Eğitimde göz ardı ettiğimiz hakikatler

A -
A +
Doç. Dr. Mustafa Şeker
Yıldız Teknik Üniversitesi
 
Bugün din eğitiminden fen eğitimine kadar bütün alanlarda başarısızlığımızın en büyük sebeplerinin başında, akıl ile vicdan arasında denge kuramayan bir eğitim anlayışına sahip olmamız geliyor.
 
Her ülkenin' kültürel ve ictimâi gerçekleri vardır. Bir eğitim modeli, bir toplum için mükemmel kabul edilebilirken diğeri için işe yaramayabilir.
 
 
Eğitimde dertler, serzenişler, şikâyetler ve bahaneler bitmez. Kimi devlete, kimi de sisteme kabahat bulur. Bazıları ise öğretmeni, velileri ve öğrencileri suçlar. Fakat hiç kimse sorumlunun kim olduğunu bir türlü bulamaz. Aslında bulmaya pek de hevesli değildir. İşler yıkıla döküle de olsa eh, bir şekilde ilerliyor işte! “Ucu bana dokunmasın da aman nasıl olursa olsun” anlayışı yine de bilinçaltında bir yerlerde saklı durmaktadır. Aslında herkesin bu konuda yaptığı tek gerçek şey var ki bu da suçu karşısındakine atmak… Bunda da çok başarılı bir toplum olduğumuz bir hakikat! Gerçekten suçlu kim?
 
100 YIL ÖNCE YAZILAN KURAMLAR GEÇERLİ
 
Binlerce yıllık tarihî geçmişi olan, devletler kurup imparatorluklar yıkan, tarihinde ve kültüründe her alanda binlerce büyük insan yetiştirmiş Türk milleti nasıl oluyor da nesillerini kurtaracak; bilimi, sanatı, estetiği, kültürel hassasiyetleri referans edinmiş millî bir eğitim modeli oluşturamıyor! Kuramsal çerçevesi 100 yıl önce yazılmış eğitimden sosyolojiye kadar birçok alandaki anlayışlar maalesef okullarda genel geçer kurallar diye okutuluyor. Eğitimin bir bilim olduğunu iddia ediyorsak, bu kuramsal çerçeveler niçin tek geçer akçe olarak kabul ediliyor? İnsanlık değişiyor ve gelişiyor fakat eğitim ve sosyolojik kuramlar hâlâ yerinde sayıyor. Burada bir tuhaflık yok mu gerçekten? Mesela 1960’lı yılların bilişsel süreçleriyle ilgili Piaget’in soyut ve somut işlemler dönemi niçin yaş kategorisi noktasında hep aynı şeyleri ifade ediyor? 12-13’lü yaşlarda soyut işlemler dönemine geçtiği söylenen çocuklar, bu kuramların yazıldığı çocuklar değil ki! Artık bilgiye daha kısa sürede ve kolaylıkla ulaştıkları için bu dönemlerin de değişkenlik göstermesi beklenmez mi? Bu belirtilenler tabii ki misallerden sadece birisi… Sosyolojide de aynı… Hatta diğer mantık ilimlerinde de bu kuramlar hâlâ genel kabuller olarak dikte edilmeye devam ediliyor. Mesela bir öğrenci bu kuramları ezberlemediği için dersten kalabiliyor. Bu geçerliliğini yitirmiş bilgiler hangi eğitim ve bilim gerçeklerine hizmet edecek?
 
