Çocuk istismarı ve tecavüzlerde mütekabiliyet aranmalı mı?

A -
A +
9 Ocak 2007 tarihli bir haber; Hürriyet’ten.

Başlık  “Vakıfta tecavüz iddiası”.

Spotta ise kesin ve yargılayıcı ifadeler var:

“Aziz Nesin Vakfı’nda kalan 14 yaşındaki kız çocuk iki gönüllü eğitmen tarafından taciz edildi.”

Haberin içeriğinden detaylarını öğreniyoruz. Çatalca’daki Aziz Nesin Vakfı’nda 14 yaşındaki kız çocuğu Z.K.’nın iki gönüllü eğitmen tarafından 12 yaşından beri taciz edildiğini ve tecavüze uğradığını, 18 ve 20 yaşlarındaki F.I. ile E.A.’nın gözaltına alındığını ve tecavüzü öğrenen anne Gülhan K.’nın çocuklarını vakıftan çıkardığını.

Hürriyet’in hedefinde bugün 10 çocuğun mağdur edildiği taciz ve tecavüz olayı nedeniyle yıpratılmak Ensar Vakfı gibi bir vakıf ve dindar kesim yok. Tersine sıkı bir laikçi, ateist ve ölümünde dini tören yapılmadan vakfının bahçesine gömülmüş olan Aziz Nesin’inkurduğu bir vakıf var.

Peki, o sıralarda kendini dindar kesimlerin iktidarı AK Parti’yi devirmeye adamış olan Hürriyet (Gerçi ne zaman adamadı ki) neden bu haberi yaptı?

Hemen “Habercilik refleksi tabii, dindarmış, laikmiş ayrım yapmıyor” diye peşin hükümlü olmayın. Tecavüz olayının doğru olup olmadığı ayrı bir bahis, oraya geleceğiz. Ama önce haberin yapılışındaki asıl nedeni kurcalayalım.

Haberin yayınlanma tarihi 2007. Yani Türkiye’nin politik olarak en sıcak dönemi. Darbe yapıldı yapılacak düşüncesiyle “tatlı” bir telaş içindeki ulusalcı cephe-CHP, Cumhuriyet mitingleri ve hepsinin arkasında askerî vesayetin resmî yayın organı Hürriyet.

Vakfın başındaki Ali Nesin ise Babası Aziz Nesin’in tersine askerî vesayete, darbelere, Kemalizme karşı olduğunu söyleyecek denli “rahatsız edici konuşmalar” yapan bir isim. O zamanlar mahkeme basıp Orhan Pamukları, Hrant Dink’leri taciz eden, korkutmaya çalışan takım da ziyadesiyle memnuniyetsizdi bu durumdan. Ama Ali Nesin, hâlâ rahat durmayıp “Yetmez ama Evet” kampanyasına destek veriyor, 27 Nisan Muhtırasına karşı yazılan Yurttaş Bildirisi’ne imza atan 500 aydın arasında yer alıyordu.

Sonunda tecavüz davası açıldı. Dava başladığında görüldü ki mağdur Z.K.’nın avukatı, Ergenekon davalarının da ünlü avukatı ve Ergenekon sanığı Kemal Kerinçsiz’in yakın dostuHanefi Altaş.

Dava tam dört yıl sonra, 18 Temmuz 2011 tarihinde sonuçlandığında Bakırköy 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi sanıkların mağdur Z.K.’ya karşı tecavüz eylemlerini zincirleme biçimde gerçekleştirdiğine karar verdi ve 2 yıl 2 ay hapis cezasına hükmetti.

