Aptallık kazanmayacak

A -
A +
Çarşamba günü 12 çalışanı vahşice katledilen Charlie Hebdo'nun yazarlarından Patricik Pelloux böyle söylüyor. Bu mesajı daha güçlü duyurmak için de yaşadıkları "korku ve ızdıraba" rağmen derginin yeni sayısını önümüzdeki hafta piyasaya çıkartacaklarmış. Baskı sayısı da 1 milyon olacakmış.Evet, kör gözüm saldırılarla halkları, medeniyetleri, dinleri birbirine düşürmeye çalışanlar kesinlikle aptal olmalılar ve kesinlikle kazanmamalılar. Çünkü bu hakikaten büyük bir aptallık olur.Zira katliama dair ayrıntılar, aklı başında herkesin görebileceği kadar net çelişkileri barındırıyor.Öncelikle uzmanlar, Paris'in göbeğinde gerçekleştirilen bu saldırının istihbaratı, tekniği ve sonrasıyla bir terör örgütünün harcı olmadığı konusunda hemfikir. Saldırıyı gerçekleştiren profesyoneller, kimliklerini gizleme, delil temizleme ve eylem alanına hâkimiyet konusunda ustalar. Rahatlıkları ve soğukkanlılıkları öylesine göze batıyor ki "ordu mensubu muydular yoksa istihbarat timi mi" tartışmaları yapılıyor. Tehdit altındaki bir dergide eylem öncesinde güvenlik tedbirlerinin zayıflatıldığı iddiaları da hayli kafa karıştırıyor. Evden çalışan yazarları dergide "denk getirecek" kadar "içerden" istihbarata sahipler. İnfazda, isimlerin okunması türünden sansasyon amacına yönelik ayrıntılar da profesyonelce kotarılmış. Eylem sonrasındaki güvenli kaçış güzergâhları ve ikamet noktaları MOSSAD operasyonlarını anlatan filmleri aratmayacak cinsten.

Amaç ırkçı politikalara kamuoyu desteği sağlamak mı?

Fransa Avrupa'nın en çok Müslüman nüfusa sahip ülkelerinden. Bu nüfus, tüm Avrupa'da olduğu gibi, Fransa'da da ekonomik ve sosyal sorunların ana nedeni olarak tartışılıyor. Vatandaşlık alım işlemlerini neredeyse durduran AB ülkelerinin mültecilerle mücadele politikaları Kuzey Kore'yi andırıyor.Hatta saldırı öncesi Eric Zemmour'un "Le Suicide Français" (Fransız intiharı) simli kitabı tek gündemdi. Zemmour kitabında kabaca, yalnızca göçmenlerin değil, Fransız vatandaşı Müslümanların da "gönderilmesini" öneriyordu.Ancak yine de Avrupa'da yükselen sağın siyasi temsilcilerinin ve pek çok orta-üst sınıf Avrupalının bu "arzusuna" bir meşruiyet gerektiği kesin. Çünkü bir Avrupalının dediği gibi "bahsettiğiniz bir hukuk medeniyeti bayım!"Ve kamuoyunda, bu ırkçı "megali ideanın" altyapısı henüz oluşturulamadı. Örneğin Zemmour, pek çok Avrupalının hislerine tercüman olan kitabı yüzünden, 2003'ten beri çalıştığı ülkenin en saygın TV kuruluşu İTELE'den ambargo yedi.Ne yazık ki pek çok yorumcu bu saldırının ardından sağcı liderlerin ve grupların aranan meşruiyete bir adım daha yaklaştığını ifade ediyorlar.

Avrupa'nın üzerinde başka bir hayalet dolaşıyor

Tıpkı Marks'ın Komünist Manifesto'da bahsettiği hayalet gibi, Avrupa'nın üzerinde bu kez de dünya savaşı sonrası geri gelmez denilen "kolektif delilik" kâbusunun hayaleti belirdi.Eğer Pelloux'un işaret ettiği aptallara ortak olursak, tüm insanlık ailesi olarak "her yerde" çok korkacağız.Bakın;Katliamın ardından Fransa'daki ve Avrupa'daki Müslümanları, göçmenleri ve tüm yabancıları daha zor günlerin beklediği açık. Yani saldırı en çok onlara zarar verdi; öteki algısını kararttı, Müslümanlığı hedef aldı. Charlie'nin, katliamda öldürülen unutulmaz yazarlarından Georges Wolinski Tunusluydu. Düzeltmen Mustapha Ourad henüz Fransız vatandaşlığı alamamıştı. Dergidekileri korumaya çalışırken öldürülen polis Mağrip kökenli. Saldırıyı gerçekleştirdikleri iddia edilen ve düzgün Fransızca konuştukları belirtilen tetikçilerin de Afrikalı olduğu söyleniyor...Şimdi söyleyin lütfen ölen kim öldüren kim? Hangi aklı başında insan ya da grup, inancını yüceltmek için dinine böylesine profesyonel şekilde göz göre göre zarar vermeye kalkar?İzler gösteriyor ki ya bir istihbarat servisi bir diğerine mesaj vermek için bu katliamı yaptı. Ya da bir devlet-devletler, politikalarına meşruiyet kazandırmak amacıyla bu operasyona soyundu.Hal buyken şahit olduğumuz kanlı tezgâhı, dinler, ırklar ve medeniyetler üzerinden tartışarak tam da bu eylemin amacına hizmet etmiş olmuyor muyuz? Tıpkı dün Türkiye'de ekranlara çıkıp, Paris'teki saldırının faillerini Sivas Katliamında arayan self oryantalistlerimizin yaptığı gibi.Hep birlikte bu saldırıyı kınarken, çıkardığımız dersin verilmek istenen mesajla alakası olmadığını bizi aptal sanan aptallara güçlü şekilde hissettirmeliyiz.Kuşkusuz, Paris katliamıyla aynı gün Tunus'ta ve Afganistan'da katledilen onlarca "doğulunun" dramının 5 dk. bile dünya gündemini "meşgul etmemesinin" garipliğini de. Belki de zaten düğüm bu "değer" paradoksunda.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.