SESSİZ DEVRİM

A -
A +
Bugünkü Devlet teşkilatlanması, II. Mahmud Hân zamanında şekillenmişti. Bu padişahın  saltanatında seyfiyye, ilmiyye, adliyye, kalemiyye; yani ordu, medrese, yargı ve  bürokrasi vardır. Bugün bilinen sermaye henüz yoktur. Matbuat ise 1831’de Takvim-i Vekayi’nin neşri ile başlar. Haftalık resmî gazetedir. Türkçe, Arapça, Farsça, Fransızca, Rumca ve Ermenice yayınlanır. II. Mahmud devrinde en kuvvetli unsur seyfiyye yani ordudur.
Devlet-i âliyye’nin ihtişam asırlarında şanlı ordunun orta direği Yeniçeri’dir. Orhan Gazi zamanında teşkil edilerek Bektaşi dergâhından, Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinden feyz alınmıştır. Ancak devirler içinde ocağa İran tesirli sızmalar olmuş, Yeniçeri’de bozulmalar başlamış, isyanların ardı-arkası kesilmemiştir. Bunun ilk hamlesi, 23 Ağustos 1514 tarihindeki  Çaldıran Meydan Muharebesi öncesinde yaşanmış, Yavuz Sultan Selim gibi muhteşem bir  padişahın çadırına ok  atma cür’etini göstermeye kadar gitmişlerdir. Yavuz, bunun üzerine Yeniçeriler adına kendisiyle görüşen Hemdem Paşayı  öldürtüp cesedini de Yeniçerilere gömdürttü.
Ocaktaki bu bozulma sonraki zamanlarda da devam etti. Genç Osman’ın  edepsiz bir şekilde boğulması, sadrazam Hâfız Ahmed Paşa’nın IV. Murad Hân’ın huzurunda hunharca paralanması, III. Selim’in kanlı bir ayaklanmayla şehid edilmesi, yoldan çıkmış Yeniçeri’nin yaptıklarından birkaçıdır.  II. Mahmud Hân, bundan dolayı Yeniçeri Ocağı’nı 1826’da topa tutarak lağvetti. Asiler, kılıçtan geçirildi Yeniçeri ordusunu hedefinden saptıran sözde Bektaşilik, bugün Avrupa tarafından  Arnavutluk’ta ayrı bir din olarak kabul edilmektedir. FETÖ’nün güçlü olduğu merkezlerden birinin Arnavutluk olması tesadüf olmasa gerek.
Abdülmecid Hân’a Tanzimat Fermanı’nı ilan ettirmekte en güçlü müessir kalemiyye yani bürokrasidir. Diplomasi ve  hariciye de bunun içindedir. II. Mahmud’un yetişip memlekete faydalı olsun diye Londra, Paris ve Berlin’e yolladığı talebelerin birçoğu masonlaşarak avdet etmişlerdir. Abdülmecid’den II. Abdülhamid’in ilk senelerine kadar devlet bunların murakabesindedir. Hariciye Nâzırı Mustafa Reşid Paşa, Tanzimat Fermanı’nı İngiliz sefiriyle birlikte İngiltere’nin İstanbul sefaretinde birlikte kaleme almışlardı.
Sultan Abdülaziz Hân’a karşı 30 Mayıs 1876’da yapılan ve Sultanın şehid olmasıyla nihayetlenen darbenin unsurları  seyfiyye, adliye ve kalemiyyedir. Yeniçeri ruhu, Serasker/Genelkurmay Başkanı Hüseyin Avni Paşa’nın şahsındadır. Bu hâl 15 Temmuz 2016 tarihine kadar devam edecektir. Adliyeyi ise Şûray-ı devlet/Danıştay Reisi Midhat Paşa temsil etmektedir. Kalemiyye arka plandadır. Matbuat, tesirini göstermeye başlamıştır.
Abdülhamid Hân iktidarında matbuat, sertleşecektir. Jön Türkleri kışkırtırlar. İstanbul, Paris ve Londra’da cemiyetler kurar, gazeteler çıkartırlar. Namık Kemal, Şinasi, Agâh Efendi gibi isimler görülür. Bazılarının arkasında gizli güçler ve yabancılar vardır. Seyfiyye, ilmiyye, adliyye, kalemiyye, matbuat vardır. Sermaye henüz yoktur.
Matbuat, II. Meşrutiyetten sonra İttihad Terakki taraftarları ve muhalifleri olarak tam bir kalem savaşı yaşayacaktır. Abdülhamid Hân aleyhine 31 Mart İsyanını tertipleyenler, devletin I. Dünya Harbine girerek felakete sürüklenmesine sebep oldular. Bunlar, Yeniçeri ruhunu temsil eden II. ve III. Ordu ile Masonlar, İngiliz, Alman ekolüne bağlı İttihadçılardır. Devrin Yeniçeri ruhunu Hareket Ordusu Kumandanı aşağılık Mahmud Şevket Paşa temsil eder.
