Siyaset, seviye, üslup hak getire!

A -
A +
CHP’de siyaset yapanlar için hangisi önemli? Parti içi iktidar mı, seçimleri kazanıp ülkede iktidara gelmek mi? En azından son kırk-elli yıldaki aralıksız parti içi kavgalar, birinci şıkkı kesin biçimde teyit ediyor!
 
Şu günlerde, CHP içinde neler oluyor, kim veya kimler tam olarak ne yapmak istiyor?.. Bu soruya, verilebilecek net bir cevap sizce var mıdır? Peki, şu soruya kesin bir cevap verilebilir mi; CHP’de kaç hizip var? Hizip başlarının il başkanlıklarına kadar yayıldığı bir partide, merkez yönetimin ipleri elinde tutabilmek için ne gibi yöntemler kullandığına dair, son günlerdeki kavga aslında yeterli bir fikir veriyor… AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bu durumu “ürkütücü” olarak tanımlıyor. Çelik, dün yaptığı açıklamada özetle şunları söyledi: “Rakiplerini yok etmek üzere ürkütücü bir senaryo üretenlerin, Cumhurbaşkanımızın makamını ve ismini işin içine karıştırarak bir hedefe ulaşmaya çalıştıkları görülüyor…” Daha ilk adımda hedefe konulmak istenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok keskin bir tavır ve tepki koyarak, kendi hesabına oyunu çabucak boşa çıkarıverdi. Fakat temelsiz iddiaların ardı arkası kesilmiyor. Ömer Çelik’in dünkü açıklamaları bu noktaya işaret ediyor. Aslında CHP’deki hizip veya hiziplerin bir kısmı da bunu açıkça kabul ve itiraf ediyor. Mesela; bu komplonun hedef aldığı Muharrem İnce, ortaya atılan iddiaların aksine, Cumhurbaşkanının asla bu işin içinde olmadığını, bütün dedikoduların CHP genel Merkezindeki bir grup tarafından üretilip dolaşıma sokulduğunu söylüyor. İnce, bahse konu grup için  “ÇETE” ifadesini kullandı.
Muharrem İnce’nin CHP Genel Merkezine dönük salvolarına, dün Grup Başkanvekili, Engin Özkoç karşılık verdi. “Varsa bildiğin bir şey, ispat et, aksi hâlde sus! İspat etmezsen namertsin…” gibi bir çıkış yaptı. Bakalım arkası nasıl gelecek? Üslup ve seviye giderek irtifa kaybediyor!.. CHP içinde bitmeyen kavgalar neticesinde, bugüne kadar çok sayıda siyasi mevta gördük. Şaşırtıcı olan şey, bazı kimselerin kendisini en güçlü zannettiği zamanlarda, beklenmedik şekilde saf dışı kalmış olması… 2010 yılında, Deniz Baykal; Partide en güçlü konumda ve koltuğundan gayet emin iken, malum kaset darbesiyle bir anda alaşağı edildi. Kemal Kılıçdaroğlu, tam da o hengâmede, önce ortaya çıkıp ben aday değilim dedi. Fakat ertesi günü hiçbir şey olmamış gibi aday oldu ve CHP’nin başına geçti… Kılıçdaroğlu, bugüne kadar sıkı bir parti içi muhalefete ve tepkilere rağmen, delege yapısı ve parti içi dengelerini kendi lehine tahkim ederek, konumunu güçlendirdi. Son mahalli seçimlerde de, CHP’nin en önemli büyükşehirlerde belediye başkanlıklarını kazanması, öteden beri başarısızlıkla suçlanan Kemal Bey'in koltuğunu hayli sağlamlaştırdı. Tam da bu atmosferde yeni kurultaya giderken, bu son skandal patladı. Peki neden? Elli küsur yıllık meslek hayatında, sayısız yalan habere imza atmış bir gazetecinin yazdığı bir yazıya balıklama atlayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı; CHP’yi bölmeye çalışmakla suçlamaya kalkışması, Kılıçdaroğlu’na ne kazandırır ki?
Lakin işin içinde iş var… Daha doğrusu “İNCE” bir hesap var! Fakat şayet hesap buysa, “hesap uzmanıyım” diye övünen Kemal Bey, hakikaten çok büyük bir hesap hatası yapmış olabilir!.. Bugüne kadarki teşebbüslerde başarılı olamamasına rağmen, Muharrem İnce’nin yeniden genel başkanlığa aday olmakta kararlı olduğunu sezen CHP lideri, çok radikal bir ön operasyonla rakibini tamamen saf dışı bırakma hesabını böyle mi yaptı? İlk emareler ve yapılan yorumlar bunu söylüyor. Muharrem İnce, zaten daha önce yapmış olduğu ciddi taktik hatalarla, kendi kendisini iyice zayıflatmıştı. Buna rağmen, Kemal Kılıçdaroğlu, neden çekinerek böyle bir yaklaşımın içine girmek istedi acaba? Yani kesin olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Muharrem İnce arasında, iddia edildiği biçimde bir görüşmenin olamayacağını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde, niçin böyle bir kumar oynamak istedi ki? Şimdi bütün bu skandalların Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye maliyeti olmayacak mı?
Neticeye gelirsek, CHP içinde bu şekilde kıran kırana bir mücadele yaşanırken ve hizipler bundan büyük yaralar alıp güç kaybederken, birileri de köşeden memnuniyetle durumu seyrediyor… Çünkü bu durumdan orta ve uzun vadede güç devşiriyor!.. Kim bu önü açılan adam diye sormuyorum. Ama iş bu kadarla da bitmiyor tabii ki… Ekrem İmamoğlu, kavgada yıpranan isimlerin aksine, gelecek için kendi hazırlıklarını yaparken, şunu unutmamalı. Belediye başkanlığında gözle görünür bir başarı sağlamadan, daha büyük makamlar için rüyaya yatmak, kâbusla neticelenebilir!.. Ve bakalım, Kışıçdaroğlu’nun hesap uzmanlığı ne kadar sonuca tesir edecek?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.