Fil terbiyecisi, Nasr suresi ve Gülen-1-

A -
A +
Fethullah Gülen'in "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaya" yönelik suçlamayla ağırlaştırılmış müebbet, 37 yıl 6 aydan 52 yıl 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılması istendi. Tutuklanması istemiyle de hakkında kırmızı bülten çıkarılması için Adalet Bakanlığı'na yazı gönderildi.

Nereden nereye...

Fillerle ilgili bir belgeselde izledim önceki akşam. Fil Hafızası diye bildiğimiz kavram üzerinde yapılan testleri anlatıyordu. Afrika'da fillere iyi davranan bir kabile ile onları avlayıp yok eden Masai kabilesinin dilleri yükse sesle kendi halinde otlayan fillere dinletiliyor. Filler, iyi davranan kabilenin dilinden konuşmaları duyunca hiç aldırmadan otlamayı sürdürüyor. Ancak ardından Masai dilinde sesleri işitir işitmez nereye kaçacaklarını bilemez halde dağılıyorlar.

Cemaat'ten kopan önemli isimlerden biri olan ve yakın zamana dek Cemaat mensuplarına sunumlar yapan Ümit Akdemir de "Gülen'i memleketine ihanet noktasına getiren sebep de bu fil terbiyesi" diyor.

Nasıl olduğunu anlatalım.

Fili önce bir kuyuya atıyorlar ve orada işkence etmeye başlıyorlar. Bir süre sonra bir kişi çıkıp file yiyecek ve yemek veriyor. Diğeri de gelip işkenceyi sürdürüyor. Fil bir süre sonra kendisine yiyecek verip yaralarını onaran adamın kölesi oluyor. İki ay sonra kuyudan çıkarıldığında "sahibi" ne minnet duyan fil, onun için her şeyi yapıyor ve bir talimatı üzerine önüne çıkan her şeyi ezip geçebilecek noktaya geliyor.

Fethullah Gülen'e "fil terbiyesi"nin nasıl yapıldığına gelince.

28 Şubat sürecine gidilirken MGK ikiye bölünmüştü. Tabii ordu da. Birinci grup "milli darbe" yapmak istiyordu ve daha sonra onları "Rusya-İran ekseni" laflarıyla tanıyacaktık malum. İkinci grup ise Amerika Birleşik Devletleri ve Batı adına, onun taşeronu olarak darbe yapmanın peşindeydi. Bilindiği üzere ikinci grup kazandı ve bu grubun lokomotif ismi de Çevik Bir oldu.
"Post Modern" darbe süreci başladığında kendi gazeteleri vasıtasıyla darbecilere destek mesajları yayınlayan, "İstesinler cemaat okullarını kapatayım, hatta ne iş olursa yaparım abi" demeçleri patlatan Fethullah Gülen, çok istemesine rağmen göze girememişti. Darbeci ekip onu sıkıştırıyordu. Her an başına bir şey gelebilirdi. Yıllardır sızma hareketiyle devlet kademelerinde yavaş yavaş örgütlenmeye başlayan ve bir gün devleti ele geçirip İslam dünyasının tek egemeni olma hayalini kuran Gülen şaşıp kalmıştı bu işe. Geleceği, dahası canı tehlikedeydi. Bir ay süreyle arabasında yatıp kalktı. Sonra birileri devreye girdi ve ona Amerika'ya gitmesini önerdi. Önce kabul etmek istemedi ama rivayete göre araya Bülent Ecevit'i soktular. Onun teşvikiyle 22 Mart 1999 tarihinde Amerika'nın Chicago kentine giden THY uçağındaki isimlerden biri de Fethullah Gülen'di.

Gülen Amerika'ya yerleştirildikten sonra "Fil terbiyesinin ikinci aşaması" başladı. Kullanışlı hale gelmeliydi. Bir yerel mahkeme Gülen'in sınır dışı edilmesi kararı aldı. Ardından ABD Merkezi Haberlama Teşkilatı CIA'in Başkan Yardımcısı Graham Fuller devreye girdi ve onu bu zor durumdan kurtardı. Gülen kuyudaki fil gibi Fuller'a minnet duymaya başladı.

AK Parti iktidara geldikten sonra Gülen ve Cemaati, terbiyecisinin isteği üzerine ABD'ye sorunlar çıkarmak ve "millî bir darbe" yapmak isteyen askerî vesayeti tasfiye etmekle görevlendirildi. Görev "başarıyla" yapıldı ama gel gelelim Tayyip Erdoğan gibi bir fenomenle karşı karşıya kalınması beklenmiyordu. Bu tamamen bir sürprizdi. ABD'li yetkililer alenen "Erdoğanlı bir Türkiye kontrol edilebilir olmaktan çıktı" diyorlardı büyük bir cüretkârlıkla. Ülkesini kendilerine sormadan küresel bir aktör yapmaya heveslenen bu "yeni yetme" lidere haddi bildirilmeliydi.

O vakte kadar kör topal da olsa iktidarla ilişkilerini götüren Gülen 2012 yılının başlarına gelindiğinde terbiyecilerinin yeni teklifiyle baş başa kaldı. Erdoğan'ı devireceklerdi. Ancak Gülen erken olduğu kanısındaydı ve kendisine 2015'i hedef olarak koymuştu. Bunun nedenini ileride anlatacağım. Öte yandan Kozanlı Ömer lakabıyla tanınan ve Türkiye'nin "mahrem hizmetler abisi" olan Osman Hilmi Özdil, Gülen'e götürdüğü raporlarda gerçeği yansıtıyor, devlet kurumlarındaki örgütlenmelerini rakamlarla açıklayarak yetersiz olduğunu vurguluyordu. Gülen bu verileri göstererek direndikçe Amerikalı ekip bastırıyordu. Sonunda bugün Gülen'in tasfiye etmek için düğmeye bastığı Mustafa Özcan devreye girdi. Kozanlı Ömer Amerika'ya girer girmez polis tarafından gözaltına alındı, cebindeki Gülen örgütlenmesinin yazıldığı flash bellek alındı ve sınır dışı edilip geri gönderildi. Mustafa Özcan bir darbeyle tüm birimleri ele geçirdi ve artık raporları o göndermeye başladı. Doğal olarak bir kopyası da Amerikalılara gidiyordu. Devlet içindeki örgütlenme "yeterli" seviyeye ulaşmıştı bu raporlara göre.
Gülen yine de emin değildi.

İşte tam o sırada Fil Terbiyesi'nin üçüncü aşaması başladı.  New York Times, BBC, Washington Post, Fox News, Wall Street Journal, Financial Times, Guardian gibi yayın organlarında hummalı bir hazırlık başlamıştı. Gülen cemaatini yok edecek tüm belgeler ve dosyalar istifleniyordu. Gülen bundan haberdar olur olmaz cemaat mensuplarına her zaman olduğu gibi Selat-i Tefriciye duasını gönderdi ve "Bizi yok etmek istiyorlar, dua okumaya başlayın" çağrısında bulundu. Amerikalılar ise Mustafa Özcan'ın raporlarıyla bastırıyordu. Gülen sonunda istemeyerek de olsa "okey" dedi ve 7 Şubat MİT darbesinin düğmesine basıldı.
.....
Perşembe günü: Gülen neden 2015'i bekliyordu? Nasr suresinin ve İslam Âlimi Muhyiddin İbn Arabi'nin onun hedeflerindeki yeri. Kendisini nasıl halife ilân edecekti? Halifeliğini ilan etmek için İcma ve Kıyas Kurulu'nu nasıl toplantıya çağırdı ve toplantı tarihi hangi seçimin hemen ardından belirlenmişti?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.