Korkunç bir şeyle karşılaşacakmış gibi kalbi küt küt atıyordu!..

A -
A +
 
 
Dışarıdan kuş cıvıltıları, horoz ötüşleri, kuzu melemeleri, çocuk bağrışmalarına karışıyordu...
 
 
Daha dün gibiydi, seneler ne de çabuk geçmişti. Acılar; insanları hamlıktan çıkarsa da sabretmek o kadar kolay olmuyordu. Kafasında binbir sual ve hatıralarla, itinayla yorganı açtı. İbrahim Hakkı’nın gömleğinin düğmelerini çözdü. Korkunç bir şeyle karşılaşacakmış gibi kalbi küt küt atıyordu.
- Ah!
- Aman Allahım!
- Ah acıyor! Orada ne var baba? Gördün mü kuşu?
- Bir şey yok İbrahim’im! Biraz morarmış sadece! Geçer inşaallah!
- Acıyor baba!
- Geçer yavrum!
Derviş Osman, gayr-i ihtiyari hasta yatağından uzaklaşıp odanın bir köşesinde oturan hocasının yanına gittiğinde beti-benzi iyice solmuştu. Biraz ferahlanmak için mi ne pencereyi açtı… Dışarıdan kuş cıvıltıları, horoz ötüşleri, kuzu melemeleri, çocuk bağrışmalarına karışıyor, bir uğultu hâlinde odanın içini dolduruyordu. “Aman Allah’ım şimdi ne yapayım?” diye inledi.
- Ümit yok mu?
- Allah’tan ümit kesilmez ama hocam!
- Aması yok! Allah kerimdir Derviş Osman!
- !!!
- Mollam; yüzün sapsarı!
- Yanılmıyorsam bu bir veba alameti efendim!
- Ne, veba mı?
- Şey hocam!
- Hele bir de ben bakayım! diyerek kalkıp çocuğun yanına gitti ve kolunun altına baktı. “Evet, evet onun belirtisi bu leke.”
- Allah’ım, Allah’ım! Oğlumu bana bağışla! Hocam siz kalp mütehassısı olduğunuz kadar da kalp hekimisiniz de. Bunca ilme vâkıfsınız, bunun çaresi yok mudur?
- Estağfirullah! Bilirim derviş Osman; sen evlat kaygısında, ben talebelerimin telaşındayım! Bu çeşit hastalıkların şifasının hayli zor olduğunu sen de duymuş olmalısın!
- Ne tavsiye buyurursunuz? Ne yapalım efendim?
- Bütün lazım gelen sebeplere yapışalım; sonrasını Allah-ü zülcelâle bırakıp tevekkül edelim. Dert ondan, şifa da...
- Öyledir efendim. Telaşım nefsimdendir! İbrahim, Rabbimin emaneti, en kıymetli emaneti. Öyle ki canımdan can sanki!
- Derim ki; mübarek büyüklerimize havale edelim! Onlar her derde devadır.
- Elbette efendim!
- Öyledir Osman’ım! Aslında her durumda şükür ve sabır esas olmakla beraber, varlıkta şükür, darlıkta sabır daha mühim ve daha kıymetlidir. Zira insanlar umumiyetle nimet ve refaha kavuşunca nimetin sahibini unuturlar, darlığa düşünce sızlanıp feryat ederler.
- Maalesef efendim!
Mü’min işi reng olmaz!
Âkıl huyu ceng olmaz!
Ârif dili teng olmaz!
Mevlâ görelim neyler!
Neylerse güzel eyler…
Mavi ve turuncu karışımı bir gökyüzü altında sanki sonsuzluğa doğru uzanan mavi-yeşil bir derya… Siyah, beyaz, göğsü yanardöner renkli kuşlar birbiriyle dalaşıyor. Tarlalarda, oraya buraya kaçışan sıçanları, o kayadan bu kayalara atlayan gümüşi kertenkeleleri kapmaya çalışıyorlar. Tabiatın bütün güzelliğine rağmen o anlaşılmaz, tiz sesleriyle avaz avaz gaklayan kargalar süslüyor pamuk bulutların yer yer kapladığı göğü ve gidenlerin ardından kanat çırpıyorlar durmadan. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.