MACRON; BİR SORUMSUZ ADAM!..

A -
A +
Geçen gün Almanya’dan arayan genç bir dostum, belki de hiç farkında olmayarak çok önemli bir sosyolojik tesbitte bulundu. Dediği şuydu: "Bugün Türkiye, dünkü Almanya’yı, Almanya da dünkü Türkiye’yi yaşıyor!" Dediği maddî kalkınmaya dairdi. Almanya’da doğup büyümüş fakat Türkiye ile irtibat ve muhabbeti zerrece kopmamış bir insanın gözlemleri buydu ve doğruydu. Ancak esasında mukayeseye konu edilecek tek başına Almanya değil bütün Avrupa’dır. Türkiye, bugün, dünkü Avrupa’nın yerine doğru yükselmektedir. Avrupa da dünkü Türkiye olmaya doğru gitmektedir. Bu sadece bayındırlık, ulaşım, sağlık vs. için değildir. Onlarla birlikte ve daha önemlisi insan unsuru içindir. Dünkü Türkiye’nin iki yüz yıllık bir hikâyesi vardır. Bu hikâyede en ağır unsur kaht-ı rical’di; yetişmiş insan sıkıntısıydı. Bugün Avrupa’nın yetişmiş insan sıkıntısı çektiğini görüyoruz. Çekilen bu sıkıntının birçok sebebi olabilir. Esas sebep, yarım asırdan bu yana Avrupa nüfusunun ya yerinde sayması veya gerilemesidir. Yerinde sayma ve gerileme insan eksikliğine yol açmıştır. Bu dediğimiz gerçeği, en çarpıcı şekilde Fransa’da görmekteyiz. Eğer "Macron Olayı" soğukkanlı bir biçimde ve derinlemesine ele alınırsa varılacak hüküm şurada dile getirdiklerimiz olacaktır. Emmanuel Macron, Fransa için bir Cumhurbaşkanı olmaktan öte bir vak’adır. Fransa adına bir şanssızlıktır. Avrupa adına da şanssızlıktır. Sn. Macron, seçildiğinden beri tam bir "kifayetsiz muhteris" görüntüsü vermektedir. Sarı yelekliler Fransa’ya pahalıya mal oldu. Macron’un zaten olmayan karizmasını daha da tükettiler. İçeride bir varlık gösteremeyen bu genç ve tecrübesiz sokak satıcısı politikacı, seçmenine ve milletine hayal kırıklığı yaşattı. Bunun üzerine kendini isbata kalkıştı ama yanlış yollara girdi. Önce NATO’ya sataştı. "NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir!" diye kocaman bir laf etti. O zaman adama sormazlar mı? "Bu sözünde samimi isen Fransa niçin NATO’dan çekilmiyor?" Maalesef bunu soran olmadı. Macron bu defa Fransa’nın yüz kızartıcı sömürgeci günlerini hatırladı. Bu sırada Türkiye, Akdeniz’de kendi karasularında petrol ve gaz aramaları yapmaktaydı. Bu rastlantıyı kullanmak için içeride aleyhinde olan havayı dışarıda estireceği rüzgârla lehine çevirme gibi bir iştihaya kapıldı. Bu maksatla Atina’yı Türkiye aleyhine kışkırttı. Yetmedi BAE ve Mısır’ı da yanına çekti. İki aydır Atina iradesi, Akdeniz ve Ege’de ayağımıza dolanmaktadır. Ancak burada fail Yunanistan, azmettirici Fransa’dır. Adı belli Fransa Cumhurbaşkanı, tıpkı Hitler gibi Avrupa’yı ateşe sürüklemektedir. Bu zaman zarfında Türk ve Yunan kuvvetleri birçok kere çatışma noktasına geldiler. Nihayet önceki gün NATO Genel Sekreteri, Jens Stoltenberg, Ankara ve Atina’yı masaya dâvet etti. Ankara, adaları gasbedilmiş, kara sularında araştırma yapması engellenmeye çalışılan haklı bir devletin merkezi olmasına rağmen görüşmelere şartsız olarak hazır olduğunu açıkladı. Atina, ayak sürüdü. Sonunda teknik görüşmeye razı oldu. Lakin bu sözünün üzerinden 24 saat geçmeden verdiği karardan caydı. Türkiye, karşısında eti de budu da hâli de çapı da belli olan Yunanistan’ı böylesine tehlikeli cahil cesaretlerine sürükleyen Paris’tir. Ne yaptığını bilmez Emmanuel Macron’dur. Yunanistan’ı 1820-30 aralığında Mora yarımadasında kuran, İngiltere, Rusya ve Fransa’dır. Osmanlı devletini yıkma projeleri oradan başlamıştı. I. Dünya Harbinden sonra hazırlanan Sevr dayatma projesinin Fransa’da hazırlandığı unutulamaz. İki ay evvel bir Fransız gazetesi, durup dururken "Erdoğan, Sevr’i bitiriyor!" diye manşet atmıştı. İki gün önce ise Fransa’nın insanlık ayıbı olan aşağılık bir karikatür dergisinin 5 yıl aradan sonra yine aynı karikatürü basarak Şanlı Peygamber’e -aleyhisselam- sataşma edepsizliğini gösterdi. O manşet de tekrar gündemi kirleten bu karikatür de tesadüf olamaz. Bu hayâsız derginin yaptığı haddini bilmezlik, Macron’a sorulduğunda "Fransa’da fikir hürriyeti var!" dedi. Şu söz, sahibinin seviyesini göstermektedir. Dünyanın üçte birinin tâbi olduğu bir Peygambere hakaret fikir hürriyeti olabilir mi? Sorumlu, seviyeli bir devlet adamı buna râzı olabilir mi? Anlaşılan gözünü hırs bürümüş olduğundan bir fikri dile getirmekle hakareti de ayırt edemiyor. Veya daha kötüsü, ayırt etmek istemiyor. İşbaşında olması Fransa için talihsizlik olan Macron, kendisinden de zavallı Atina yönetimini kukla gibi oynatmaktadır. Güya, ülke sınırlarını zorlayarak, Avrupa liderliğine oynayacak? Olan, küçük devletlere olur. Ancak Fransa’ya da çok şey olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.