WASHİNGTON'LA ZORLU PAZARLIK!

A -
A +
Mayıs ayı tam bir Washington çıkarması ayı oldu:
Önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, MİT Başkanı ve Genelkurmay Başkanından kurulu üçlü bir ekibimizin ziyareti ve muhataplarıyla konuşmaları. Sonra Adalet Bakanı ve FETÖ dâvâsı iddianamelerini hazırlayan savcıların Amerikan Adalet Bakanı ve ekibiyle aynı masa etrafında olmaları ve nihayet Cumhurbaşkanı ve maiyetindekilerin önümüzdeki günlerde yapacağı Beyazsaray ziyaret ve müzakereleri.
3 çok önemli ziyaret iki hafta içinde gerçekleşmiş olmakta.
Ankara cephesinden dosyalar bellidir:
Washington'un Ankara’ya nisbet yaparcasına PYD/YPG ile yakınlaşması, FETÖ ve suç ortaklarının tutuklanıp iade edilmemeleri ve her iki hususta bütün ikazlarımıza rağmen kulakların tıkanması, ayak sürünmesi.
Mes'eleye ABD zaviyesinden bakınca da Türkiye-Rusya yakınlaşmasına itiraz edecekleri bellidir. Benzer yakınlaşmanın bedeli, Adnan Menderes'e fena ödetilmişti. Herhâlde açık veya diplomasinin örtülü diliyle "biz mi müttefikiz, Rusya mı?" diyeceklerdir. Bir şey daha derler. "İran'ı da işe katarak Rusya ile Suriye üzerinde üçlü bir garantörlükle Çatışmasızlık Bölgeleri ilân ettiniz. Bununla kalınmadı Rusya bir de bu bölgede Amerikan uçaklarının uçamayacağını ilân etti!.."
ABD hem oyun dışı kalmış ve hem de "memnu mıntıka!" ikazına muhatap olmuştur. Bu netice, Derin Amerika'nın Körfez ve Arap Baharı politikalarının iflasıdır.
İki taraf da kendi cephesinden müzakerelere asılır olmuşlardır ve asılacaklardır. Türkiye, sahada suçüstü de yaparak muhatabını köşeye sıkıştırmaktadır.
Ankara'nın Moskova ile yeniden sağlam dostluklar kurması, Washington'u rahatsız ediyorsa bunun müsebbipleri Donald Trump'a kadar Beyazsaray'da oturanlardır.  G.W. Bush ve B. H. Obama kendilerinden sonrasına çok kötü bir miras bıraktılar. Oğul Bush, Irak'ı İran'a ve Obama da Suriye'yi Rusya Federasyonuna altın tepsi içinde hediye etti. Bugün Orta Doğu coğrafyasında İran, hiçbir dönemde olmadığı kadar emperyal bir nüfuz gücündedir. Aynı şekilde Ruslar tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar Akdeniz’de ve Orta Doğu'dadır.
Bizdeki hataysa 3 Mart tezkeresinin reddedilmiş olmasıdır. Eğer o gün TSK harekâtın içinde yer alsaydı Irak, bugünkü perişanlığa düşmeyecekti. Diğer hatamızsa Ankara'nın Arap Baharı'nın Türkiye’yi sıcak harbe çekme tuzağı olduğunu erken fark etmemesidir. Terör örgütleri, bu sebeplerle bu denli palazlanmıştır.
ABD, Orta Doğu'da Türkiye'ye mecburdur. O göstermelik terör örgütü stratejik ortaklıkları bir kasaba tiyatrosu değerindedir.
Beri tarafta bir mes'ele daha var.
Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan her şeye tam hâkimdir. ABD tarafında bu netlik yoktur. Başkan Trump, bir kısım derin bölgelerde hâlâ hazmedilmiş değil. Daha ortada bir icraat yoktur. Zaman, Trump'ın aleyhine işliyor. Bu aynı zamanda ABD'nin de aleyhine demektir. Üst üste iki başarısız başkan döneminden sonra üçüncü başkan da başarısız olursa bunu sadece Amerikan devleti değil, sokaktaki Amerikalı da öder.
Bu ziyaretlerin sonucu bir anlamda ya tamam veya devam demek olacaktır. 3'lü ziyaretlere rağmen Türk muhataplara kulak asılmayıp bir şey değişmezse Moskova ve Pekin Ankara'ya daha yakın olur.
Washington, hem PKK'yı terör örgütü sayıp hem de onun devamı olan PYD'yi müttefik addetmedeki tezadı hiçbir mantıkla izah edemez. Aynı şekilde FETÖ örgütü lider ve yöneticilerini himaye etmeleri de kabul edilemez.
Donald Trump, başkan adayı iken 15 Temmuz darbe teşebbüsünü CIA'nın tezgâhladığını kendisi söylemişti.
Türk milleti, dostlarından samimiyet bekler.
Bizim geleneğimizde dostlar, dostluklar satılmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.