ABD’de yarın ne olur?

A -
A +
Tarihin en büyük “cülus bahşişi” denilebilecek, 1.9 trilyon dolarlık "Amerika’yı Kurtarma Paketi", siyasi tansiyonu düşürmeye hiç de yetmedi!.. Birleşik Devletler'in elli eyaletinde yüksek alarm verildi...
 
 
Dünyanın en büyük askerî gücü olmanın yanında, en geniş iç ve dış istihbarat mekanizmasına da sahip olan bir ülkede, şayet umumi bir “İÇ SALDIRIDAN” endişe ediliyorsa, oraya iki kere dikkat etmek gerekiyor!.. Kongre binasında yerlerde yatan binlerce millî muhafız gücü askerlerinin bu görüntüsü fazlasıyla dikkat çekici. “Dünyaya demokrasi ihraç eden SÜPER GÜÇ", tam iki buçuk ay önce gerçekleştirdiği başkanlık seçimlerinin sonucunu bir türlü oturtamayacak noktaya gelmiş… Ve düne kadar dünyanın pek çok ülkesinde kurguladığı, arkaladığı askerî veya sivil darbelerin bir benzeriyle kendi evinde yüz yüze geliyor… Neyse ki bu “darbe” teşebbüs safhasında kalıyor. Kalıyor kalmasına, ama darbe fikrini içinde besleyen taraf henüz pes etmiş de değil! O yüzdendir ki, sadece Washington’da 25 bin kişilik millî muhafız gücü eller tetikte nöbet bekliyor. Washington’un bu şekilde garnizona çevrilmesi herhâlde spor olsun diye değil… Demek oluyor ki, içeriden beklenen çok ciddi bir saldırı tehdidi söz konusu. Peki, Washington’da yarın dananın kuyruğu kopar mı? Bunca tedbire rağmen, 6 Ocak’takine benzer bir eylemin sahneye konması beklenmemeli. Buna müsaade edilmez. Ancak bundan sonrası için de tehlike tümüyle ortadan kalkmış olmayacak. Kongre binasının işgali dolayısıyla şu ana kadar 160 tane dava açılmış… Her bir dava ve her bir mahkûmiyet yeni gerilim ve husumet demektir.
Evet, Beyaz Amerikalılar tehditlere devam ediyorlar. Elli eyaletin ellisinde de yarın için silahlı protesto eylemi konusunda, FBI istihbarat aldığını bildiriliyor. Ki, istihbaratın dışında çeşitli gruplardan bizzat gelen tehditler de var. Yani Amerika’daki iç rahatsızlık, sadece Trump ve taraftarlarının seçim sonuçlarını reddetmesinden kaynaklanan tekil bir olay değil! Daha önce de bu köşede belirttiğimiz üzere, Amerikan toplumunda derin bir yırtılma var. Ülkenin gelirinden aslan payını alanlar, zenginliği diğerleriyle paylaşmaktan memnun değil. Buna karşılık kendisini ezilen ve dışlanan kesim olarak görenler (Ki, gelir dağılımındaki uçurum bunun en büyük göstergesi…) mevcut düzene karşı fırsat buldukça başkaldırmaya çalışıyor. Bazen bir tabii afet, bazen polisin siyahi ve hispanik gruplara karşı uyguladığı acımasız şiddet ve aşırı güç, bazen bir siyasi skandal ülke genelinde büyük dalgalanmalar için yeterli sebep olabiliyor… Netice olarak, dünyadaki en büyük demokrasilerden biri, bugün açık açık darbe tehlikesi ve beklentisi sebebiyle sarsılıyor. Dört yıl önce Donald Trump’ın yanaklarını şişirerek tekrarladığı, “AMERİCA FIRST-Her şeyden önce Amerika…" sloganını hatırlayınız. Bir de bugün “dünya başkentindeki” son duruma bakınız…
Vaziyet gerçekten vahim. Seçilen yeni başkan, yarın daha önce görülmemiş sıkı güvenlik tedbirleri altında yemin edip göreve başlayacak. Bu yemin töreninin hasarsız atlatılıp atlatılamayacağı belli değil. Çünkü Biden’ın ilan ettiği, 1.9 trilyon dolarlık, tarihin en büyük kurtarma paketi siyasi tansiyonu düşürmeye yetmedi. Öyle ki, Texas, Michigan gibi bazı eyaletlerde, güvenlik sebebiyle yerel parlamentoların faaliyetleri yemin töreni sonrasına kadar durduruldu… Düşünebiliyor musunuz, tehditler o kadar ciddi boyuttaki, federe devletlerin yasama faaliyetine mâni oluyor. Amerika Birleşik Devletleri belki de ilk defa bu derecede aynı anda hem ekonomik hem siyasi hem de sosyal bakımdan ciddi bir kriz içinde… Şu nokta bile tek başına vaziyeti yeterince açıklıyor: Asker ve polisin içinde saldırgan unsurlarla ilişkisi bulunabilecek kişilerin varlığından endişe ediliyor. Bu sebeple Washington D.C. ve diğer eyaletlerde görevlendirilen millî muhafızların her biri için tek tek sicil taraması yapılıyor… Korku dağları aşmış yani.
Joe Biden siyasi tansiyonu düşürmek için her çareye başvuruyor… Kabinesini şimdiye kadar hiç görülmemiş oranda azınlık gruplarından seçerek işe başladı. Yüz günlük icraat planında pandemiye en büyük önceliği verdi. Yüz günde yüz milyon kişinin aşılanacağını vadetti… Bu ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri. Ancak ABD’de salgından ölenlerin sayısı hâlihazırda dört yüz bine yaklaşmış durumda. Ve önümüzdeki birkaç ay içinde yetmiş seksen bin kişinin daha ölebileceği belirtiliyor… Bu arada Trump’ın akıbeti hakkında da, tartışmalar bütün hızıyla devam ediyor. Demokratların başlattığı azil süreci görev müddetinin içinde tamamlanamadı. Bundan sonra devamını getirmeye çalışırlarsa, bu nasıl bir siyasi iklim doğuracak? Trumpizmi ortadan kaldıralım derken, başka gerilim ve cepheleşmeler bastırırsa daha neler olacak?!. Bu ve benzeri sorular, ABD vatandaşlarının zihnini fena hâlde kemiriyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.