Tesadüfler ve Çılgın Türkler

A -
A +
Tesadüf o ki 15 Temmuz, 1962’de Başbakan İsmet İnönü’nün "Demokrasiye karşı bir hareketin karşısında orduyu daima bulacağından emin oldum" dediği gün…  Tesadüf o ki 1908’de Fransız biyolog Dr. Carrel’in ‘hayvandan hayvana ilk organ naklini’ yaptığı gün. Tıpkı okyanus ötesinden ve dış devletlerden benim vatanımdaki kimi hayvanlara beyin nakli, kirli kalp nakli yapıldığı gibi… Tesadüf o ki 15 Temmuz,  1997’de  Bosna ‘soykırımının’ mimarı Slobodan Milosevic’in ‘katliamların ödülü’ olarak Yugoslavya Cumhuriyeti başkanı olduğu gün… Ve büyük tesadüf o ki  15 Temmuz, 1099’da  Kudüs-ü Şerif’in Haçlılar tarafından ele geçirildiği, Müslümanların camilerde, onlarla iş birliği hâlindeki Yahudilerin de havralarında katledildiği, Haçlı tarih yazarlarının (Gesta Francorum, Chartres'li Fulcher) “O kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti” diye aktardığı kanlı katliamın günüdür!..
Tüm bunların üzerine Obama, Türkiye'deki gibi bir darbe girişiminin ABD'de olması hâlinde Amerikan halkının da haklı olarak ‘büyük bir korku’ yaşayacağını, Türk halkının verdiği tepkiyi anladıklarını vurguladı. Korkmak? Korku bize göre değil başkan... Sen çok yannnış annamışsın… Bizdeki kahramanlar sizin süper kahramanlar gibi tayt giymez! Terliğiyle, pijamasıyla, cübbesiyle, şortuyla, çarşafıyla kısacası kefeniyle çıkar! Ve gerçek kahramanlıklar yapar…
Tankı darbecilerden ele geçirip polise teslim eden kepçe operatöründen tutun da, alçaktan uçan F16’nın üzerine atlamak için en yüksek binanın çatısına  dizilen delikanlılara kadar bizler birer "Çılgın Türk’üz" Tüm dünya konu vatan olunca neler yapabildiğimizi, ne kadar çıldırabildiğimizi gördü! Tek başına bir kadının tanklara köprüyü kapatan askere gidip kafa tutmasını gördü. Kendisini silahla tehdit eden askerin üzerine “Öleceksek adam gibi ölelim!” diyerek yürüyen adamı gördü... Sivillerin üzerine ateş açılması emrine uymayıp, başına dayanan darbeci komutanın silahına karşı “sizin silahınızla ölmektense, kendi silahımla ölürüm” diye kafasına sıkan üç aylık astsubaydan, Akıncılar Hava Üssünün pistine yatan Kazanlı köylüleri gördü.
Evde pijamayla otururken çayını yarım bırakıp koşan kurşuna, F16’lara, tanklara tüfeklere direnip vatanı kurtaran ertesi sabah da hiçbir şey olmamış gibi işe giden, iş dönüşü sabahlara kadar sokaklarda nöbet tutan halkı gördü!
Tankları sadece sprey boyayla camlarını boyayarak etkisiz hâle getirmek, iş makinesi ve ağır vasıtalarla askerî birliklerin çıkışlarını kapatmak, saman yakarak yoğun duman altında uçak ve helikopter kalkışlarını engellemek, askerden aldığı tankı  kullanıp güvenli bölgeye çekmek, mermilere göğüs germek, tankların önüne yatmak ve tüm bunlara dakikalar içerisinde hiçbir operasyonel ve organizasyonel bilgi emir olmadan karar verebilmek, kısacası cesaret, asalet... Bu, ‘IQ, plan, eğitim’ değil, ‘iman, niyet ve yürek’ meselesidir!
 
 
Ninem diyor ki;
 
Ecdâdımızın heybeti ma’rûf-i cihandır
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.