Şimdi Ensar Vakfı Başkanıİsmail Cenk Dilberoğlu’nun Aziz Nesin Vakfı’ndaki bu tecavüz olayından söz etmesi üzerine Cumhuriyet gazetesinin yerinden zıpladı. Ali Nesin’in o zamanki  “Böyle bir taciz olayı yok”  açıklamasına yer verip, mahkeme kararını yok saydı. Oysa tecavüze uğrayan kız çocuğu “Her şeyi Müdürümüz Nuray Ulutaş’a söyledim, beni kovdu” diyordu. Çocuk, eğitmenlerin yanı sıra Vakıf’taki büyük erkek çocuklarının tecavüzüne uğradığını da söylüyordu.

Akıllarda ise Ali Nesin’in söylediği o acaip Eğer bir taciz söz konusuysa, 10-12 yaşlarında, ergenliğe henüz erişmemiş bir çocuk ne kadar taciz edilebilirse o kadar taciz söz konusudur” laflar kaldı.

Peki, daha önce Aziz Nesin Vakfı’nda böyle bir tecavüz olayının yaşanması bugün Ensar Vakfı’nda sözleşmeli eğitmenlik yapma fırsatı bulan bir sapığın ortaya çıkardığı mağduriyetin, o küçücük çocukların yaşadığı travmanın telafisini mümkün kılar mı?

Tabii ki hayır! Cezası çok ağır olmalıdır. Aziz Nesin Vakfı’ndaki tecavüzcülere verilen ceza gibi değil.

Ancak kamuoyundaki tartışma farklı bir mecrada ilerliyor.

Soruyorum, herhangi bir kurumda ya da okulda yaşanabilecek, çocuk istismarı gibi tüylerimizi diken diken eden aşağılık saldırılar üzerinden siyasi rant sağlamaya odaklanmak, hatta daha ileri giderek Ensar Vakfı’nın dindar kesimler tarafından tercih edilen bir vakıf olmasından hareketle Twitter’da “Sapık nesil dindar nesil” başlıklı hashtag’ler açmak da aşağılık rezil bir kampanya değil midir?

Yukarıda da okuduğunuz üzere, 2007 yılında askerî vesayete karşı pozisyon alanAli Nesin’in cezalandırılması gerekiyordu ve Gladyo Hürriyet’i o vakit bunu çok güzel becerdi. Olay gerçekti ama bu alçaklığın üzerinden bir vakfın çalışmaları ve itibarı hedeflenmişti.

Bugün de yine aynı takım, aynı şeyi Ensar Vakfı’na ve onun temsil ettiği dindar kesime saldırarak yapıyor.

Tecavüzlerin ve çocuk istismarının mütekabiliyeti yok. Birinin karşısına diğeri çıkarılmaz. Nerede yapılırsa yapılsın, çocuk istismarı dünyanın en aşağılık eylemidir ve şiddetle cezalandırılmalıdır. Nokta. Bu bireysel bir suçtur, ancak kurumların ihmali varsa soruşturma kapsamındadır. O kurumların temsil ettiği değerlerle o değerlere inanan insanlar suçlanamaz.
 
 
HÜKÜMETE DE İKİ ÇİFT LAFIM VAR
 
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim.

Hükümet artık bu “muhalefet” denen alamet-i farikanın ne mal olduğunun bilincine varsın bir zahmet. Yahu komisyon kurulacak, birtakım teknik nedenlerin var belli ki ama kardeşim bu kadar hassas bir konuda komisyon teklifini reddetmek de ne demek oluyor. Zaten sen de istiyorsun kurulmasını. Yönetmesini bil şu krizi. Hayır, mutlaka bir basiretsizlik yapılacak.

İkincisi de konuşması ipe sapa gelmez bir şekilde tahrif edilmesine ve saptırılmasına rağmen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun şahsında tüm bakanlara bir çağrım var.

Bu tür hassas konularda açıklama yaparken, önceden yazılmış kısa, net bir tavır ortaya koyan ve yasal süreçlere atıfta bulunan açıklamalar tercih etmeli. Yazılı demeçler verilmeli. Her uzatılan mikrofona konuşmamalı.

Ve uzun laf her zaman risk barındırır, unutmamalı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.