“Komutanım… Erol Asteğmen'im…”

A -
A +
“Komutanım anlatmış, babam da her ay bana düzenli olarak harçlık göndermeye başlamıştı”   Acemi birliğinde babama yazdığım mektubu bitirmek üzereyken gören komutanımın eline aldığı mektubumu okurken o asil çehresi gerilmişti. Dudakları titremeye başladı. Gözlerini benden gizledi… Hiçbir şey demeden mektubu masanın üzerine bırakıp gitti… Ertesi gün beni yanına çağırdı. Dedi ki: “Ben izne gidiyorum. Yolum da sizin memleketten geçiyor. İstersen o mektubunu babana ben verebilirim. Daha hızlı ulaştırmış olurum.” Ben “Emredersiniz komutanım” dedim. Daha sonra yanına oturtup ailem hakkında biraz bilgi istedi… Onu o anda bir komutan olarak değil bir ağabey olarak görmüştüm… Ne yalan söyleyeyim her şeyi anlattım… Ertesi gün de asteğmenim izne gitti. Aradan birkaç gün geçmişti ki havaleler okunurken adıma bir havale geldi. Şaşırdım… Beni de çağırıyorlardı. Nasıl mutlu oldum anlatamam… Baktım babam bana havale göndermişti… Hem de bin lira… Ne büyük bir paraydı benim için… Babam… Babam, canım babam… Elimde kâğıt kışlayı dört dönesim geldi… Aradan birkaç gün geçtikten sonra da mektuplar okunurken ismim okunmasın mı? Babam mektup da göndermişti… Nasıl sevindim… Komutanım sağ olsun gitmiş durumumu babama anlatmış… O da artık beni mektupsuz ve de harçlıksız bırakmaz olmuştu… Derken babam her ay bana düzenli olarak harçlık göndermeye başladı. Allah razı olsun iki üç ay rahata kavuştum. Acemiliğim bitip de dağıtım izni için eve geldiğimde aileme sarıldım… Gönderilen mektuplara ve paralara çok teşekkür ettim. Babam asteğmenin sözü üzerine mektup yazdığını ama para göndermediğini çünkü gönderecek parasının olmadığını söyledi. “Nasıl ya?” dedim. “Sen bana para göndermedin mi?” -Nasıl göndereyim oğlum hâlimizi bilmiyor musun? -E o zaman o paraları kim gönderdi? Derken gözlerimden yaşlar boşandı… “Komutanım… Erol Asteğmen'im…” diyerek hıçkırıklara boğuldum… Meğer o günden sonra bana her ay babamın ismiyle para gönderen Erol Asteğmen'immiş… Bu satırları yazarken bile gözlerimden yaşlar süzülüyor… Ama o asil insanı kahraman komutanımı görüp de bir teşekkür bile edemedim… Çünkü ondan ayrıldıktan sonra öğrenmiştim bunu… Şimdi mi, beş vaktin beşinde de o komutanıma dua ediyorum… Ama bir daha kendisini göremediğim için boynuna sarılıp da ellerinden öpüp teşekkür de edemediğim için de ah ediyorum… Hasan Aydın - Şanlıurfa
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.