Gezi Parkı'nın siyasi analizi

A -
A +
Gezi Parkı, Ankara'da diplomasi çevrelerini de hareketlendirdi. Büyükelçilikler ilk günlerde merkezlerine saat başı kripto gönderdi. Kriptolar devlet başkanı düzeyinde okundu. Bu hafta başından beri hergünün sonunda bir analiz gönderiliyor. Bu süreçte eski Sovyet Cumhuriyetleri Türkiye'de "devrim oluyor" yanılgısına girdiler. Türkiye'ye sempati ile bakmayan ve Arap Baharı sendromunu yaşayan bazı Arap ülkeleri halklarına "örnek aldığınız ülkeyi gördünüz mü?" havasına girdiler. Gezi Parkı, -Ankara'ya veda etmeye hazırlanan Rusya Federasyonu'nun Ankara Büyükelçisi Vladimir İvanovski ile samimi olan- Sırbistan'ın Ankara Büyükelçisi Dusan Spasojevic'in Belgrad tarafından merkeze çekilmesine neden oldu. Spasojevic, genç, dinamik, başarılıydı. Ama deneyimsizdi. Gezi Parkı konusunda CHP'li milletvekillerinin eleştirel tweetlerini paylaşmış, Büyükelçilik bahçesine düşen biber gazı tüplerinden yakınmıştı. Batı ülkeleri eylemleri 'Türk Baharı' olarak görmek istedi. Ancak eylemlere 'Türk Baharı' demek Türk demokrasisini küçümsemektir. Türkiye'deki eylemler Tunus, Mısır veya Libya ile karşılaştırılamaz. ABD (Wall Street), Fransa (Paris) veya İsveç'te (Stockholm) meydana gelen kitlesel olaylarla karşılaştırılabilir. Türkiye demokratik bir ülkedir. Demokratik ülkeler gençlerin eylemlerinden ders çıkarmayı bilirler. Türkiye'de gereken dersleri çıkaracaktır.
Türkiye'nin önünde üç büyük seçim var. Haziran 2014'te seçmenin önüne üç sandık konulması ihtimali de var. Bu sandıklar Türkiye'nin önümüzdeki beş yılını belirleyecektir. Bu nedenle Gezi Parkı'nın siyasi analizini de yapmalıyız.
AK Parti, MHP ve BDP eylemlerden dolayı oy kaybına uğramaz. Söz konusu üç partiye oy veren seçmen eylemlerde "kitlesel olarak" yok. BDP (ve PKK) eylemlere doğrudan katılım yerine seyirci koltuğundan tezarühatı yeğlemiştir. Kürtlerin ana gündem maddesi Türkiye'nin omurgasını değiştirmektir. Bu nedenle Kürtler parti olarak eylemlere katılmamış, örtülü destek vermiştir. Verilen destek Kürt solu ve Kürt Alevi kesimi ile sınırlı kalmıştır. Örneğin Tunceli, Antakya-Armutlu ile Alevi dayanışmasına girmiştir. BDP, Gezi Parkı sürecini en iyi yöneten ve bu nedenle her koşuldan karlı çıkan, yıpranmayan parti olmuştur. Gezi Parkı sürecinde CHP'nin kucaklayamadığı Türk sol gençliğini de kucaklamaya başlamıştır. Türkiye'nin demografik yapısının Kürtler lehine değişmesi ve barış süreci ile birlikte Kürt bilincinin Türkiye'nin batısında da oluşması nedeniyle önümüzdeki seçimlerde en büyük oy artışını gerçekleştiren parti BDP olabilir.
