar oldu.
Arap Birliği üyeleri Libya meselesinde Türkiye'yi kınama yarışına girerken diğerlerinden ayrı duran ve Filistin davasına sahip çıkan tek ülke yine Katar oldu.
Türkiye, İslam ülkelerinden ve Türk dünyasından görmediği desteği Katar'dan gördü.
Aynı şekilde 2017'de Katar Emîri darbe ile indirilmeye, Batı'ya uşaklık yapan Körfez çeteleri tarafından ambargolarla boğulmaya çalışılırken yanında sadece Türkiye vardı.
Türkiye, Katar ile hem ekonomik hem siyasi ortak. Ve bu ortaklık atalardan miras.
Katar Emîri'nin dedeleri de İngilizlere karşı Osmanlı'nın yanında durmuştu.
Şimdi birileri "Türk ordusu Katarlılara satıldı" diyor ya...
Kızmamak, öfkelenmemek elde değil!
 
 
"Erdoğan benim babamdır"
 
Mehmet Acet Yeni Şafak'taki köşesinde ilginç bir hatıra nakletmişti.
Acet'in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "A takımından" bir isme dayandırdığı bilgiye göre, bir gün Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Katar Emîri Temim Bin Hamed Es-Sani'yi arıyor. "Türkiye ekonomik olarak çökecekti. Sen yardım ettin, Erdoğan kurtuldu" diyor.
Katar Emiri, "çakma Napolyon"a modern tabirle 'kapak' olacak cinsten şu cevabı veriyor: "2017 Haziran ayında darbe girişimi yapılırken yanımda bir tek Tayyip Erdoğan vardı. O benim babamdır. Ölene kadar bu böyle olacak. Onunla birlikte olmaktan asla vazgeçmeyeceğim."
İster şahsi muhabbetin ister devletlerarası yakın münasebetin ürünü deyin. Adına ne derseniz deyin. Katar, Somali ve Libya ile kurulan dostluk, Türkiye'nin en kritik ve başarılı stratejilerinden üçü...
 
Bakan'a haksızlık yapmayın
 
Birçok ülke, pozitif çıkan ama hasta olmayan Covid-19'luyu vaka listesinde göstermiyordu.
Türkiye de aynı uygulamaya geçti. Fakat bu bizde çok tartışma konusu oldu.
Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı, geçen hafta açık test politikasına geçti.
Artık hastanede yatan da ayakta olup semptom göstermeyen de pozitif hanesine yazılıyor... Fakat birçokları bunu da eleştirdi.
Fatih Altaylı "Sayın Bakan ne oldu da yeniden eski yönteme geçtiniz ve vaka sayılarını açıklamaya başladınız? 29 Temmuz’dan beri niye saklıyordunuz, şimdi niye açıklıyorsunuz? Türk medyası bu soruyu bile soramayacak hâle gelmiş" diye yazdı.
Bakan Koca ilk günden beri canlı yayında her türlü soruya cevap verdi mi vermedi mi? Verdi.
Basın toplantılarına her kesimden muhabir katılıp soru sordu mu sormadı mı? Sordu.
Türkiye'de muhabirlerin istediğini rahatlıkla sorabildiği kişilerin başında Fahrettin Koca gelir. Boşuna haksızlık yapmayın.
 
Bu nasıl illüzyon!
 
Sabah gazetesi hafta içi bir bomba patlattı. Beylikdüzü Belediyesi, Ekrem İmamoğlu yönetimindeyken 2016 yılında 26 gazeteci yazar katılacak diye bir kültürel etkinlik ihalesi açmış.
İhale yaklaşık 1 milyon liraya verilmiş. Ancak organizasyon hiç gerçekleşmemiş. Yazarlar, birilerinin isimleri üzerinden haksız kazanç devşirdiğini Sabah muhabirinden öğrenmiş. Yılın haberi...
Aynı skandal başka bir belediyede patlamış, birileri Ertuğrul Özkök, Zülfü Livaneli, Yılmaz Özdil, Murat Bardakçı gibi yazarların ismini kullanarak soygun yapsa ne olurdu?
Günlerce konuşulmaz mıydı? 26 yazar suç duyurusunda bulunmaz mıydı? Ama söz konusu İmamoğlu olunca hepsi suspus oldu. Bu nasıl bir "illüzyondur" anlamadım arkadaş!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.