Kim ne istiyordu onlardan?

A -
A +

İkinci Dünya Savaşıydı... Stalin yaklaşık 50 bin Ahıska gencini Alman Cephesine göndermiş, hiçbir askerî eğitim almadan kendilerini savaşın tam ortasında bulan gençler cephede pırasa doğranır gibi vurulmuştu. Cepheye giden askerlerden yaklaşık otuz bin kadarı daha cepheye gider gitmez ilk günlerde hayatlarını kaybetmişti. Yirmi bin kişi sakat ve yaralı olarak hayatta kalabilmişti. Bunlardan da on bini yurtlarına dönebilmişti. Dönenler ise döndüklerinde evlerinde hanelerinde ve sokaklarda kimseleri bulamamıştı. Çünkü geride kalan kadınlar çocuklar ve yaşlılar önce Ahıska-Borcom demiryolu inşaatında çalıştırılmıştı. Tren yolu hattı 1944 Ekim'inde tamamlanmıştı. Meğer Ahıskalıları vatana hasret bırakacak tren yolu kendi elleriyle yaptırılıyordu. Tarih 14 Kasım 1944'ü gösteriyordu. Bu tarih yalnız Türk tarihinin değil, insanlık tarihinin de kara sayfasıydı. Bir kış gecesiydi. İki yüzden fazla köy ve kasaba insanı, binlerce Ahıska Türkünün kapısı dipçiklenerek açıldı. İnsanlar ne olduğunu anlayamadan karşılarında Rus askerlerini buldular. -Hemen pılınızı pırtınızı toplayıp dışarı çıkın. Hemen... Bir yandan asker bağırışları, bir yandan patlayan silah sesleri, ortalığı ana baba gününe çevirmişti. Askerler tuttuklarını yaka paça götürüyordu. İnsanlar yalvarıyor, haykırıyor, feryatlar figana karışıyordu: -Bizi nereye götürüyorsunuz? -Annemi bırakın. -Yavrumdan ayırmayın. Kim yalvarırsa yalvarsın umurunda değildi askerin. Onlar gelemeyecek kadar yaşlı olanları kafasına bir kurşun sıkıp bırakırken, aileden kimse kimseye sahip çıkamaz haldeydi. Bir anda neydi başlarına gelen bu işgal. Neydi ve kim ne istiyordu onlardan? Nereye götürülüyorlardı? Birkaç saat içinde nereye gittiklerini bilmeseler de nereye getirildiklerini anlamışlardı. Evlerinden ocaklarından silah ve dipçik zoruyla, tekme tokat çıkardıkları insanlar tren vagonlarına doluşturuluyordu. Bağırış çağırış içerisinde yük ve hayvan vagonlarına bindiriliyorlardı. Düşünün beş altı nüfuslu bir ailenin hangi ferdi nerededir? Ne haldedir kimse kendi ailesinden haberdar değildi. Tüm aile fertleri bir arada bulunan ailelerin sayısı ederdi. Öyle ani öyle çabuk ve öyle pervasızca ve adeta hayvan yükler gibi tekme tokat bindirilmişlerdi vagonlara. Vagona bindirilen gayrı dışarısını dışarıda olup vagonlara sürüklenenler ise içerisini ve ailesinin hangi vagonda veya nerede olduğunu göremez ve soramaz haldeydi. (Devamı yarın) > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.