Ne güzel duâ ne güzel temennilerdi bunlar...

A -
A +
 
 
"Ablam olsaydı ne kadar sevinirdi, ne kadar iftihar ederdi sizlerle..."
 
Burası onun bildiği eski kendi evi değildi, başka bir yerdi, bambaşka bir yere gelmişlerdi sanki... “Canım emmilerim benim için ne sıkıntılara katlanmışlar. Ya Rabbi; onların mükâfatını ziyadesiyle ihsan eyle… Bu kadar fedakârlıklarına cevap veremeyebilirim. Ya İlahi, onları iki cihanda aziz eyle…”
Tahta kapının gıcırtısı uzuyor, takunyalı ayak sesleri, daha içerilerde duyuluyordu. Nihayet bir gölge, sofanın ortasına kadar geldi: “Firdevs” dedi. Başındaki al örtünün parıltısı gözünü alıyordu. “Ben rüya mı görüyorum ne? Aklım başımdan gidecek galiba!” cümlelerini içinden geçirerek bir duvak üzerindeki örtüye, bir de kapıya baktı. Döndü, açık olduğunu gördüğü kapıyı örttü ve kilitledi. Firdevs’in yanına gelinceye kadar içerideki sağdıcı görmemişti. Basamaklara adımını atınca karşısındaki ikinci hanımefendiyi gördü, elleriyle yüzünü örttü ve hemen sırtını döndü.
Diğer bir köşede bir elinde koca bir leğen, diğer elinde büyük bir güğüm olan ikinci sağdıç da sabırsızlıkla bekliyordu. İlk girdiğinde hiçbirini görmemişti. Demek akıl baştan gittiği gibi, gözler de kör olabiliyordu. “İlk heyecanın yaptırdıklarına bak hele” dedi, öyle bekledi.
Burada, gelin odasında karşılayan ise teyzesi oldu. Güveyi İbrahim; yalnız olacağını düşündüğü odasında böylesine karşılanacağını tahmin etmiyordu. Kız tarafı olanlar ağırdan alıyordu. Âdet icabı hediyeler bekleniyordu. Yumuşaklığına rağmen sert bir tavır takındı. Genç güveyinin kafasında şimşekler çaktı, gözleri kapalı nefis bir üslupla bir hadîs-i şerîf okudu, sonra da izaha başladı:
- Resûlullah Efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem, Hazret-i Fatıma’yı Hazret-i Ali’ye tezvic ettiklerinde buyurdular ki: "Ya Ali! Gelini kendi evine götürdüğün zaman, çorabını ayağından çıkar. Ayağını yıka. O suyu evin bütün köşelerine saç. Böyle yapınca, Allahü teâlâ senin evinden yetmiş türlü fakirliği dışarı çıkarır. Yetmiş türlü bereketi evine dâhil eder. Yetmiş rahmeti sana nazil kılar. O gelin ile ve onun bereketi evin köşelerine erişir. O gelin, delilikten ve diğer hastalıklardan emin olur.”
- Biz de molla yeğenimizden bunu bekliyorduk! Bakalım ilmine münasip mi davranacak diyorduk?
- Demek eze hep imtihandayız! Galiba hiç bitmeyecek imtihanımız!
- Öyle evladım; imtihan dünyasındayız, biter mi?
- Son nefese kadar imtihan...
- Cenâb-ı Allah sağlıkta, varlıkta, şöhrette, itibarda, hor ve hakir görülmede, gençlikte, ihtiyarlıkta, akla gelebilecek bütün imtihanlarda muvaffak olanlardan eylesin. Son nefeste imân Kur’ân nasip eylesin cümlemize de...
- Âmin ezeciğim. Ne güzel duâ ne güzel temenniler bunlar.
- Yeni eviniz, yeni hayatınız da mübarek olsun yeğenim. Ablam olsaydı ne kadar sevinirdi, ne kadar iftihar ederdi sizlerle.
- Sorma eze! Kanatlarımın ikisini de yoluk hissediyorum.
- Kolay değil yeğenim lakin vardır bir hikmeti! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.