Huzur, ekonomik, sosyal ve siyasi istikrar isteyen, sokakların terörize olmasından rahatsız olan suskun kitlelerin AK Parti ve MHP'ye desteği artabilir. Bu ana kitleye "sessiz taraf" diyebiliriz. Cumhuriyet Mitingleri sonrası gibi bir süreç yaşayabiliriz. Cumhuriyet Mitingleri, 22 Temmuz 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Millî Görüş'ün cumhurbaşkanlığına karşı "cumhuriyetine sahip çık" sloganı ile Nisan ve Mayıs aylarında düzenlenmişti. Askerler bu mitinglere destek vermişti. Ancak, sokağa dökülenlerin sesi sandığa yansımamıştı. Çünkü Cumhuriyet Mitinglerini ve Gezi Parkı eylemlerini düzenleyenler zaten AK Parti seçmeni değildir. AK Parti'ye küsen seçmen MHP'nin oylarında birkaç puan yükselmeye neden olabilir. AK Parti'nin ise Gezi Parkı sürecinden zararlı çıkmasının tek yolu olayları yönetememesi, inatlaşması, yeni politik açılımlar sunmaması olabilir. Süleyman Demirel'in dediği gibi "yollar yürümekle aşınmaz". AK Parti mitinglerle ve sokak gösterileriyle yıpratılamaz. Türkiye'de siyasi iktidarları sadece ekonomik kriz yıpratır ve tasfiye eder.
Gezi Parkı'ndan pozitif veya negatif etkilenecek tek parti CHP'dir. CHP, yeni trende kendini uyduramazsa ciddi oy kaybına uğrayabilir. CHP'de üç güçlü kanat vardır. Ulusalcı, sol ve Alevi kanat. Gezi Parkı süreci CHP'nin yeni kanadı olamazsa partileşebilir. Böyle bir durum Türkiye'nin önümüzdeki beş yılını belirleyecek olan üç büyük seçim öncesi CHP'yi ağır yaralar. 1961 TİP hareketi gibi. Nitekim Gezi Parkı süreci apolitik bir süreç gibi dursa da liderlerini oluşturmaya başlamıştır. Örneğin, BDP İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder bu süreçte puan toplamıştır. Adıyamanlı Türk kökenlidir. Kürtleri de, İstanbul'u da, Ankara'yı da biliyor. Nitekim, İtalya da benzer bir süreci yaşamıştı. 2009'da kurulan ve ciddiye alınmayan 5 Yıldız Hareketi ilk defa katıldığı Şubat 2013 genel seçimlerinde yüzde 25 oy alarak İtalya'nın en büyük üçüncü siyasi grubunu oluşturdu.?5?Yıldız'ın?lideri?İtalyan komedyen Beppe Grillo.?5?Yıldız siyasi parti olmayı kabul etmiyor, sağ ve sol tanımlarından uzak duruyor. Gençleri, siyasete hiç bulaşmamış sokaktaki?sıradan?kitleleri?kapsamaya çalışıyor,?internet (web sayfaları, bloglar) ve?sosyal medya üzerinden örgütleniyor, eski tip yaşlı siyasetçilerin tasfiyesini istiyor, yolsuzluklarla mücadele ediyor. Mobilize?ve?esnek?bir?yapıya sahip, ulusal tv ve gazetelerden uzak duruyor,?siyasi?partilerle?koalisyona girmiyor.
Geçen yaz Kuzey İtalya'da bir konferanstaydım. Ortalık savaş alanı gibiydi. İtalyan sokaklarını gören, televizyonu izleyen İtalya'da savaş oluyor zannederdi. Konferansı organize eden İtalyan düşünce merkezi Vox Populi Başkanı Prof. Dr. Ermanno Visintainer'e "Bu nedir?" dedim. Sakin bir şekilde "Çevreciler ve aşırı solcular İtalya'yı Orta Avrupa'ya bağlayacak olan hızlı tren hattının yapımına karşı. Ama yapıldıktan sonra ilk önce onlar binerler" dedi. Türkiye'de de sakin olmalıyız. Her olayı yeni kutuplaşmalar için bir gerekçe haline getirmemeliyiz. Barışın sağlanması için PKK ile bile görüşmeyi göze alabilen ve akan kanı durdurabilen güçlü siyasi iradenin Gezi Parkı sürecini başarılı bir şekilde yönetmesi gerekiyor. Gezi Parkı gençleri düşmanımız değil. Türkiye'yi ve geleceği sevgiyle yeniden ve hep birlikte kucaklamalıyız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.