NİKÂH

A -
A +
Geçmiş yıllar gazetelerinde adliye mahzenlerinde "imam nikâhı" sebebiyle bazı vatandaşların mahkemeye düştüklerine dair haber ve dâvâlar vardır. Bu acayip dâvâlarda nikâhı yapan hoca efendi, genç çift ve şahitler sanıktır. Tek Parti ceberrut zihniyetinin iktidar olduğu her devirde böylesi eziyetler hâkim önüne gelmişti ve gelirdi.
İsviçre malı "Yurttaşlar Yasası” nikâhın belediye başkanı tarafından kıyılacağını söyler. Vatandaş, ancak belediye safhasından sonra "imam nikâhı" yaptırabilir. Tecrübesiz genç çift, böyle bir mecburiyeti bilmeden eûzü besmele çektikten sonra "Allah'ın emri ve Peygamberin kavliyle..." diye söze başlayan birine nikâhlarını akd ettirdiklerinde daha sonra resmî kaydı da yaptırmış olsalar dahi sanki cinayet işlenmiş gibi ceza kanunu, o yapılanı nikâh değil suç saymıştır.
Nikâh, hayatlarını birleştirme iradelerini ifade eden karşı cinsten iki kişinin evliliklerine âlenîyyet ve meşrûiyyet kazandıran muâmelenin adıdır. Tarafların kendi serbest iradeleriyle karar vermeleri ve bunu şahîdler huzurunda beyân etmeleri şarttır.
İslâm fıkhının tâyin ettiği umdelere göre sözleşme usulü, duası, "aldım-kabul ettim" karar izharları, "şahit oldum" diyecek şahit sayısı, mihr şekilleri ve nihâyet velîme denen düğün yemeği gibi unsurlarıyla dünyaevine girmekte olan her çift için Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- ve Hazreti Hatice arasındaki muhabbet ve ülfeti hedef alan nikâh, 15 asırlık köklü ve Kur'ân-ı kerîm kaynaklı güzel bir geleneğe dayanır.
Bu köklü ve güzel gelenek yolunun son asırda mahkemeye çıkarılması ne kadar kötüdür. Bu 15 asırda yapılan muameleye "imam nikâhı" denmemiştir. Onun adı sadece nikâhtır. "İmam nikâhı" şom ağızlılar tarafından çıkartılmış horlayıcı bir sözdür. Hassasiyet sahipleri, "dinî nikah" diye daha ağırbaşlı bir ifade kullanageldiler. Diğeri belediye başkanı tarafından yapıldığı için halk ona da "belediye kaydı" der. Bu ikincisi halk nazarında şer'i mecburiyyet olan nikâhtan ziyâde resmî bir tescil olarak görülmüştür. Memleketimizde -Allah'a şükür- evlenecek çiftler, yüzde 99 itibarıyla belediye tescilinden önce veya sonra ama muhakkak "Allah’ın emri ve Peygamberin kavliyle" ilahi buyruğunun zikredildiği "dinî nikahı" yaptırırlar. Bu şuur yaşamaktadır. Böylece toplum nezdinde doğacak çocuğu zora sokacak ifadelerin telaffuzu da önlenmektedir.
Ailenin de devletin de temeli çiftlerin evliliğidir.
Nikâh, bu evliliğin ailevî ve sosyal boyutlarını sağlıklı ve meşrû akdiyle cemiyet barışını temin eden müessesedir. "Belediye kaydı"ndan farklı olarak İslâmiyet, nikâh yapılırken evlenecek kadınının istikbâle dönük mali geleceğini de teminat altına almaktadır.
Toplum gözlemimiz, gençleri evliliğe özendirmek maksadıyla "evlilikte keramet vardır" diye muhteşem ve zarif bir vecîze tespit etmiştir. Devlet adamları için kullanılan "taç giyen baş akıllanır" sözünün evlenen gençlere dair bir başka söyleyişle tekrarı gibidir.
Nikâh, şu veya bu şekilde diğer din ve milletlerde de mevcuttur.
Hristiyan memleketlerinde kilisede papaz tarafından kıyılır.
Bizde ise Hristiyan İsviçre’den alınan ve "ilericilerin" yurttaşlar yasası dedikleri kanun, nikâhın belediye reisi tarafından yapılmasını derpîş etmiştir. Meşhur hicivde de dile geldiği gibi "İsviçre medenî kanununa göre evlenen", "İtalyan ceza kanununa göre muhakeme edilen" ve "İslam şeriatine göre defnedilen" çok uluslu şirket mensubuna dönmüş Türk vatandaşının bu eziyetten elbette kurtarılması gerekirdi. Bu sosyal yara tedavi edilmeliydi. Erken cumhuriyet dönemi bu kötü kalıntısının ayıklanması şarttı. Bu sebeple geçmiş senelerde biz de bu mes'eleyi defalarca yazmıştık. Nihayet bir barış yoluna gidildi. Yapılan, vatandaşa kolaylık göstermek, ve tercih imkânını çoğaltmaktan ibarettir. Bundan sonra isteyen çiftler, müftüye veya onun vekil ettiği bir din adamına nikâhını kıydırabileceklerdir. Aynı anda resmî kayıtlı da olmuş olacaktır. Diğer taraftan din adamına gitmek istemeyen dua ihtiyacı olamayanlar varsa bu vatandaşlar mevcut uygulamayı sürdürebileceklerdir.
Bir içtimâî yarayı tedavi etmekten ibaret mevzubahis kanun değişikliğini, "laiklik elden gidiyor!" diye sunmak, laikçi ceberrut Tek Parti anlayışının yersiz endişesidir. Biz, bu laiklik elden gidiyor şamatasına çok alışkınız. Zavallı laikklik, o kadar çok sebeple elden gitti ki tanınmaz hâle geldi.
O zihniyetin anlayışında laiklik insan için değil -sanki- insan laiklik içindir.
Hâlbuki insan, yaratılmışların en değerlisi, eşref-i mahlûkattır.
Her şey insan ve insanın iki cihan saadeti içindir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.