BND Türkiye’nin tam kalbinde

A -
A +
Yani, Ankara’nın göbeğinde. Hem de geçmişteki vahim hatalarımızdan biri sayesinde. Bunu anlatmadan önce son olaydan başlayalım.
Almanya’da bir grup sanatçı, Deniz Yücel’in serbest bırakılması için Almanya Federal İstihbarat Teşkilatı olan BND’nin duvarına FREE DENİZ yazmışlar.
Onlar da biliyorlar adamın kimlerle iş tuttuğunu ve serbest bırakılmasını istedikleri kişinin aidiyetinin hangi kurumla olduğunu.
Zaten biz de söylüyoruz.
Deniz Yücel bir Alman ajanı ve bu konudaki muhatap Alman hükûmeti adına casusluk örgütü BND olmalıdır.
Aslında Deniz Yücel’in Türkiye’deki Alman elçiliğinde tam bir ay süreyle saklandığını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözleriyle öğrendiğimizde hepimizin ağzı bir karış açık kaldı. Bu bilgiyi ana akım medya nasıl saklayacağını bilemedi. Ama olay skandaldan da öteydi.
Artık Almanya’dan gelen hiçbir şey bizi şaşırtmıyor çünkü bu ülke boğazına kadar rezillik çamuruna batmış durumda.
Gelgelelim BND Başkanı Bruno Kahl’in “Türkiye’deki darbe girişiminin arkasında Gülencilerin olduğundan şüpheliyim. Çünkü bu cemaat seküler eğitim veren bir dinî cemaat” diyebilecek kadar cüretkâr olabilmesinde ve Almanya’nın bu çamurluk mertebesine erişmesinde ülkemiz yöneticilerinin de hayli katkısının olduğunu söylemek zorundayız.
Lafa doğrudan geçiş yapalım.
Evet, BND Türkiye’nin tam da kalbinde; yani Ankara’da.
Şöyle oluyor:
12 Eylül rejiminin tüm ağırlığını hissettirdiği yıllarda Almanlar “Biz Orta Doğu’ya çok yabancıyız. O bölgedeki çeşitli faaliyetler hakkında hiç bilgi sahibi olamıyoruz. Türkiye büyük bir ülke ve bu bölge üzerinde derin etkileri var. Acaba Türkiye’de Alman İstihbarat Teşkilatı’na (BND) ait bir bina oluşturup çalışma ofisi hâline getirebilir miyiz?” diye bir teklifte bulunuyorlar. Bizimkiler de cin ya, ellerini ovuşturarak “Tamam ama karşılığında bizim de bazı isteklerimiz var” diyorlar.
BND soruyor “Nedir” diye.
“Türkiye’den göndereceğimiz 60 MİT ajanına Almanya giriş vizesi verecek ve çalışmalarına göz yumacak.”
Bizim devletin derdi 12 Eylül sonrasında yurt dışına kaçmış solcuları ve komünistleri takip etmektir.
Anlaşma yapılır. BND için Almanya Büyükelçiliği’nin arka bahçesinde oluşturulan ofislerde çalışmak üzere 32 BND ajanı görevlendirilir. Hepsi de son derece profesyonel, çoğu Arapça, Kürtçe ve Türkçeyi çok iyi konuşan ajanlardan oluşan bir kadro.
Bizden gönderilenler ise yabancı dil bilmeyen, işi gücü solcu takip etmek olan adamlar.
Aradaki fark çok dramatik.
Söyleyelim; BND hâlen Almanya Büyükelçiliği’nin içinde ve yerleşik olarak faaliyet göstermekte.
Anlaşmanın yapıldığı tarihten başlayarak hem Orta Doğu ile ilgilendiler, hem de Türkiye’deki iç siyasal gelişmelere taraf olup her türlü manipülasyonu ve provokasyonu yapmaktan geri kalmadılar.
PKK’lıları koruyup kolladılar.
Kurdukları vakıfları paravan olarak kullanarak Türkiye’nin kritik saydıkları bölgelerinde “Araştırma” adı altında faaliyetler gösterip illegal yapılanmalarla kirli ilişkiler kurdular. Ekonomik olarak Türkiye’ye zarar vermek için her türlü espiyonaj faaliyetini yürüttüler, devşirdikleri akademisyenler ve çevreciler vasıtasıyla da önemli projeleri yapılamaz hâle getirdiler.
Bergama altın madeni için isyan çıkaran Bergamalı köylüleri ve o köylü kadınları biz sahici sanırken aslında hepsinin feyk ve Almanların paralı askerleri olduğunu öğrendik yıllar sonra. Çünkü bir altın üreticisi olan Almanya Türkiye’nin altın madeni üretmesini istemiyordu.
Çevreci örgütlerin militanlarına Almanya’da eğitim vererek onları kendi çıkarları doğrultusunda kullandılar. Maaşa bağlanan çevreci kılıklı ajanlar Almanya ne istediyse yaptılar.
Foyalarını ortaya çıkaranlar da suikast kurbanı oldular. Alman derin devletini ve casusluk faaliyetlerini kitaplarında anlatan Necip Hablemitoğlu onlardan biriydi. FETÖ bu tür suikastlar için kullanıldı.
Ankara’daki pek çok akademisyen Almanya’ya götürülüp eğitildi ve maaşa bağlandı. Amaçları Almanya’nın çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermelerini sağlamaktı ve bunu da gerçekten yaptılar.
Ama hepsinden önemlisi, Almanya büyükelçiliği arka bahçesindeki BND’nin asıl işi son 20 yıldır Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti teşkilatını izlemek ve dinlemekti.
Hiç lafı dolandırmadan söyleyelim.
Erdoğan’ın söylediği gibi Maskeli Balo sona erdi.
FETÖ’yü koruyup kollayıp maşa olarak kullanarak bugünlere dek getiren BND, 15 Temmuz darbe girişiminin bizzat planlayıcısı ve uygulayıcısıydı. Bunu da Amerika’daki patronları adına yaptı.
Darbe başarısız olunca da şanzımanları dağıldı. BND’nin yönettiği Alman medyası “Erdoğan diktatör algısını” kendi kamuoyları nezdinde ne güzel de oluşturmuşlardı. Yani 15 Temmuz alçaklığı başarılı olsaydı darbecilerin başındaki namussuz tıpkı Sisi gibi kırmızı halılar serilerek Alman Cumhurbaşkanı tarafından karşılanacaktı.
Bu yüzden BND Başkanı Bruno Kahl’in bu açıklamasına hiç şaşırmayalım.
Malumun ilamı bu, başka bir şey değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.