II. Meşrutiyetten sonra Enver Paşa’nın Babıali Baskınıyla  İttihad ve Terakki adıyla aslında malum Yeniçeri iktidara gelmiştir. On yıl boyunca  matbuat, adliyye, ilmiyye tahakküm altındadır. Ahmed Samim gibi  muhalif gazeteciler katledilir. İstiklal Harbi döneminde matbuat yeniden devreye girer. Türlü sesler çıkar. İçlerinde hayatı linçle bitecek bugünkü İngiltere dışişleri bakanının büyük dedesi Ali Kemal gibi Ankara aleyhtarı kalemler de vardır.
1923-1950 arası, ordu, yargı, üniversite, bürokrasinin dördü de Çankaya’nın emrindedir. Matbuat da  Çankaya’nın emrindedir. Telefonla manşetler atılır. 1927’de  İstanbul ve Ankara radyoları da matbuata dâhil olur. Sermaye de yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştır. Çankaya, sermaye yapacak çevreleri bilhassa seçer. Muhafazakâr kişi ve aileler sermayeye yaklaştırılmaz. 1923-50 arasında ordu birinci güçtür. Ordunun içinde cunta Yeniçeri ruhu olarak yaşamaya devam etmektedir.
Bu arada 1 Mayıs1948’de İstanbul’da Hürriyet gazetesi kurulur. Sahibi, Selanik dönmelerinden Sedat Simavi’dir. Hürriyet, yayına başladıktan iki hafta sonra da 14 Mayıs 1948’de Filistin toprakları üzerinde İsrail kurulur. İslâm âleminde kamuoyu oluşturmak gerekecektir. Bunun için iyi merkez Payitaht’tır.
1950-1960 Adnan Menderes döneminde ordu, siyaset, üniversite, adliye, matbuat ve bürokrasi vardır. Sermaye daha bir mesafe almıştır. Üniversite, siyaset, matbuat ve asker ön plandadır. Tek Parti zihniyeti, ordu, üniversite, matbuat ve adliyenin iş birliğiyle 27 Mayıs darbesi yapılır. Yeniçeri müsveddeleri bir kere daha kazanmıştır
27 Mayıs 1960-15 Temmuz 2016 arasında ordu, sermaye, basın, yargı, baskın Tek Parti Zihniyeti, bürokrasi vardır. Basına 1969’dan itibaren TV de dahil olmuştur. Ordu, hâlâ Yeniçeri ruhlu cuntanın güdümündedir. 56 sene içinde vuku bulan bütün darbeler, Tek Parti Zihniyeti, sermaye, basın, ordu ve yargının eseridir. Bürokrasi, arka palanda FETÖ’cüler eliyle  güçlenmiştir. Basına, artık TV ve sosyal medyanın da dâhil olmasıyla “medya” denmektedir.
31 Mart 1909’da yolu kesilen Yerli ve Millî Yürüyüş, 14 Mayıs 1950’de tekrar faaliyete geçmişti. Bu yürüyüşün yolu, 27 Mayıs, 12  Mart, 12 Eylül, 28 Şubat’ta Yeniçeriler tarafından  yine kesildi.  27 Nisan e-Muhtırasıyla bir hamle daha yapıldı. 15 Temmuz 2016 ise vatanı işgal ve millî yürüyüşü imha teşebbüsüydü. Turgut Özal’ın  6 Kasım 1983’te iktidarı kazanmasından sonra Türkiye dijital dünyadan haberdar oldu. Anadolu sermayesi kendini göstermeye başladı. Anadolu basını filizlendi.
3 Kasım 2002’den sonraysa birçok hamlenin yanı sıra sermaye millîleşmeye başlamıştı.
15 Temmuz 2016’dan itibaren âdeta yeniden Millî ve Yerli Ordu kurulmaya başlandı. Millî silah sanayii çalışmaya başladı. Ancak;  hâlâ bir eksiklik vardır. 1965’te Babıali’de Sabah, 22 Nisan 1972’de Türkiye ve daha bazı gazeteler ve 18 Şubat 1989’da TGRT ve devamında bazı TV’lerin kurulmasıyla yerli ve millî medya ilk defa var olmaktaydı ama dış güç ve  sermaye destekli bir kısım medya, en etkin kuvvetti. Ona “merkez medya”, “ana akım medya” deniyordu. Hürriyet için “amiral gemisi” deniyordu. 27 Mayıs’ın ardından basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü büyük kuvvet olmuştu:
Bütün bu sebeplerle Doğan Grubu’nun 21 Mart 2018’de satılması, büyük bir olaydır.  Bu satıştan sonra adı geçen medya grubunun millî ve yerli olması ise millî beklentidir.
Artık adını koymalı ki Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve samimi arkadaşları, 40 yıllık zorlu bir mücadele neticesinde siyaset, sermaye, yargı, üniversite, bürokrasi, ordu ve nihayet medyada sessiz bir devrim yapmışlardır. Eğer, Sultan Abdülhamid Hân zamanında İran’dan gelen Cemalleddin Efgani ve sonra Mısır ve 1950’lerden itibaren Orta Doğu kaynaklı itikadî sapmaların tesiriyle bir bozulma olmaz ve Ehl-i sünnet ecdâdın imân ve şecaat yolu takip edilmeye devam edilirse  bu kutlu yürüyüş, inşallah  asırları arkada bırakır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.