NOBEL’İN NOEL YÜZÜ

A -
A +
“Dinamit” adı verilen patlatma malzemesinin keşfedildiği 1866’dan günümüze dek nice insan ve canlının hayatına kıyıldığı araştırılmış mıdır? Bu dehşetli buluşun sahibi İsveçli kimyager Alfred Nobel’dir. 1896’da öldüğünde yüklü bir servet sahibidir. Vasiyetnamesi açılınca bu servetten istifadeyle kurduğu derneğin Barış, Tıp, Fizik, İktisat, Edebiyat gibi sahalarda ödül verilmesini vasiyet ettiği görülmüştür. Zikredilen sahalarda dünya çapında araştırmayla mükâfata layık olanların araştırılıp insanlık adına takdir edildiği bu faaliyete, bilahare İsveç Krallığı nezdinde kurulu olan “İsveç Kraliyet Akademisi” sahip çıkarak çalışmaları deruhte etmiştir. Sayılan sahalarda fikir, keşif ve eser üretmiş olanlar da bu beynelmilel “âferin”e ulaşabilmeyi büyük şeref telakki etmişlerdir. Hâlbuki olaya, dinamit yüzünden hesap edilemeyecek denli katliamlara yol açmış bir kimsenin can verirken “nedamet getirmesiyle”, pişman olmasıyla kendi dini gereği “günah çıkartma” avuntusu olarak da görülebilir ve bu niyete alet olmama hasletini asıl ödül sayıp Nobel Ödülü’nü reddedebilirlerdi. Bu yüksek haslette kaç kişinin çıkmış olduğu ayrı bir araştırma konusudur. Gerçek şu ki emek ve gayretin insanı yalnızlaştırdığı o tenha iklimde birden fark edilip dillendirilmek, insanın zaafına hitap ettiği için ismi Nobel ile birlikte anılan kimseler ödülleri için Oslo’ya koşmuşlardır. 14. Asırdan beri kraliyetle idare edilen, 10 milyon nüfuslu ve kişi başına 40 bin dolar kazanca sahip tuzu kuru ülkelerden İsveç’in Kraliyet Akademisi, her yıl Edebiyat Ödülü de vermektedir. Akademi, 2019 Yılı Edebiyat Ödülü dalında Devlet-i âliyye’nin “Nemçe” dediği Avusturyalı yazar Peter Handke’yi “aferin”e layık buldu. Bir başka müellif, zamanlar üstü yazar Evliya Çelebi’nin sözüyle bu “herif-i nâşerif” kimdir? Sütunumuzu kirletmemek adına ismini mümkün mertebe az yazmaya çalıştığımız adı geçen bu “cinayet şeriki” 1942 Avusturya doğumludur. 12 yaşına kadar Hıristiyan eğitimi ağırlıklı bir mektepte okumuştur. Yüksek ihtimaldir ki İslâm, Osmanlı ve Türk düşmanlığına dair ilk zehirlenmesi burada olmuştur. Nemçe hatırlatmasını bundan dolayı yaptık. Hukuk tabiriyle “cinayet şeriki”, suç ortağı olmasını ise aşağıda izah edeceğiz. Zaten kendisi de Hukuk Fakültesine kaydolmuştur. Talebeyken yazmaya başlamış. Roman ve oyun yazarıdır. Şiiri de yoklamış. Yahudi asıllı Avusturyalı yazar, muamma üsluplu ve biri hariç eserleri tamamlanmamış olan Kafka adına konulmuş “Kafka Ödülü” gibi iki-üç ödülle taltif edilmiştir. İsveç Kraliyet Akademisi’nin krallıklarının insanlık adına ne de mühim işler yaptığını isbat zımnında bu “herif-i nâşerifi/şerefsiz kişiyi” bu denli önemsedikleri bir ödülle aferin diye sırtını sıvazlamalarının sebebi, yazdığı romandaki bir penaltı sahnesidir: Bir futbol maçında hakem penaltı kararı verir. Kaleci yerindedir. Vuruşu yapacak rakip takım oyuncusu da yerini alır. İşte o çok gerilimli 15-20 saniyede kalecinin yaşadığı korku ve heyecanı tasvir etmiş olması, yazarlığın yüz karası bu şahsı ödüle layık kılmıştır. Hâlbuki Peter Handke: -Miloseviç’in hayranıdır. -8.500 kadar Müslüman Boşnak’ın şehid edildiği Srebrenitsa katliamını inkâr etmektedir. -Sırp savaş suçlularının da müdafiidir. Namuslu, sorumlu ve seviyeli bir kalem, insanlığın ortak vicdanı değil midir? Şu saydıklarımızı yapmakla bu kimse böyle bir meziyetten kesinlikle ırak ve suçları inkâr etmek, suçluları övmek ve savunmakla da soykırım suçu ortağıdır. Hatırlatalım; Slobodan Miloseviç, Sırp-Boşnak Harbi esnasında Sırbistan devlet başkanıdır. “Büyük Sırbistan”ı kurma adına Müslüman katliamı yapmıştır. Srebrenitsa’nın soykırım olduğu BM tarafından tescil edilmiştir. Miloseviç, işlemiş olduğu ağır insanlık suçlarından dolayı Lahey’de 66 dâvâdan yargılanırken hapishanede ölmüştür. Ödül, soykırımı “Boşnaklar birbirini öldürdü” diye reddeden, canilerin başına hayranlığını dile getiren böyle birine takdir edilince Kraliyet Akademisi Edebiyat Komitesi üyesi iki şerefli insan, üyelikten istifa ettiler. 60 binin üzerinde insaflı insan da ödülün geri çekilmesi için Akademiye yazılı müracaatta bulundu. Buradan ödül alıp da hayatta olan diğer yazarlardansa bir ses çıkmış değil. Şunu deselerdi ödüle layık oldukları altından harflerle sabitleşirdi: -Bu şahsa verdiğiniz ödülle daha evvel bize verdiğiniz ödülü de kirlettiniz. Bu kirli ödülü bundan böyle taşıyamayız. Onu aynen iade ediyoruz!.. Bunu hiç değilse Orhan Pamuk yapabilmeli. Dün Afganistan’da, Boşnak’ta, bugün Afrika’da, Arakan’da, Suriye’de ve dünyanın sair yerlerinde aça, yoksula, mülteciye yardımcı olmayanların bu yaptığı ödül hovardalığıdır Şu çelişki nasıl izah edilir? Fransa’da “Ermeni soykırımı yoktur!” diyen bir kimse hapse atılırken İsveç Kraliyet Akademisi, soykırım yapanları öven birine ödül vermektedir. Yoksa bu yazarın anasının intihar etmiş olmasına mı acıdılar? Yapılan, Nobel’in Noel yüzüdür. Eğer öyle olmasaydı; 10 yıla yakın bir zamandır 5 milyon muhtelif milliyetten mülteciye ihtimamla bakan Türkiye de Barış Ödülü’ne layık görülürdü. Türkiye ve Türk milleti, bunu fazlasıyla hak etmiştir. Noel yüzlü Nobelcilere hatırlatmalı ki bizdeki mülteci sayısı İsveç nüfusunun tam yarısıdır. Bunlar meselenin bir tarafıdır. Diğer tarafı da var: Acaba şu herif-i nâ şerifin kitabını “işimiz edebiyat” diyerek Türkçeye tercüme edecek mütercim, basacak yayınevi ve okuyacak vatandaş aramızdan çıkar mı? Korkarız ki çıkacak ve kitapçılarda balya balya satışa sunulacaktır. İmânımız, insanlığımız, hissiyatımız ve milliyetimiz adına yanılmış olmayı çok isteriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.