Teröre cevap verirken bildik reflekslerin dışına çıkmak

A -
A +
İstanbul’un göbeğinde, turizmin beşiği olan bir marka gece kulübünde 39 insanı bir tek terörist katlediyor. Hem de kapıdaki iri kıyım bodyguardları tarayarak, orada bekleyen polislerden birini öldürerek, kaçışan insanların arasından kulübe giriyor, o on metrelik koridoru geçiyor ve balkonundan aşağıya, eğlenen yüzlerce insana rastgele ateş açıyor.
Tek bir terörist bunu yapan.
DEAŞ’lı mı? PKK’lı mı, FETÖ’cü mü yoksa DHKP-C’li mi?
Hiçbir önemi yok.
Çünkü, yapan da yaptıran da biliniyor.
Bize huzur vermeyecekler, rahat bırakmayacaklar. Bu besbelli.
Saldırının bir cevabı var kuşkusuz ama bu artık alışılmış reflekslerin dışında olmalı.
Farklı düşünmenin, olmadık yerden vurmanın, akla gelmeyeni yapmanın zamanı gelmedi mi?
Tüm bu olan bitenin ardında Türkiye’nin Rusya ile anlaşmasının, Fırat Kalkanı harekâtının, El-Bab’a girişin, hatta daha sonra sıranın Rakka’ya geleceğinin açıklanmasının, PKK’ya aman vermemenin, FETÖ operasyonlarının olduğunu söyleriz ve bu büyük ölçüde doğru olur.
Ama öte yandan insanlarımız ölüyor.
Ne yapacağız?
Misal, halkımızın son günlerde konuştuğu bazı şeyler var ve bu fikir sosyal mecralarda hızla yayılıyor.
Neden PKK’nın diğer ülkelerde barınması karşısında o ülke sorumlu tutulmuyor ve Türkiye o topraklarda açık ve alenen operasyon yapamıyor.
İkinci misal.
El-Bab operasyonu ülkemize yönelik terör saldırılarının en önemli nedenlerinden biri. DEAŞ perişan oluyor.
Amma…
Türk silahlı kuvvetleri El-Bab’a girerken şehit veriyor. Evlatlarımız ölüyor DEAŞ’lı pisliklerin açtığı ateş ve canlı bombalarla saldırıları sonucunda.
Türkiye’de ise Suriye’deki iç savaştan kaçarak yaşamaya başlayan ve askerlik çağındaki yüz binlerce Suriyeli genç var. Peki, Mehmetçik onlar için hayatlarını kaybederken Suriyeliler de ellerini taşın altına sokmayacak mı? Bu çok sık soruluyor sosyal medyada ve giderek yaygın bir taban buluyor. 
Evet, bu konuda şu itirazlar olabilir:
1-Suriyeli gençlerin eline silah verirsek bu tehlikeli olur mu?
2-Bu tür operasyonlar çok deneyim gerektiriyor ve özel kuvvetlerle yapılıyor. Bu eğitim süreci uzun zaman alır.
Tamam, belki haklı tespitler. Ama bir yerden de başlamak gerekmiyor mu?
Amerika ve diğer ülkeler bu yöntemi çok sık kullandılar.
Herkesin kafasında şu düşünce var.
Onlar burada tatil yapıyor, bizim evlatlarımız ölüyor.
Suriyelilerin burada tatil yapmadığını, ne tür zorluklar altında yaşadığını biliyoruz ama akıllara takılan bu düşüncelere de tatmin edici bir cevap vermek gerekir.
Öte yandan El-Bab’da on binlerce sivil yaşıyor. DEAŞ bu sivilleri kalkan ediyor kendine. Türk Silahlı Kuvvetleri de onların kılına zarar gelmesin diye bodoslama dalmak yerine sokak sokak ilerliyor. İyi de kardeşim, o siviller Suriye rejim bombardımanı altında değiller de neden bir parça olsun direniş ortaya koymazlar. On binlercesiniz. Neredeyse 100 bin kişi yaşıyor orada ve tükürüklerinizle boğarsınız isterseniz o DEAŞ’lıları… Evet ölenleriniz olur ne acı ki. Ama bizim de Mehmetçiklerimiz ölüyor sizin canınızı kurtarmak için. Bir de öyle düşünülmesi gerekmez mi?
El-Bab’a bir keresinde havadan bildiriler dağıtılmıştı ve muhtemelen böyle bir çağrıyı içermekteydi ama bu çağrının sık sık yapılıp onların harekete geçmesi istenmeli. Israrla istenmeli. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Biraz olsun sorumluluk. Hepsi bu.
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI


Avrupa’da TÜRKİYE’nin dirilişi
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.