Gezi Parkı Süreci CHP'nin yelkenlerini doldurmadı

A -
A +

Gezi Parkı sürecinin AK Parti'nin oylarında sert bir düşüşe neden olacağı yönünde birçok analiz çıkmıştı. Başbakan Erdoğan safları sıklaştırınca AK Parti'de iktidar olmanın doğal yıpranması dışında bir düşüş görünmedi. CHP, MHP ve BDP oylarını koruyor ama radikal bir yükseliş bulunmuyor.

O zaman şu soruları sormamız gerekiyor: Gezi Parkı toplumun bazı katmanlarında (işsiz veya düşük maaşla çalışmak zorunda kalan şehirli eğitimli gençler, şehirli seküler orta ve üst kesim, liberaller, Aleviler...) toplumsal rahatsızlıkların dışa vurumu olarak görüldü. Böyle ise bu süreç Türk siyasetine neden yansımadı? Gezi Parkı'na aktif ve pasif destek verenler CHP'ye oy veren veya verebilecek kesimler iseler CHP kapılarını neden Gezi Parkı'na açmadı? Gezi Parkı rüzgarları ile neden yelkenlerini doldurmadı?
CHP, Gezi Parkı sürecine kapılarını sıkı sıkıya kapatmış. Gezi Parkı'nın sokakta kalmasını istiyor. CHP içinde olmasını ve partide söz hakkı almasını istemiyor. Gezi Parkı sürecini ciddiye almıyor. Siyaset dışı hareket olarak görüyor. Politik bir alan bulamadıkları için Gezi Parkı süreciyle meydanlara çıkan gençlere CHP siyasette bir alan açmak istemiyor. Sadece oyalıyor. Gezi Parkı'nı sadece AK Parti iktidarını yıpratmak ve rahatsız etmek için destekliyor. Bu nedenle aday adaylıkları başvurularında ve parti içi eğitimde gençler ve Gezi Parkı bulunmuyor. Ayak oyunlarında ustalaşmış profesyonel partililer bulunuyor. Örneğin, CHP'de İstanbul'da belediye başkanlığı adaylığı için ismi geçenler stratejilerini İstanbul'da seçim kazanmak ve halka daha iyi hizmet vermek için oluşturmuyor. İstanbul'da oluşturacakları politik altyapı ile genel başkanlık koltuğuna nasıl oturacakları üzerine stratejilerini kurguluyorlar. Bunun için ilk hedef ilçe belediye başkanlıklarını, sonra da belediye meclis üyeliklerini belirlemek. Böylece CHP içinde politik bir altyapı oluşturmak. Ayrıca, İstanbul'da aday adayları rantın en yüksek olduğu Beşiktaş ve Bakırköy'e talip. Aday adaylarının CHP'nin oy oranını arttırmak gibi bir kaygısı yok. Yorulmadan başkan olmak derdindeler. Kısacası beklentinin ana kaynağı genel başkanlığı ve kazanılması muhtemel belediyelerde rantı ele geçirmek. İstanbul örneğinde olduğu gibi adaylık için ismi geçenler Gezi Parkı'nın dayattığı yenilenmeden, gençleşmeden ve değişimden çok uzak. Bu durum yerel seçimlerde CHP'nin başarı beklentisini şimdiden ortadan kaldırıyor. Parti içi çatışma ve kutuplaşmayı derinleştiriyor. İktidar adayı olan bir CHP'den çok, rant beklentileri ve parti içi güç mücadelesi üzerine kurulu siyaset anlayışı ile muhalefete devam eden bir CHP algısı oluşturuyor. Türkiye'nin temel sorunları, dünyadaki ekonomik kriz, Ortadoğu veya Gezi Parkı gibi konular CHP içinde tartışılmıyor. CHP'de "Fetret Devri" yaşanıyor.
CHP, 9 Eylül'de 90. kuruluş yılını kutlayacak. 90 yıllık tecrübeye rağmen üst düzey kadrolar yaşlılardan ve yenilmeye doymayan politikacılardan oluşuyor. İngiliz İşçi Partisi ise İngiliz Muhafazakar Partisi'nin Thatcher ile iktidarda olduğu yıllarda (1979-90) her seçim yenilgisi sonrası tam dört kez tüm kadrolarını yeniledi. Michael Foot, Neil Kinnock, John Smith ve sonunda Tony Blair ile başarıyı yakaladı. CHP ise 90 yıllık siyasal yaşamına (Altan Öymen ve Hikmet Çetin'inin kısa vekalet dönemlerini saymazsak) sadece beş genel başkan sığdırdı. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu. İlk iki genel başkan, başkanlığın çok ötesinde: 'Ata' ve 'milli şef'. 90 yılda seçimle gelmiş sadece üç genel başkan bulunuyor. CHP, yeni kadrolar üretemiyor. Yeni isimleri kadrosuna katamıyor. Mezhepsel siyasetin pençelerinde kıvranıyor. Tek Parti döneminin devletle özdeşleşmiş parti modelinin muhasebesini yapamıyor.
AK Parti, yerel seçimlerde Gezi Parkı süreci nedeniyle CHP ve MHP'nin seçim ittifakına gidebileceğinden çekiniyor. Ama böyle bir ittifakın olma ihtimali bulunmuyor. Sadece bazı küçük yerleşim yerlerinde adayların halk tarafından beğenisine göre oy kaymaları olabilir.
Gezi Parkı süreci Türk siyasetini CHP'den veya hayali ittifaklardan değil tribünlerden etkileyecektir. Siyaset kalabalığı ve gürültüyü sever. Sanal algı oluşturma sanatıdır. 17 Ağustosta liglerin başlamasıyla birlikte tribünlerin siyasileştiği, futbol takımlarının yöneticilerinin siyasi sahaya indiği ve siyasette yer bulabildiği bir süreç yaşanabilir. Bundan dolayı tribün siyasetini kavrayan ve yönetebilen parti sokağı kavrayabilecektir. Futbol takımları yöneticilerinin siyasi sahaya ineceği yeni bir süreç başlayabilir. Bu süreci algılayacak ve yönetecek partiler büyük şehirlerde başarıyı yakalayabilecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.