PKK VE HDP'NİN ÇOCUK İSTİSMARI

A -
A +
Çocuklar söz konusu olunca akan sular durur.
Çocuk gelinler...
Çocuklara taciz ve saldırılar... Çocuk cinayetleri.
Okutulmayan kız çocukları.
Şiddet gören çocuklar, terk edilen çocuklar, okulda ve evde, sokakta ve ıslahevinde dayak yiyen çocuklar.
Ellerine silah verilip cinayet işletilen ve hapislere sokulan çocuklar.
İçimizden bir parça kopar sanki.
Onlara karşı işlenen her suç, toplumun kanayan yarasıdır. Ezici bir çoğunluğu karşısında bulur.
Ama bazı suçlar hariç.
Çocuklara karşı işlenen her suçta Türkiye'yi ayağa kaldıranlar, politik pozisyonları gereğince "o suç" söz konusu olduğunda üç maymuna dönüşüveriyorlar.
Çünkü çocuk gibi ortak değerimizi bile kutuplaşmanın nesnesi haline getirenler için bunun utanılacak yanı yok.
Alttaki fotoğraflara bakın.



Mecburen yüzleri mozaikli çünkü onlar gerçekten çok ama çok küçükler.
PKK tarafından kaçırılarak "Silah altına alınan" çocuklar.
O çocukların anne ve babalarını düşünebiliyor musunuz? Onların yerine kendinizi koyabiliyor musunuz?
Saz çaldırıp neredeyse göbek attırma noktasına getirdikleri Demirtaş'ı parlatanlar suskun. Çünkü onun eş başkanlık ettiği HDP'nin arkasını dayadığı PKK kaçırıyor bu çocukları. Bu laf diğer eş başkan Figen Yüksekdağ'a ait. O demişti "Arkamızı YPG'ye ve PKK'ya dayıyoruz, bundan gurur duyuyoruz" diye.
Oy verdikleri partinin bu çocukları istismar ettiğini kabul etmek, kendi varlık sebeplerini inkâr etmek anlamına geliyor haliyle.
Akılları ahlâktan malul bir zihniyetin esiri olmak böyle bir şey işte.


İNSAN ZERRELERİ VE HEGEMONİK KÜLTÜR FELAKETİ

İnsanlık onların tekelinde...
Bilgi, görgü, kültür ha keza...
Katliam çeşidine göre en çok onların canı yanar.
Ama Kobani katliamlarında gıkları çıkmaz ilaç niyetine.
Yeri gelir "ama"lı sözcükleri naklederler bol bol... Çok sıkıştırırsanız "Hükümet şunları şunları yapmasaydı bu insanlar da ölmezdi" diye gerekçeler sunarlar içlerinden üzüntü geçmeden. Televizyondan Yasin Börü'nün çarşaflı annesini görüp başlarını çevirirler duyarsızca. Çünkü acılı insanların da bir "estetiği" olmalıdır onlara göre. Öyle değil mi ama...
Hepsi birer derin analizcidir ama karanlık eller "Bir ondan bir bundan" öldürmeye başladığında, yani altmış yıldır yapıp durduğunu yine tekrarladığında sokağa çıkmaya, bağırıp deşarj olmaya hazırdırlar. Gözlerinde ölen insan değil, bir nesnedir. Üzerinde tepinilecek yaradır. Birileri katliamın arkasındaki planın perdesini aralamaya başladığında "Bırakın ahkâm kesmeyi, ölen insan, insan" diye höykürürler.
Ölen insan evet. Ama daha olayın kanı kurumadan hükümete çakan, katledilen insanlar için tek bir üzüntü sözcüğü etmeden "Bize gıkınızı bile çıkarmayın, sonunuz böyle olur demek istiyorlar" diyen de sensin. Aslında insan zerresi bile değilsin.
Ölenlere üzülmemize izin vermeyecek kadar azgındır, paçozdur bu faşistler.
Paçalarından akan ahlaksızlık ve riyakârlıkla ülkemizin üzerine çöken bir kara felakettir sanki hepsi. Hayatımızı ipotek altına almaya kalkan, Kemalist tahta kafaların yetiştirdiği modernite kumkuması, ahlak satıcısı, sinsi foseptik kuyusu mahlûkatından oluşan bir azınlık. Ama sesleri öyle şirret çıkıyor ki kulakları sağır edercesine. Sesleri yetmezse arkalarında silahlı provokatörleri var...
Ülkemizin bu insancıklardan, insan müsveddelerinden temizlenmeye ihtiyacı var.


OBAMA NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNÜ ŞİMDİ HAK ETTİ Mİ?

Biliyorsunuz daha adam başkan seçilir seçilmez tuttular Nobel Barış Ödülü'nü takdim ettiler ona.
Ne yapmıştı ki? Sırf siyahî başkan olduğu için mi verilmişti bu ödül? Öyle gibi görünüyordu aslında. Öyleyse Bush'un Irak müdahalesinin iki önemli bakanı Colin Powell (Savunma) ile Condoleezza Rice'ın (Dışişleri) ne günahı vardı. İkisi de siyahîydi.
Nobel komitesi akla yakın bir gerekçe sunamamıştı.
Şimdi Obama İran ile nükleer pazarlıkları sonuca ulaştırdı ve Batı periferisine rahat nefes aldıracak bir anlaşmanın altına imza attı. Önceki hafta da Küba ile büyükelçilikler 60 küsur yıl sonra tekrar karşılıklı olarak açıldı. Domuzlar körfezi çıkarması ve 3. Dünya Savaşı tehlikesi oluşturan üs krizinden bugüne gelindi.
Olumlu gelişmeler bunlar. Belli ki Obama son bir buçuk yılına girerken "Bari şu Nobel ödülünü hak edecek bir şeyler yapıp geriye bırakayım" demiş olmalı.
Peki, Nobel Barış Ödülü'nü almak için yeterli mi bunlar?
Suriye, Gazze, Myanmar ne olacak? Ya Afganistan, Yemen, Sincan-Uygur?
Mısır'da desteklediğiniz o darbeci, yakıp yıkıp bıraktığınız Libya?
Yok, o ödül hâlâ yerini bulmadı. Zaten geçmişte Hitler'e bile verilmişti.
.....
İZİN: Türkiye'de gündemin hareketli olmadığı bir an yok. Ama dinlenmek de gerekiyor. Kısa bir süre izin istiyorum sizden. 11 Ağustos'ta görüşmek üzere...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.