Libya’da hava değişiyor…

A -
A +
Türkiye’nin Libya Millî Mutabakat Hükûmetiyle, 27 Kasım’da yaptığı deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmasından bu yana, çok hızlı gelişmeler yaşanıyor. Kalıcı bir ateşkes için yoğun gayretler sonuç verdi…  
Dün Ankara ve Moskova’da, Libya’ya dair önemli görüşmeler vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İtalya Başbakanı Conte ile Ankara’da görüşürken, Mevlût Çavuşoğlu, Hulûsi Akar ve Hakan Fidan’ın yer aldığı Türk heyeti Moskova’da mevkidaşlarıyla Libya’da ateşkes için müzakere yürütüyordu… 8 Ocak’ta, İstanbul’da; Erdoğan ve Putin arasında ikili ve daha sonra dışişleri ve savunma bakanlarının da katıldığı toplantılardan sonra, ateşkes için taraflara çağrı yapılmıştı. Bu çağrıya, ilk önce asi Hafter ve yandaşları karşı çıkmıştı. Başkent Trablus banliyölerine kadar ilerleyen ve asker-sivil hedef gözetmeden, bölgeyi ateş altına alan Hafter; Berlin Konferansı öncesinde merkezi ele geçirerek, meşru hükûmeti ortadan kaldırıp kendisi asli unsur olarak masaya oturmayı hedefliyordu… Ancak Türkiye’nin hızlı ve kararlı müdahaleleri sonucu, savaş baronu Hafter bu emeline ulaşamadı, ulaşamayacak! Türkiye, 12 Aralık’ta meşru Libya hükûmeti ile imzaladığı Güvenlik ve Askerî İşbirliği Anlaşması (Aslında bu anlaşma, 2012’de yapılan aynı konulu anlaşmanın güncellenmesi idi.) çerçevesinde, askerî alanda etkili adımlar atıyor. Diğer yandan da siyasi sahada çok taraflı ve kapsamlı bir diplomasi maratonu ile Libya’nın geleceğini kurtarma adına önemli mesafe aldı. Son beş altı gündeki yoğun diplomasi trafiğine baktığımızda bunu çok açık biçimde görebiliyoruz. 12 Aralık saat 24.00 olarak ilan edilen, ateşkes saati yaklaşırken, temaslar daha da hız kazandı ve en son, Erdoğan ile Putin telefon görüşmesi yaptı. Bu görüşmede Putin, Hafter’in (elbette Rusya’nın telkinleriyle) geldiği son noktaya dair bilgi verdi. Daha sonra, Rusya Devlet Başkanı, Hafter’in ateşkesi kabul ettiğini resmen duyurdu…
Evet, Libya’nın 2011’den beri içine düştüğü durumu dikkate aldığımızda, bu noktaya kadar gelmenin bile hiç de kolay olmadığını belirtmeliyiz. Libya’da, değişik maksatlar peşinde, ülkeyi kan ve ateşe boğan irili ufaklı o kadar çok yerel, bölgesel ve küresel aktör var ki… Bereket versin, Osmanlı döneminde olduğu gibi, bugün de Türkiye Cumhuriyeti, insani ve vicdani değerler çerçevesinde Libya’ya yardım etmek için her türlü fedakârlıktan geri durmuyor. Gelinen noktada, 19 Ocak’ta Berlin’de toplanacak Libya Konferansının hemen öncesinde, nispi bir sükûnetin sağlanmış olması çok çok önemli. Şayet sağlanan ateşkes durumu kalıcı kılınabilirse, İtalya Başbakanının da dün söylediği üzere, Berlin’de siyasi süreç ciddi olarak başlayabilir. Hâlihazırda, hiçbir meşruiyeti olmayan Hafter’i destekleyen Fransa, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve biraz daha geriden ABD ve S. Arabistan ile her iki tarafla diyalog içinde olduğunu ilan eden Rusya’nın tutumuna karşılık, Türkiye, Katar ve İtalya’nın meşru Libya Hükûmetine destek veriyor olması çok değerli. Türkiye’nin tek başına attığı siyasi ve askerî adımlar, Trablus Hükûmetini uçurumun kenarından almıştır…
Türkiye, esasen 2011’de patlak veren aynı yıl ekim ayında Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesiyle iyice kontrolden çıkan olayların en başından beri, Libya’ya imkânları dâhilinde yardım ve destek verdi. Lakin zaman içinde ülke topraklarında yaşanan altüst oluşlar ve yukarıda işaret ettiğimiz haricî aktörlerin müdahaleleri sebebiyle beklediği sonucu alamadı. Ancak hiçbir zaman Libya’nın stratejik önemini göz ardı etmedi. Edemez. Türkiye’nin 2011 öncesinde Libya’da gerçekleştirdiği 20 milyar doların üzerinde yatırımlarını da bu arada hatırlayalım… Ama en önemlisi, 27 Kasım’da bu ülke ile imzaladığımız ve Doğu Akdeniz’de yüz küsur bin kilometre karelik mavi vatan sağlayan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair anlaşmadır. Zaten 27 Kasım’dan bu tarafa, olayların ne denli hızlandığını konuyu takip edenler, gayet net görüyor!
Moskova’daki görüşmelerden beklenen sonuç çıktı ve şartsız ateşkes sağlandı. Bu durumda 19 Ocak’taki Berlin Konferansı daha sakin bir havada gerçekleşmiş olacak. Türkiye, Tunus ve Cezayir’in de Berlin görüşmelerine katılmasını teşvik ederek, Kuzey Afrika’da cendereye sıkışmış olan, Libya’nın hayrına düşünecek ülke sayısını arttırmaya çalışıyor. Avrupa Birliği’nin başından beri gayrisamimi ve etik olmayan tavrına karşılık, AB üyesi İtalya’nın münferit olarak Libya’nın meşru hükûmeti yanında tutum belirlemesi önemlidir. Ama unutmayalım, bu safhadan sonra Türkiye ve Rusya’nın, Libya konusunda sergileyecekleri iş birliği ve ortak tutum, meselenin çözümünde hayati rol oynayacaktır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.