İstihbaratın önemi

A -
A +
Öncelikle yüce Allah’ın yardımı, sonra da bireysel liderlik vasfı ile Sayın Cumhurbaşkanı’nın milleti sokağa dökmesiyle darbe girişimi boşa çıkarıldı. Ancak önleyici istihbarat konusunda kötü durumda olduğumuz ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Darbe teşebbüsü haberini eniştemden aldım. Bunun bir istihbarat zaafı olduğu ne yazık ki ortada. Güçlü bir istihbarat bulunsaydı bu FETÖ olmazdı” sözleri bu zafiyete işaret ediyor.
Dün Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un benzer değerlendirmelerini dinledim. O da açık bir istihbarat zafiyetinden söz ediyor ve bunu bireysel, kurumsal ve yapısal olmak üzere üçe ayırıyor. Bence üç alanda da zafiyet var. Yapısal eksiklikleri ortadan kaldıracaklarını belirtiyor. Anahtar cümle şu: “Türk devletinin bütün yapısını sivil iradenin kontrolü altına alacak değişikliklerin yapılması zaruridir. İstihbarat çok vahim bir durumda.” Yani neredeyse devlet kurumları sil baştan yeniden kurulacak. Üç aylık OHAL döneminde bir yandan FETÖ’nün tamamen tasfiyesi sağlanacak diğer yandan da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarındaki tüm eksiklik-yanlışlık ve bozuklukları giderip neredeyse sil baştan yapılandıracaklar. Kurtulmuş’un ‘Öyle bir sistem kuracağız ki bir daha kimsenin aklının ucundan darbeye teşebbüs etmek dahi geçmesin” cümlesi önemli. İkinci anahtar cümle, “Devletin ele geçirilmesi gereken değil hizmet edilmesi gereken bir kurum şeklinde yeniden dizaynı şarttır.” Bu ifade önümüzdeki günlerde devletin yapısında neler yapılabileceğinin adeta özeti.
             ***
Sayın Cumhurbaşkanı’nın yüksek siyasi liderlik becerisi, milletin iradesine ve liderine sahip çıkmak için ortaya koyduğu destansı direniş, güvenlik güçlerimizin ve darbe girişimine karşı çıkan TSK personelinin, istihbarat  kurumlarımızın fedakar çabaları, siyasi partilerimizin, Meclisimizin ve basınımızın demokrasiye sahip çıkma kararlılığı sayesinde darbe girişimi başarısız oldu. Darbecilerin bir B planı da mutlaka vardır. Bu talihsizlikleri bir daha yaşamamak için bu alçak girişim nasıl oldu; niye oldu, kim ne yaptı, nasıl engellenebilirdi, daha az kayıpla bu girişimi atlatabilirmiydik, bu girişimin daha başlamadan engellenmesi için bundan sonra neler yapmalıyız sorularını yüksek sesle sormak ve cevaplarını kamuoyu önünde tartışmak zorundayız. Bu çaba engellenmemeli ve yanlış anlaşılmamalıdır. 21’inci yüzyılda bu tür kepazelikleri hala yaşıyor olmamızdan bir vatandaş olarak utanç duyuyorum.
             ***
Bugüne kadar yapılan darbe girişimlerinden ülkeyi yöneten sivillerin hep en son haberi olmuş. MİT ve TSK, CİA-NATO ve ABD’nin önceden haberi olmuş ama ülkeyi yöneten sivillere haber verilmemiş. Bu eski Türkiye’ye özgü bir durum. Yeni Türkiye’de vesayet rejimleri ve onun bekçisi kurumlar yıkılıp yerine tek irade olan millet iradesi-sivil irade geçmiştir. Beklentimiz sivil iradenin haberi olmadan bu ülkede hiçbir şeyin olamayacak olmasıdır. Yani darbe girişiminden yeni Türkiye’de askerden önce sivil iradenin haberdar olması beklentimizdir. 
Ancak 14-15 Temmuz darbe girişiminde böyle olmadı. Darbe girişimini önce MİT, sonra Genelkurmay öğrendi. Bu bilgi eski Türkiye’de olduğu gibi bu seviyede kaldı. Eski Türkiye’de devlet denince sadece akla TSK gelirdi. Sanki 15 Temmuz’da da böyle düşünüldü ve sadece TSK’ya bilgi verildi. 
