İçimizdeki Hollandalılar ve Avrupa'nın yeni “Mischling”leri

A -
A +
Tuttu bu laf.
İçimizdeki Hollandalılar.
Ama hakikati tam olarak yansıtamıyor. Bir tarafı eksik.
Şöyle bir toparlayalım.
Dışişleri Bakanımızın toplantısını iptal edip uçağına iniş izni vermeyen, kara yoluyla gelen Türkiye’nin bir bakanını tüm diplomatik teamülleri dinamitleyerek durdurup konsolosluğumuza gitmesine izin vermeyen ve bu durumu protesto etmek için toplanan halka köpekleriyle ve atlarıyla saldırarak 7 kişinin ciddi biçimde yaralanmasına neden olan Hollanda devletinden söz ediyoruz.
Ve bu olayların yaşandığı şehrin “Bakanın 10 koruması vardı. Ne yapacaklarını bilmediğim için silahlı milislerimize ateş açma izni verdim” diyen bir belediye başkanından.
Böyle bir fotoğraf karşısında Hollanda’da pek çok gazeteci ve hukukçu yapılanları tam bir kepazelik olarak tanımlarken, “İçimizdeki Hollandalılar” köşelerinde “Haydut ülke Türkiye” diye yazabiliyorlar.
Rotterdam Belediye Başkanı’nın adı Ahmet Ebutalip ve biliyorsunuz adam Fas kökenli.
“İçimizdeki Hollandalılar” da Türk sonuçta.
Bunun bir önemi yoktu.
 
“MISCHLING”LERİN SONU GİBİ OLMADAN
Bir de Nazilerin Mischlingleri var.
Siz Bryan Mark Rigg’in çarpıcı araştırmasından oluşturduğu “Hitler’in Yahudi Askerleri” adlı kitabını okudunuz mu?
Bu kitaptan yola çıkılarak hazırlanan bir belgesel Türkiye’de de gösterilmişti.
Hitler’in iktidara geldiği 1933 yılında Almanya’da yaşayan ve “Mischling” diye adlandırılan Alman-Yahudi evliliklerinden doğan çocukların sayısı 120 bindi ve bunlardan 150 kadarı Nazi ordusuna hizmet etmişti. Aralarında generaller, üst rütbeli subaylar vardı.
Hitler’in Yahudi askerleri Nazi ordusunda görev almaktan gurur duyuyorlardı. Aileleri de övünmekteydi. Hatta o kadar ki “İdeal Alman askeri” simgesi olarak tüm afişlerde fotoğrafı yer alan Onbaşı Werner Goldberg bir Yahudi aileden gelmekteydi. 1 Eylül 1939’da Hitler Polonya’yı işgal ettiğinde de önemli görevler üstlendiler bu Yahudi askerler
Ancak kendi etnik kimliğini unutup faşist zihniyete teslim olanlar için kaçınılmaz son 1940 yılında geldi. Hitler, tüm Yahudi askerleri Alman ve ari ırktan olmadıkları gerekçesiyle ordudan uzaklaştırdı. Dahası bu Mischling nüfusunun pek azı kendini temerküz kamplarından ve sabun olmaktan kurtarabildi.
Günümüzde Faslı ya da Türk kimliğini unutan Hollandalı “Mischling” lerin sonunu şimdiden görüyoruz.
Bunların Türkiye’deki muadilleri de pervasızca ve utanmazca “Haydut ülke Türkiye” diye yazabiliyor, olan bitene “tiyatro” diyebiliyorlar. Ve hatta Hollanda’nın haklı olduğunu ve ülkelerinden utandıklarını söyleyebiliyorlar. Avrupa'da Türk ya da Kürt aidiyetinden utanan, her fırsatta ülkesine hakaretler yağdırıp Cermen faşizmine hizmet etmeyi marifet sanan binlerce Mischling olduğunu da ibretle izliyoruz. Medyada, sokakta, parlamentoda.
 
 
 
OSMANLI “AYDINLARI” DA AYNI TARLANIN ÜRÜNÜYDÜ
Geçen hafta Hıfzı Topuz’un Şair Tevfik Fikret’in hayatını, dönemin olaylarıyla detaylandırarak anlattığı “Elbet Sabah Olacaktır” adlı kitabını okudum.
Hayatlarını “Abdülhamid istibdadı”nı sonlandırmaya adamış, Amerikan, Fransız ve İngiliz okullarından eğitim alarak devşirilen “Osmanlı Aydınları”nın bir temsilcisiydi Tevfik Fikret.
Kendisinin Servet-i Fünûn’da çalıştığı dönemde; 1899 yılında Güney Afrika’yı sömürgeleştiren Hollanda kökenli ırkçı Boer’lerle diğer sömürgeci devlet İngilizler arasında paylaşım savaşı çıkmıştı. Almanya tıpkı bugünkü gibi o savaşta da Boerlerin (Hollandalılar) tarafını tuttu.
Şimdi işin acıklı ve eğlenceli kısmında sıra.
Servet-i Fünûn ekibi, Hünkâr’ın da Alman dostu olduğundan hareketle bu sömürge savaşında İngilizlerin safında yer almaya ve aralarında imza toplayarak İngiliz elçiliğine başarı dilemeye karar verdiler.
Ahmet İhsan Bey’in de belirttiği üzere Servet-i Fünûncular’da derin bir İngiliz sevgisi vardı.
Ekipten İsmail Kemal elçiliğe bir mektup yazarak randevu aldı. Sonra gizli gizli imzalar toplandı ve randevu günü de aralarından seçtikleri 20 kişi heyecanla elçiyi ziyarete gittiler. Aralarında İsmail Safa, Hüseyin Siret, Hüseyin Cahit, Übeydullah Efendi gibi isimler de vardı. Büyükelçi O’Connor onları soğuk ama nezaketle karşıladı.
Bir sözcüleri elçiye şunları söyledi:
“Size takdim ettiğimiz mektubu çok güç koşullar altında hazırladığımızı takdir edersiniz. Sayısı az olmasına rağmen mektubun imzacıları ünlü düşünür ve yazarlardır. Sizin de bildiğiniz gibi ülkede kamuoyunu onlar oluşturur. Büyük Britanya Devleti’nin ileride bir gün bizim de özgürlüğe kavuşmamıza yardım edeceğini umuyoruz. Mazideki dostluğumuza dayanarak Britanya İmparatorluğu’na Boerlerle savaşında başarılar diliyoruz.”
Ekip elçinin yanından çıktıktan sonra başarısını Tokatlıyan Oteli’nin lokantasında kadeh tokuşturarak kutladılar. Hepsi de İngiltere’nin ileride onlara yardım edeceğini ümit ediyorlardı.
CHP’nin ve Kemalistlerin atası İttihatçıların destekçisi “Osmanlı Aydını” buydu.
Demem o ki bugünkülerin ihanetinin sebebini o kadar uzaklarda aramaya gerek yok:
İçimizdeki Hollandalılar ve Mischlingler burnumuzun dibinde ve o kahrolası kolonyalist eğitim sistemimizde.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.