HER ÜLKENİN KÜLTÜREL REALİTESİ FARKLIDIR
 
Her ülkenin' kültürel ve ictimâi gerçekleri vardır. Bir eğitim modeli, bir toplum için mükemmel kabul edilebilirken diğeri için işe yaramayabilir. Dokusu ve hücresiyle millî ve manevi karakterli bir eğitim anlayışını bu toprakların çocukları hak etmiyor mu? Bugün vazgeçilmez olarak lanse edilen, birilerinin ısrarla “tapındığı” yapıların kurduğu düzenler artık teker teker çöküyor. Çerçevesini çizdiği eğitimden sosyolojiye kadar birçok hassasiyetler yerle bir oluyor. O, okullarında mükemmel eğitim anlayışlarına sahip dediğimiz teknoloji dehası güçler gözle görülemeyen küçücük bir virüse karşı aciz kalmış, yaşlılarına “size bakmayacağız” mesajları göndererek, onları moral yönüyle ve fizikî olarak tamamen çaresizliğe terk etmektedirler. Her yönüyle yıllardır sorgusuz sualsiz biat edilerek tek referans kabul edilen Batı dünyası! Ne oldu o insan odaklı olduğunu iddia ettiğiniz eğitim anlayışlarınıza? Nerede o mükemmel diye dilinizden düşürmediğiniz vazgeçilmez eğitim modellemeleri? Şu an hepsi çöktü… Bundan sonra bize ve bizim gibi olanlara da ders çıkarmak kalmıştır.
 
AKIL İLE VİCDAN BİRLİKTE OLMALI
 
Bugün din eğitiminden fen eğitimine kadar bütün alanlarda başarısızlığımızın en büyük sebeplerinin başında, akıl ile vicdan arasında denge kuramayan bir eğitim anlayışına sahip olmamız geliyor. Başarının tanımını sadece elde ettiği öğretme faaliyetleri ve bunlar sonunda yapılan sınavlar ile belirleyen bir anlayışın nesillerinin, hakiki bir değerler sistemini kurması nasıl mümkün olabilir? Okul ve sınav başarısı sebebiyle parmakla gösterilen fakat değer yargıları gelişmemiş, kültürel ve ahlak algısı yerlerde sürünen bir çocuk, dedesinin ve nenesinin başında yumurta kırıp üzerine kahkahalar atarken, diğeri başlarından döktüğü suyla onlarla dalga geçiyor.
Bundan sorumlu olan, sağlam bir altyapı verilememiş, kültürünün değer yargılarını ve bu değer yargılarının beslendiği ana kaynağı öğrenmeyen nesillerin sorumlusu kim acaba? Ahlak, edep, terbiye ve insan olmanın şerefini taşıma hassasiyeti kazandırılamamış, bunu yük olarak gören nesilleri bu hâle getirenler arasında okul kadar ebeveynlerin de vebali ve sorumluluğu yok mu? Atalarımız “her kaptan içindeki sızar” demiştir. Bal kabından bal, zehir kabından zehir sızar. Evde ve okulda ne verilirse çocuk onu alacaktır. Çevrenin zehrine karşı panzehir verilmemiş bir bünye bunun bedelini en ağır biçimde ödeyecektir.
 
EŞSİZ MEDENİYETİN ŞİFRESİ
 
Üzerine hızlı bir şekilde gelen kamyona karşı kendini koruma refleksi gösteren bir kişi gibi değerlerinin kaybolması hâlinde kendi karakterinin de ortadan kalkacağını algılayamayan nesiller, gelecek adına büyük tehlike arz ediyor. Bugünün gençleri geleceğin ebeveynleridir. Kendilerini kültür ve değerler hassasiyeti noktasında olması gerektiği gibi yetiştiremeyen nesiller ve bunlardan sonra gelenler, geçmişe kapılarını kapattıkları zaman hak, hukuk, adalet, hoşgörü, insan odaklı anlayışları da reddetmiş olacaklarından başka anlayışların suni değer yargılarını taklide yeltenecekler ve hakiki mutluluğu ve atalarının yudum yudum tattığı hakikatlerden mahrum kalacaklardır. Zira yolda kalmışa karşılıksız yardım etmeyi, bir hastayı ziyaret etmeyi, misafire yemek yedirmeyi veya ihtiyaç sahibi birinin üzüntüsünü gidermeyi büyük mutluluk gören nesiller için ecdadın beslendiği hassasiyetlerin kazandırılması elzemdir. Müslüman Türk milletinin kurduğu eşsiz medeniyetin şifresi, onların hakiki manada teslim olduğu güçtür. Bu güç, önce haddini ve hududunu bilmek daha sonra da bıkmadan, yorulmadan hedefine ve yaratılış gayesine uygun yaşamak demektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.