Gelişmelere bakalım. 15 Temmuz günü saat 14.30-15.00 sularında muvazzaf havacı bir albay MİT’e gelerek ilgililere  darbe girişimi ile ilgili lik bilgileri aktarıyor, mesaj veya e-mail ile veya telefonla değil. Bizzat kuruma gelerek yapıyor bunu. MİT bu görüşmeyi haber kaynağı albay ile yaptıktan sonra Genelkurmay Başkanı’na saat 16.00’da telefonla bilgi veriyor. Saatler 16.30’u gösterirken MİT Müsteşar Yardımcısı Genelkurmay’a bizzat giderek İkinci Başkan’la bir toplantı yapıyor. Saat 18.00’de ise MİT Müsteşarı bizzat Genelkurmay Karargahı’na gelerek Genelkurmay Başkanı ile görüşüyor. Bu saate kadar MİT bağlı olduğu Başbakan’a, Genelkurmay Başkanı ise Başkomutanı olan Cumhurbaşkanı’na hiçbir bilgi vermiş değil. MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı ile görüşmenin sonucunda iki şey yapılıyor;  birincisi Genel Kurmay Başkanı hava sahasını trafiğe kapatan, TSK’ya ait tüm hava unsurlarının derhal alanlara inmesini ve yine TSK’ya ait tüm araç-gereç ve silahların kışlaya kapatılmasını temin edecek bir emir yayınlıyor. İkinci iş olarak da Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı darbe hazırlık hareketliliğinin yaşandığı Güvercinlik Kara Havacılık Okulu’nu kontrol etmek üzere görevlendiriliyor. Hiç olmazsa bu aşamada Başbakan, İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı mutlaka bilgilendirilmeliydi. Yani tam darbe girişiminin başlatıldığı andan 3 saat önce. Bu üç saat çok kıymetliydi. “Marmaris’te kaldığım otelden 15 dakika geç ayrılsaydım öldürülecektim” diyor. Sayın Cumhurbaşkanı. Türkiye hava sahasını hava araçlarına kapatacak ve bütün birlikleri silahları ile birlikte kışlaya kilitleyen bir emir yayınlıyorsanız siz de darbe girişimine ilişkin yeterli şüphe oluşmuştur. Daha neyin teyidini bekliyorsunuz?
             ***
İstihbarat kaynakları bu eleştirilere duyum- ihbar-ham bilgi istihbarat çarkından geçirilmeden-teyit edilmeden haber olmaz, diyorlar. “Son dönemlerde onlarca darbe ihbarı yapıldı. Teyit etmeden bilgi veremezdik” diyorlar. Bu tatmin edici bir cevap değil. Haber kaynağınız görevdeki muvazzaf bir albay gelip bizatihi kurumda size bilgi veriyor.  Saat 15.00’te alınan bu sağlam bilginin saat 20.00’ye kadar teyit edilmemesi ayrı bir handikaptır. Teyit etmeden Genelkurmayla paylaşıyorsunuz da direkt bağlı olduğunuz başbakanla niye paylaşmıyorsunuz?
İstihbarat yetkilileri “Yurt genelinde ilk önlemlerin alınabilmesi için devlet aygıtını biz harekete geçirdik. Darbeciler darbeyi erkene çekmek zorunda kaldılar” diyorlar. Bu nasıl komik bir savunmadır. Size göre devlet aygıtı TSK’dan mı ibarettir? TSK hangi önlemi alabildi? Allah korusun Genelkurmay Başkanı da darbecilere ortak hareket ediyor olsaydı ne yapacaktınız? Yani darbe emir-komuta zinciri içinde yapılsaydı seyirci seyirci mi kalacaktınız?
             ***
MİT, Genelkurmay’a bağlı onun alt birimi olan bir kurum değil. Genelkurmay Başkanı’nın 18.30’da bu emri yayınladığı anda bu durumu Sayın Başbakanla ve Sayın Cumhurbaşkanı ile paylaşmaması büyük bir hatadır. Aynı şekilde MİT’in konuyu Genelkurmay’a bırakarak Başbakan’a hızlıca zamanında haber vermemesi de yanlıştır. Bunlarda kasıt yoktur, eksik ve yanlış vardır. Ayrıca istihbarat kurumlarının görevi darbe girişimini planlamaya başlandığı andan itibaren takip etmek ve kalkışmalarına engel olmaktır. 17 Aralık’a engel olunamadı, 25 Aralık darbe girişimi oldu. 19 Ocak 2014’te MİT tırlarının durdurulması girişimine engel olunamadı . Bütün açık istihbarata-yazılana çizilene rağmen 15 Temmuz hain darbe girişimine engel olunamadı, son rakamlara göre 241 şehidimiz 1537 yaralımız var.           
             ***
Bu hainlerin B planına engel olmak için hiçbir komplekse kapılmadan-tüm eleştirileri-uyarıları dikkate alarak TSK-MİT-Emniyet-Jandarma-Yargı dahil stratejik kurumlarımızın bireysel-kurumsal ve yapısal bütün zafiyetlerini giderip yeniden kuralım. Yoksa kimsenin Genelkurmay Başkanının ve MİT yetkililerinin vatanseverliğinden bir kuşkusu yok. Mesele şahıslar değil. Mesele ortadaki sonuç. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.