Eximbank’ta n’oluyor Hoca?

A -
A +
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yakında AK Parti’nin başına geçecek.
NATO ve AB’den geri adımlar peş peşe geliyor.
Dolar düşerken BİST 100 bine doğru hızla ilerliyor.
Turizm eski canlılığına kavuşmuş değil tam anlamıyla ama fark edilir bir hareketlilik var.
En mühimi ihracattaki artış.
Bu arada kabine de değişecek.
Alttan alta ekonomiyi yönetecek kişinin Ali Babacan olacağı lafları dolaşıma sokuluyor.
Amaç ekonomi bürokrasisine gerekli ayarı vermek.
Yani “Bizim tarzımıza ayak uydurun ki yerinizi koruyun” mesajı bu.
Merkez Bankası Başkanı’nın faiz artırımına bir de bu gözle bakın.
Peki Eximbank’ta neler oluyor?
Tuhaf şeyler.
Başında malum eski ekonomi bakan yardımcısı Adnan Yıldırım var. O da işleri tamamen Gökhan Günay ve bürokrat ekibine bırakmış durumda.
Eximbank’ın en önemli işlerinden biri bankalardan aldıkları kefalet mektuplarıyla üretim ve ihracat yapacak firmalara fon aktarımı yapması. Fakat bankaların bu konudaki sabıkası bilindiği için Kredi Garanti Fonu (KGF) Eximbank ile 3 Nisan’da bir protokol imzaladı. Amaç bankaların kefalet vermekten kaçındığı firmalara kredi kullandırmanın yolunu açmasıydı. Ama yukarıda belirttiğim üzere ekonomide ortaya çıkan pozitif görünüme ve KGF’nin kefaletine rağmen Eximbank bürokrasisinin firmalara kredi kullandırmanın yolunu tıkadığı konuşuluyor.
Bir ünlü iş adamı “Bana bile bunu yaptılar” diye dert yanıyordu geçen gün.
İhracatın ve ekonominin büyümesinden birileri rahatsız mı oluyor? Yoksa asıl büyüme, kulisini ve lobisini yaptıkları “Ali Babacan’ın kurtarıcılığında” gerçekleşsin diye yorgunu yokuşa sürenler mi var?
Açık söyleyeyim. İş adamları “Bunlar Hoca’nın ekibi” diyor.  Dertleri 2019’a giderken Tayyip Erdoğan’ın elinin güçlenmemesi için ekonomi kozunu kullandırtmamak.
Doğru mu tüm bunlar?
Hakikaten içinden geçtiğimiz şu zor süreçte bu türden çelmelere hiç ama hiç tahammülü yok Türkiye’nin.
 
Gönül insanı Şimendifer
 
Dün Fatih Selek yazınca öğrendim bu zatın geçmiş marifetini. Aslında ağzının malum çukurları hatırlatacak denli pis olmasından tahmin etmeliydim bunu. Çünkü geçen gün de programda söylediğim üzere FETÖ’nün yayın organlarında bu kadar çok çalışıp onlarla halvet olan birinden beklenebilecek bir küfür literatürüne sahip.
Meğer bu çelebi görünümlü Mavi Sakal FETÖ gazetesinde kalem oynatırken “Bir Gönül İnsanı” diye Fetullah Gülen’i anlatan kitaplar yazmış. Hatta bununla da kalmayıp “Fetullah Hoca çeteci ise ben de şimendiferim” demiş.
Adı Ahmet Taşgetiren.
Bugün Fetullah Hoca’sına bırakın “çeteci”yi, “terörist başı” denmesini nasıl karşılıyor acaba? Bence hoş bulmuyor. Baksanıza her şey kabak gibi ortaya çıktığı zamanlarda bile “Şimendifer” olacak kadar kefil olmuş "Hocaefendi"sine.
Şimendifer, Fransızca Chemin de Fer (Şömendöfer) sözcüğünden bozuşarak Türkçeye girmiş bir kelime. Demir yolu demek. Ama bazı taşkafalar bu kelimenin tren ya da vagon anlamına geldiğini düşünüyor olmalılar ki durduk yerde “O şöyleyse ben de şimendiferim” diyebiliyor.
Gerçi bizim muhterem daha çok şimendifer (Chemin de Fer)e yol kenarından, uzun uzun ve dalgın gözlerle bakanlara yakın duruyor.
Bir konuya açıklık getireyim.
Hep söylüyorum. Ahmet Taşgetiren’i çelebi ve mülayim bir adam sanırdım çehresine, hâline ve takındığı edalara bakıp. Ne büyük bir yanılgı. İçinden ağzı bozuk bir canavar çıktığını görünce Mavi Sakal (Le Barbe Bleu) demek de geldi içimden.
Ama şimdi Mavi Sakal’a mı yoksa demir yolu kenarı seyir terasından Şimendifer’e bakanlara mı yakın duruyor bilemedim.
Kararı siz verin.
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI İÇİN TIKLAYIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.