Şampuan bir köpürdü ki...

A -
A +

Geçtiğimiz günlerde reklam dünyasını ilgilendiren tipik bir Hulusi Derici olayı daha yaşandı. Genellikle farklı bakış ve farklı yorumlarıyla gündemi zorlayan meslektaşım bu sefer sınırları da aştı. İş dünyasından tanıdığım eski Milletvekili ve Avrupa Yahudi Parlamentosu Milletvekili Cefi Kamhi, Nazi Almanya'sının lideri Adolf Hitler'in görüntüsünün kullanıldığı bir şampuan reklamı hakkında savcılığa şikâyette bulunmuş. "Biomen 'yüce ırk' demek" diyen Kamhi "Reklamda Hitler'in Yahudileri sabun yapmasının ima edilmesinin dışında bir belirginliğe rastlanmaması, soykırım suçunun ceza kanunumuzda da yer alması sebebiyle suç duyurusunda bulundum" demiş. Bir itiraz da Meclis'ten geldi AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu RTÜK ve Reklam ve Özdenetim Kuruluna başvurarak, "Biomen erkek şampuanı" mesajıyla Hitler'li reklamdan daha çok "cinsiyet ayırımcılığı" yapıldığı ve ayırımcılığın her türlüsüne karşı durmak gerekçesiyle itiraz ettiğini belirtmiş. Ama reklamveren ortada yok!.. Marketing Türkiye'ye açıklama yapan Derici ise; "Biomen reklamına 'bu bir Hitler propagandasıdır, faşist bir yaklaşımdır' vs. gibi tepkiler verenler şunu bir düşünmeliler: Eğer Mustafa Kemal Atatürk'ün bir nutkundan görüntüler alınıp yapılsaydı bu reklam acaba ne düşüneceklerdi? Bu reklamın Atatürk'ü yücelttiğini mi yoksa Atatürk'ü maskara etmeye çalıştığını mı? Adım gibi eminim, 'Siz Atatürk'ü nasıl böyle maskara etmeye cüret edersiniz' tepkisi vereceklerdi. Peki, şimdi neden Hitler'in bu reklamda maskara edildiğini, Hitler'le dalga geçildiğini düşünmüyorlar acaba? Ayrıca Hitler'in fikirlerini yaymaya çalıştığı Kavgam isimli kitap bugün bile Türkiye'de ve dünyada yayınlanıp satılırken tepki göstermeyip Hitler'i madara eden bu reklamı yasaklatmaya çalışmak da pek sağlıklı bir kafanın işi gibi gelmiyor bana. Son olarak da Reklama 'Siz Hitler'i, bizim liderimizi, önderimizi madara ettiniz, bu reklamı derhal durdurun' falan gibi bir tepki hiç gelmedi. Bu da çok sevindirici. Çünkü Türkiye'de Hitlerci hiç kimsenin olmadığını gösteriyor. Tüm bunlara rağmen Musevi toplumunun hassasiyetini göz önüne alarak reklamın yayınına da son vermiş bulunuyoruz" dedi. Reklamcılar Derneği Başkanı Aytül Özkan ise özetle; "Süreç işlerken öncelikle reklam kurumunun işleyişi hakkında kamuoyunu yanıltabilecek bazı açıklamalara cevap vermek isteriz. Reklamcılıkta her yol mubah değildir. Reklamın iyisi ve kötüsü mevcuttur. Toplumsal duyarlıklara sırt çeviren, her tür değeri istismar edebilen bir çalışma anlayışı tasvip edilemez. İlgili kurullar, değerlendirme mercileri, meslek örgütleri üzerine düşeni yaparken; aslen en iyi değerlendirme, ödül veya ceza, bizatihi tüketiciler eliyle verilir. Gerek reklamcılar, gerek reklamverenler ve gerekse medyanın sorumlu reklamcılık kavramının korunması ve yüceltilmesi doğrultusunda ortak sorumluluk taşıdığını, bu bilinçle davranıldığını" hatırlattı. Umarım taraflara daha fazla zarar vermeden bu köpük söner gider...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.